Bu yazının sorusu ileriye dönük bir soru değil. Aslında bugün ilerlemek istediğimiz şey tam olarak geçmişimiz. Bugünün asıl sorusu: Ne umduk, ne bulduk? Geleceğinizle ilgili düşündüğünüzde on sene sonra başımıza bunların geleceğini tahmin edebilir miydiniz?
Geleceğim Hakkında Düşündüğüm İlk Gün
Sizleri bilmem ama ben tahminimce yedi veya sekiz yaşındaydım. Kendi kendime “ben bir çocuğum ve yıllar geçtikçe yetişkin olacağım” dediğimi hatırlıyorum. Anneme veya babama mı dönüşecektim? Yoksa dünyanın bir yerinde hiç tanımadığım bir insana benzeyecektim büyüyünce? Hala bu sorunun cevabını doğru bir şekilde verebildiğimden emin değilim. Küçük bir çocukken insana büyümek çok yüce işler yapacak ve kuvvetli bir varlığa dönüşmek gibi geliyor. Sanki o çocuk aklımızla ve bedeninizle yapamayacağınız bir sürü şey büyüdüğünüzde sizin için dünyanın en kolay şeyleri olacak. Anne ve babanız da veya çevrenizdeki diğer yetişkinlerle özelliğini büyüdüğünüzde siz de onların tamamına sahip olacaksınız. Dilediğiniz gibi harcayabileceğiniz ve size ait paranız olacak, kendi evinizde yaşayacaksınız ve en önemlisi kendi kararlarınızı kendiniz alacaksınız. Bundan daha yüce ve mükemmel bir özgürlük biçimi var mı? Acilen ama acilen yetişkin olmalısınız!
Peki büyüdüğümüzde ne olacaksın? Yani para kazanmak hayatımızı devam ettirmek için ne işle uğraşacaksınız? Küçük bir çocukken insanlar size büyünce ne işle uğraşacaksın, hangi mesleğe sahip olacaksın diye sorduklarında kafanızda döner şey sadece şu olur: Hangi işi yaparken mutlu olacağım? Aklınızdaki salt düşünce budur. Siz dansçı olacağım, itfaiyeci olacağım, astronot olacağım dedikçe yetişkinlerin yüzünde beliren ifade bir Şaşkınlık ifadesi değil tam aksine başından sonuna bir acıma ifadesidir. Çünkü onlar her ne kadar bu taze fikirlerin değişeceğini bilseler de, Bu ülkede saydınız şeylerden biri olduğunuzda hayatınıza devam ettiremeyeceğinizi çok iyi bilirler.
Düşündüğümüz Yerde Miyiz?
Bu sorunun cevabı elbette hayır. Üzerinde çok fazla düşünmeye gerek olduğunu da zannetmiyorum. Keşke gerçekten küçük birer çocukken yetişkinlerin bize söylediği yetişkinlik olmakla alakalı öğütleri dinlesek ve çocukluğumuzun tadını çıkarabilseydik. İnsan her zaman elinde olmayanı talep ediyor ve elinde olmayanı özlüyor. Çocukken yetişkin olmak için yanıp tutuşuyorduk, şimdi ise yeniden tüm bu sorunlarımızdan uzak çocukluğumuzda geri dönmek için ömrümüzden birkaç yılı seve seve veririz. aklınızdan geçen hayali mesleklerin hepsi gerçekten birer hayal oldular. Deli gibi ders çalıştık, sınavlara girdik, insanlarla ve en önemlisi dostlarımızla yarışıp onlardan daha iyi üniversitelere girmeye çalıştık. Tüm bunların sonucunda ne elde ettik? Çoğunlukla işsizlik, umutsuzluk, hayatımızdan nasıl tat alacağımızı bilmediğimiz kocaman bir ömür. Yetişkin hayatımız tüm bunlar düşünüldüğünde de bizi tatmin ediyor mu? Hiç sanmıyorum.
Dünyanın En Büyük Parası
Yedi, sekiz yaşında bir çocuk için dünyanın en büyük parası beş veya on liradır. Çünkü belirli bir vizyonu vardır ve alabilecekleri vizyonla sınırlandırılmıştır. Parasız olsa bile nereye harcayacağını bilmez. Evde pişen yemeğin malzemesinin parayla alındığını, evinin sokaktan daha sıcak olmasını parayla sağladığını, yıkanırken başından akıp giden suyun parayla satın alındığını da bilmez… Bu yüzden çocuk için yaşamak bir yetişkin için yaşamaktan daha kolaydır ama çocuk da her zaman yetişkin olmayı ve çevresindeki yetişkinlerin sahip olduğu gibi kendi hayatının kontrolüne sahip olmayı diler. Oysa şimdi pek çok yetişkine sorduğunuzda, keşke para pul düşünmesem de benim yerime başkası verse bu kararları diyecektir.
Özetle, dileriz ki siz aynaya baktığınızda on yıl önceki sizin olmak istediği yerde görüyorsunuzdur kendinizi. Ve bu yerse tahmin ettiğinizden daha da mutlusunuzdur. Bir insan için en büyük hediyelerden biri sanırım bu.
Önerilen İçerik: İdeal Beden Algısını Yıkan, İnsanı Özgürleştiren Hareket: Beden Olumlama