Yıllardır süregelen, insanlığın ortak sorunu olan bir konu olan bakış açısını ele alacağım. Üstüne binlerce kişisel gelişim kitabı yazılan, bir sürü kişisel gelişim konferansı yapılan bu konunun ana temasını anlatmak istiyorum. Bu anlatacağım şeyler bir rastlantı sonucu öğrendiğim, Rhonda Byrne’nin “The Secret” adlı kitabının ana fikrini oluşturur. Ayrıca kitaptan alıntılar paylaşacağım.
Evren ve Dünya’nın kusursuz işleyişini hem kutsal kitabımızdan hem de çeşitli bilimsel yazıdan bildiğinizi varsayıyorum. Bu yaşıma kadar okuduğum ve öğrendiğim şeylerden yola çıkarak okyanusta bir damla bile olmayacak bilgilerimle şunu söyleyebilirim ki dünya bizim sandığımız kadar sıradan değil. Yani çeşitli metafizik konulara vb. zaman yolculuğu, enerji akışı , astral seyahat gibi konuların gerçekliğine inanmıyor olabilirsiniz. Ama ben araştırdığıma göre bunların olma ihtimali genelde insanlara bağlı değil. Örneğin ünlü bilim adamlarının da desteklediği gibi zaman yolculuğu yapılabilir ama bu insanın kendi isteğiyle olan bir şey değil. Yani dünyanın enerji mekanizmaları ve o yerde olmakla ilgili. Bu konunun derinlerine inmeyeceğim. Çünkü çok büyük ve karmaşık bir konu. Şimdi ben gerçekte şahit olduğum bir konu olan “Çekim Yasası’ndan” bahsedeceğim. Bu konuyu bilen insanlar yazdıkları kişisel gelişim kitapları sayesinde binlerce lira kazandı.
“Hayatınıza giren her şeyi, kendinize çeken siz kendinizsiniz. Bunu, zihninizde tuttuğunuz imgelerin erdemiyle, düşüncelerinizle yapıyor; zihninizden geçirdiklerinizi kendinize çekiyorsunuz.”
Evet, çekim yasası aslında insan beyninin muhteşemliğini anlatan, milyonlarca örnekten biridir. Yazarın iddiasına göre geçmişteki unutulmaz isimler sanat eserleriyle bunu bize anlatmıştı. Ve bu yasa eski yazıtlarda da rastlanıyor ve geçmişten beri biliniyordu. Eğer insanoğlu taş devrinden bugüne uzay ve internet mucizesini getirmeseydi bende inanmazdım. Ama insan beyni ve evren düşündüğümüzden daha olağanüstü. Bu yasa insan beyninin düşüncelerini çektiğini ve bu düşüncelerin iyi veya kötü olarak yaşamımızda somutlaştığını anlatıyor.
“Bilge insanlar bu bilgiye daima vakıf oldular. Bunu görmek için geriye doğru gidip, küçük seçkin bir grup olan kadim Babilliler’e bakabilirsiniz. Onlar bu yasayı biliyorlardı.”
Yani genel olarak insan beyninin bir mıknatıs olduğunu, o ne düşünürse yaşamında da o olacağı anlatılıyor. Pozitif ve negatif düşüncelerin adeta bir zincir gibi devam edeceğini ve bunu evrene gönderdiğimiz frekanslar sayesinde yaptığımız anlatılıyor.
“Siz evrendeki en güçlü mıknatıssınız! İçinizde barındırdığınız manyetik güç, yeryüzündeki her şeyden daha, güçlü. Bu akıl sır ermez çekim gücünü yayan ise yine sizin düşünceleriniz.”
Yaşamınız boyunca hiç mutsuz olduğunuz bir konu düşünürken, siz düşündükçe işlerin daha da kötüye gittiğini fark ettiğiniz oldu mu? Bunun sebebi sabit bir düşünceyi koruduğunuzda, çekim yasasının derhal işlemeye başlaması ve size benzer düşünceleri getirmesidir. Ne kadar kötü düşünürseniz o kadar mutsuz olursunuz.
“Bu prensip iki basit sözcükle özetlenebilir: Düşünceler somutlaşır!”
Kendi kendinize; bugün güzel bir yere gideceğim ya da güzel bir ziyaret yapacağım, dediğinizde ziyaretinizi ve yolculuğunuzu güzelleştirecek eleman ve kuvvetleri bedeninizden dışarı doğru göndermiş oluyorsunuz. Yani: iste, inan ve al. ama bir kişi sınava gireceği zaman eğer inanırsa yüksek alır o zaman dediğini duyar gibiyim, ama öyle olmuyor. Yani bir insan eğer sınava çalışmadıysa ve kopya çekmiyorsa sınavdan yüksek alacağına içinden, tamamen inanması imkansızdır. Eğer çalışırsa tamamen inanabilir. Bu şüphesiz ve tamamen inanmak, çekim yasasının en zor kısmıdır.
Şimdi size bir örnek vereyim. Staj yaptığım yerde çalışan bir kadın, yemek yapmasını bilmiyordu. Bu Türkiye şartlarında biraz nadir olan bir şey. İşin ilginç yanı eşi de yemek yapmayı seven ve evde sürekli yemek yapan bir adamdı. Bu da Türkiye şartlarında biraz nadir bir şey. Ama bu bence çekim gücüyle alakalı. Siz hiç ben öleceğim diyen bir hastanın yaşadığını gördünüz mü ? Yada çok pozitif ve mutlu insanların hayatının mükemmel olduğunu görmüşsünüzdür. Bu onların o hayata kavuştuktan sonraki düşünce yapıları değiller. Onlar her zaman mutlu olduğu için hayatları mükemmel. Bunu o kıskanılan çoğu ünlü kadına bakarak anlayabilirsiniz. Onlar çocukken de mutluydu ve pozitifti çünkü.
“Koşullarınızı değiştirmek istiyorsanız, önce düşünme biçiminizi değiştirmelisiniz. Posta kutusuna içinde fatura görme beklentisiyle her bakışınızda, bilin bakalım ne olur? Fatura orada olur. Böylece her gün fatura korkusuyla dışarı çıkarsınız! Artık posta kutusunda daha güzel şeyler bulma beklentisi içine girmezsiniz. Devamlı borçlan düşünür,, ödemelerin gelmesini beklersiniz ve bu yüzden borçlar gelmek zorundadır, yoksa çıldırdığınızı düşünürsünüz. Her gün kendi kendinize: “Bu gün de fatura gelecek mi?” diye sorarak, bu düşünceyi onaylarsınız. Evet, fatura gelir. Fatura gelecek mi? Evet gelecek. Fatura gelecek mi? Evet gelecek. Neden? Çünkü, fatura beklentisi içine girdiniz. Böylece, daima düşüncelerinize itaat eden çekim yasası onu size getirdi. Kendinize bir iyilik yapın ve postadan bir çek almayı umun.”
Kitaba göre mutlu olmanın, başarılı olmanın yolunun şükretmek olduğunu söylüyor. Dinimizle de bu konuda bütünleşen yasa “İstediğim gibi bir arabam yok. istediğim gibi bir eşim yok. istediğim gibi bir sağlığım yok.” yerine; bu yazıyı okumak için gözlerimiz olduğuna, giyecek temiz giysilerimiz olduğuna, sağlıklı bir vücudumuz olduğuna , kısacası her şey için şükretmemiz gerektiğine inanıyor. Ve şunu da ekliyim , şuan popüler olan ve kıskanılan pek çok kişi zamanında çok zor şeyler yaşamış ama kendini çoğu insan gibi karamsarlığa boğmamış kişiler.
“Diğer yöntemleri kullanarak hayatlarını doğru biçimde düzenleyen bir çok insan, şükretmeyi bilmedikleri için yoksul kaldı.”
Sır, sizin içinizde. İçinizdeki bu gücü ne kadar çok kullanırsanız, onu o kadar çok kendinize çekersiniz. bu tüm olmuşların, olanların ve olacakların cevabıdır. Daha fazla bilgi için kitaba bakınız.
Hayatın bu hassas noktasına gelmenizin tek sebebi, içinizde bir şeylerin; “Mutlu olmayı hak ediyorsun” demiş olması. Bu dünyaya bir şeyler, bazı değerler katmak için doğdunuz. Sadece bugün dünden daha iyi, daha büyük olun.
Sizi siz yapan her şey, şimdiye kadar yaşamış olduğunuz her an, sizi bu ana hazırladı. Bugünden itibaren elinizdeki bilgiyle neler yapabileceğinizi bir düşünün. Artık kaderinizi oluşturabileceğinizi biliyorsunuz. Başka neler yapacaksınız? Başka neler olacaksınız? Sadece var olarak kaç insanı daha kutsayacaksınız? Anı nasıl kullanacaksınız? Anı nasıl yaşayacaksınız? Sizin dansınızı sizden başkası yapamaz, şarkınızı söyleyemez, öykünüzü yazamaz. Kim olduğunuzun, ne yaptığınızın hikayesi asıl şimdi başlıyor!
Neyi seviyorsanız onu yapın. Size mutluluk getirecek şeyin ne olduğunu bilmiyorsanız kendinize; “Beni ne mutlu eder?” sorusunu sorun. Kendinizi mutluluğa teslim ettiğinizde, mutluluk ışınları yaymaya bağlayacağınız için, sizi mutlu edecek şeyler çığ gibi üzerinize yağacaklar.