Ülkemizde, gazetecilik faaliyetleri belirli bir “ilke” doğrultusunda “yapılamıyor”.
Zorunlu bir “otosansür” uygulanıyor. Gazeteciler; medyada yani tv’lerde yer alan gazeteciler de, gazetelerde günlük yazılar kaleme alan köşeyazarları da, “özgürce” ve belirli gazetecilik prensipleri çerçevesinde işlerini yapamıyorlar!
Şu bir gerçek…
Bugün ülkemizde siyaset bağlamında aşırı bir güç temerküzü yaşanmakta. Adalet ve Kalkınma Partisi, siyasal iktidar ve otorite olmasının avantajlarını kullanarak, geniş kitlelere daha çok ulaşmakta ve vermek istedikleri mesajları daha kolay iletebilmekte.
Tabii burada medyanın tarafgirliğini gözardı etmemek gerekir. Basın yayım-yayın kuruluşlarının büyük bir çoğunluğu, iktidar partisinin propagandasına “aracılık” ettiğinden…
Diğer partilerin, görece iktidar partisi kadar güce ve mali yeterliliğe sahip olamayan muhalefet partilerinin, dertlerini veya kendilerini ifade edebilmeleri ancak çok dar ve kısıtlı bir alanda yayın yapan kuruluşların imkânlarına kalmakta.
Bağımsızlık ve özgürlük, insanların yüzyıllarca uğruna savaşım ve mücadele verdikleri alanların en başında gelmiştir. Bu bağlamda, modern bir toplum düzeninde sadece bireysel özgürlük veya bağımsızlık bir anlam ifade etmez. Topluca yaşamanın, yine topluca külfet ve nimetlere katlanmanın doğal gereği olarak, her alanda kamu hizmeti ifa eden kuruluş ve kurumlara yasaların cevaz verdiği çerçevede özgürlük ve bağımsızlık tanınmalıdır.