Akıllı teknolojiler hayatımıza gireli aslında çok uzun bir zaman olmadı. Ama baktığınızda şu anda hayatımızdan bunları çıkarmak büyük ölçüde felç olmamız anlamına geliyor. Bu bir çeşit sosyal felç. Hayatımızda zaman harcadığımız pek çok şeyi bu teknolojiler sayesinde artık çok daha kolayca halledebiliyoruz. Bu da bize inanılmaz bir rahatlık sağlıyor. Bu sayede kendimiz için zaman kazanabiliyor ve performansımızı ciddi oranda yükseltebiliyor olmalıydık. Peki gerçekten böyle mi oldu?
Hayatımıza akıllı teknolojilerin, özellikle de akıllı telefonların girmesiyle sosyal dengelerimiz altüst oldu. Bu zamana kadar sosyalleşme ile ilgili bizlere ezberletilen tüm kodlar bir anda işe yaramaz hale geldi. Peki biz insanlık olarak bununla baş etmeye hazır mıydık? Bence bu sorunun cevabı oldukça açık bir şekilde, hayır.
Geçen Yaz Ne Yaptığını Biliyorum!
Artık herkes herkesin ne yaptığını, nereye gittiğini ve kiminle vakit geçirdiğini biliyor. Çünkü artık süzgeç kullanmadan paylaşıyoruz. Kendimizle alakalı neredeyse her şeyi kimin ulaşabileceğini önemsemeden atmosfere bırakıyoruz. Gerisini de hiç düşünmüyoruz. On yıl önce gördüğümüz çocukluk arkadaşımız, beşinci dereceden akrabalar, eski sevgililerimiz… Herkes bize ait bilgilere kolayca ulaşabiliyor. Bunu istiyor muyuz? Evet, belki de içten içe istiyoruz. İstiyoruz ki paylaşıyoruz. Ya da bu bir istekten öte, sosyal aforozdan kaçınmak için kabul ettiğimiz yazısız ve sözsüz onlarca kuraldan yalnızca biri: Paylaş, paylaş, paylaş!
Artık dün akşam yemeğinde ne yediğinizi unutma şansınız yok. Çünkü hatırlamak istediğinizde girip Instagram hikayelerinizden bakabilirsiniz. Üstelik yalnızca siz değil, herkes bakabilir. Bu herkesin her şeyi bilmesi hali samimi sosyal ilişkiler için adeta bir virüs. Tüm yapının çökmesine neden oluyor. Özlemek, merak etmek gibi tüm sosyal dinamikleri ortadan kaldırıyor. Yedi yirmi dört hayatına tanık olduğunuz bir insanı ne kadar özleyebilirsiniz? Onu görmek için can atar mısınız? Çünkü zaten çoktan anlatacaklarına tanık oldunuz…
Sosyal Çevrenin “Elinin Altında” Durumu
Akıllı telefonlar fiziksel olarak bir anlam ifade etmez. Önemli olan sağladığı teknolojinin aynı anda ne kadar çok iletişim ağında aktif olmanızı sağladığıdır. Artık kaçacak yerimiz kalmadı. Bu durum sizi de rahatsız etmiyor mu? Herkes her an bize ulaşabilir. Ve üstelik bunu engellemek için bir adım attığımızda, kolay ulaşılabilir olma durumu birazcık engellemek istediğimizde suçlanır ve dışlanırız. Telefonumuzu bir süre kapatmak ve kendimize odaklanmak istediğimizde bize ulaşamayan insanlar, sanki evimize gelmişler de biz onların suratlarına kapımızı kapatmışız gibi bir muamele ile karşılaşırız. Ne kadar çılgınca değil mi? Daha çılgın yönleri de var bu durumun. Örneğin özel günler… Dünya üzerine çok az insan doğum gününün kutlanmasından hoşlanmaz. Bu insanlara sevildiğini ve hatırlandığını göstermek için harika bir fırsattır. Elbette Facebook duvarına kutlama mesajı yazarak kutlamadığınız zamanlarda… Bunu yaparak üzerinizdeki sorumluluktan kurtulduğunuzu düşündüğünüzü biliyorum. Ama içimizdeki saf insan hala gerçek sosyal hayatı tanıyor ve bu yaptığınız sosyal hayata son derece aykırı.
İşte yine ulaşılabilir olmakla alakalı bir başka sorun: İçinde yaşadığımız dünyada ve özellikle de ülkemizde para kazanıp hayatımızı idame ettirmek zaten oldukça zor. Haliyle iş bulduğunuzda onu kaybetmek istemiyoruz. Ve hepimizin telefonunda maillerimizi kolaylıkla kontrol edebileceğimiz bir uygulama var. Yani daima patronlarımızın ve şeflerimizin elinin altındayız. Tatil günlerimizi gerçekten tatil yaparak geçirebiliyor muyuz yoksa şu işe de bakayım aradan çıkmış olsun, üstlerimin takdirini kazanırım diye mi düşünüyoruz? Siz cevap vermeyin. Cevap zaten aşikar.
İçinde yaşadığımız dünyada ister sevgi ile bağlı olduğumuz insanlar olsun isterse iş veya eğitim gibi bir takım sorumluluklar sebebiyle bağlı olduğumuz insalar olsun bize kolaylıkla ulaşabiliyor. Ulaşamadıkları zaman ise bizi tüm bu sosyal dinamiklerden çıkarmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Siz de rahatsız olmuyor musunuz?