Hayat bir yarış, hepimiz yarışıyoruz bu kesin. İlk önce kendimizi buluyoruz yarışacak kişiyi. Sonra bu yarışacak kişiyi oluşturuyor, biçimleniyor, yarışacak hale getiriyoruz. Devamında kendimizi geliştiriyor ve güçlendiriyoruz yarışta başarılı olmak için ve yarışmaya başlıyoruz. Yarıştaki rakiplerimizde bizim gibi onlar da bizimle yarışmaya geldi. Sayısız konuda yarışıyoruz herkesle, sürekli birilerini yenmek istiyoruz. Onları yenmek bize iyi geliyor. Kaybetmeyi kimse sevmez. Yendikçe yükseliyoruz, yükseldikçe daha fazla yükselmek için çalışıyoruz. Çeşitli mevkilere geliyoruz. Rütbelerimiz yükseldikçe yarışın boyutu da değişiyor tabi.
Yarışta daha üst statülere kavuştukça bundan keyif alıyoruz ve daha çok rakip elemek istiyoruz. Bir yerden sonra artık hiç rakibimiz olmasın isteriz. Gerçekten onlara karşı mutlak üstünlük sağlamak öncelikli olan tabi ama olay sadece bu değil. Eğer doğru yoldan kazanamazsak en kötü bildiğimiz yolları bile deneriz. Hilelere her zaman başvururuz. İnsanlara hükmetmek isteriz ve en sonunda bunu rakiplerimizi yok etmemiz gerekir, onları ortadan kaldırmak. Elimizden geldiğince rakiplerimizin yükselmesini engelleriz, güçlenmesini önlemek için casuslar yollarız, zaaflarını kullanırız, şantajlar yaparız, onları köşeye sıkıştırıp durdururuz. Eğer bunların hiçbiri sonuç getirmiyorsa en sonunda onları öldürürüz. Ve sanırım bu yarışın günümüzdeki en üst yeri devlet.
Önerilen İçerik: Neden Dünyanın Hiçbir Ülkesi Türkiye Cumhuriyeti’ne Saldıramaz?