Kitap dediniz mi benim nutkum tutulur…
Kitabın olmadığı bir hayatı düşünemiyorum…
Bu aralar kitap fuarlarının ilanlarıyla hop oturup hop kalkıyorum…
Heyecandan…
Kitapların dünyası gerçekten de çok farklı… Farklı hayatlar, farklı heyecanlar, el değmemiş deneyimler…
Velhasıl-ı kelam, kitaplar benim “her şeyim”…
* * *
Bilmem, acaba, sizde de şu duygu hâsıl oluyor mu? Ben, kitaplarla dolu bir mekâna daldığımda kendimi kaybediyorum. Varken, biran da yok oluyorum.
Kitap deryasının ortasında bir o yana bir bu yana… Dalgaya tutuluyorum. Özellikle, kitap fuarlarında beni farklı bir heyecan sarmakta. Etrafımda normal günlerde göremeyeceğim kadar kitap görmem, ve benim onların hepsine sahip olmamın mümkün olmadığını bilmem…
Gerçekten de büyük bir zevk benim için kitapların olduğu ortamlarda “var”olmak…
İnsan olduğumu ve kendimi tekrar tekrar “gerçekleştirdiğimi” hissediyorum…
Aklımda deli sorular… Bu kadar kitap ne zaman basıldı? Bu kadar kitap ne kadar sürede yazıldı? Bir ömre ne kadar kitap sığar? Bu kitaplar oluşturulurken, nasıl bir sancı çekildi?
Esasında içimi kemiren duygu… Bu kadar kitap nasıl okunur? Öyleyse, sorulması gereken… Hacmine, niteliğine bakmadan bu kitap deryasının peşine mi takılmalı?
Yoksa… Hayatımızı olumlu yönde değiştirecek kitap ve yazarların peşine mi takılmalı?