İnsanımızın, bir başkasının hayatına olan ilgisi, beni hep düşündürmüştür…
Sıradan normal bir kişinin, gündelik yaşam mücadelesi içindeki bir kişinin, popstar insanların yaşamlarına meyyal olması, sanatçı dediğimiz -hâlbuki “sanatçılık” öyle kolayca alınabilecek bir paye de değil- kişilerin “özel hayatlarını” merak etmeleri, tabiri caizse özel yaşamlarını didik didik etmeleri, beni feci şekilde düşündürmüş; düşündürdüğü kadar da üzmüştür.
* * *
Sanki başka yapacak hiçbir işimiz yok; gündüz-gece tv karşısında veya nette, “ilgiyle takip” ettiğimiz o çok muhterem insanların özel yaşamlarına dalıp gideriz. Aslında çok mu önemlidir, bir ünlünün kimle kaçamak yaptığı ya da yeni bir aşk’a yelken açtığı?! Neden, ilgimizi bu raddede ünlü diyebileceğimiz kişilerin yaşamlarına raptetmekteyiz?
* * *
Bilmiyorum, gereksizce haddim olmayan bir konuya mı burnumu soktum? Gerçekten de çok ilginç yaşam öykülerine şahitlik etmekteyiz: Bir tarafta yiyecek bir lokma ekmek bulamayanlar, hatta başını sokacak bir damı bile olmayanlar; açlık, yoksulluk, işsizlik, terkedilmişlik… Öte tarafta ise, şatafat, şaşaa, israf, fütursuzluk… Ama işin ilginç yanı, bu tepede erişilmezmiş gibi görünen kişilerin yaşamlarına meftun olanlar ise… Ötekiler… Unutulmuşlar… Biçareler…