Aristokrasi nedir?
Antik Dünya da ortaya çıkmış bir çeşit sınıflandırma (Burjuvalaştırma) ve devlet yönetimi biçimidir. Kelime yapısı olarak aristokrasi Eski yunanca Aristos ve Krotos’un birleşimidir. Bu kelimeler en iyi ve kudret anlamına gelir. Bu sınıflandırmada zenginler halk sınıfından ayrılıyor, soylu ve asil sayılıyordu. Halk sınıfından daha çok hakları oluyor, ayrıcalıklı hayat sürüyor, politikaya atılıp devleti bile yönetebiliyorlardı.
Yönetim istediğini soylu ve asil kabul edebiliyordu. Yönetimin yararına bir iş yapıyorsanız, o yönetim size unvan bile verebiliyor ya da yönetime karşı geliyorsanız o yönetim sizden unvanınızı alıyor hatta ölüme bile mahkum edebiliyordu. Soylu ailelerin çocukları ve kuracakları aileler de soylu kabul ediliyor böylece yönetim devamlılık sağlıyordu.
Aristokrasi ile Devlet Nasıl Yönetilir?
Zenginlerin, soylu sayıldığı bir dönemde neredeyse soylu ailelerinin hepsinin devlet yönetimine karışması kaçınılmaz oluyordu. Ayrıcalıklı oldukları için devlet yönetiminde hakları olduğu sanan soylular kendilerini halktan ayırıp üst sınıf olarak tanımlıyorlardı. Üst sınıfın devlet yönetimine karışmaları sonucu “Aristokratik Yönetim” kavramı ortaya çıkmıştır.
Aristokratik yönetim ilk olarak Antik Yunan devletlerinde ortaya çıkmıştır. Kendi dönemlerinde Aristokratik yönetimi “Plütokrasi” (Yönetme divanının zengin kişilerce paylaşılmasını öngören, oligarşik bir yönetim biçimi) olarak da adlandırmışlardır. Son olarak Platon’un günlüğünden aristokratik yönetimin bir örneğinden bahsettiği bir metin ile sonlandıralım;
“Bir zamanlar gençken, birçok kimse gibi düşünüyordum: Aklımda, kendimin efendisi olur olmaz politikaya yöneltmek vardı. Gel gelelim bu kararıma, kamusal hayattaki şu deneyim engel oluşturdu; O zamanki anayasamız (Düzenimiz) geniş bir çevrede değersiz, hor görülmekteydi ve sonunda çöktü. Yeni anayasanın ( düzenin ) tepesinde 51 erkek vardı… Ancak bunların 30’u sınırsız iktidar yetkisiyle yönetimi devraldılar. Onların arasında birkaç akrabam ve tanıdığım vardı ve bunlar kalkıp beni de hemen aralarına çekmeye çalıştılar… Gençliğimde bu konuda edindiğim deneyimler bundan böyle pek şaşırtıcı olmadı. Onların, devlet yönetimini haksız bir yoldan döndürüp adaletin yoluna sokacaklarını ummuştum. Bu nedenle büyük bir merakla onların hareketlerini izlemeye koyuldum ve kısa sürede bu adamların eski anayasayı koyacak yer bulamadıklarını gördüm…….”
Önerilen İçerik: Ahlaki Olan Her Şey, Her Zaman Güzel Midir?