Tüm kadın öykülerinin aslında erkekler üzerinden anlatıldığını fark etmiş miydiniz? Bu bir başarı öyküsü olsa dahi! Ta ki Girlboss dizisine kadar…
Diziler, filmler, kitaplar hatta gerçek yaşam… Bildiklerimin çoğu, kadının başardığı şeyin erkek karşısında ayakta kalması ya da başardığı şeyin altında yatan şeyin erkekler olmasıyla ilgilidir. Tam tersini düşünelim; aklıma gelen tek şey, Altın Kelebek Ödül Törenlerinde ‘’duyarlı erkeklerin’’ herkese hitap ettikleri törenlerde ‘’Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır: karım/sevgilim/annem’’ gibi klişe bir cinsiyetçi söylemde bulunması olacaktır.
”Cinsiyeti yoktur başarının”
Oysa başarı dediğimiz sözlükteki anlamında bile kişinin, bireyin diye başlar tanımlamaya. Cinsiyeti yoktur başarının. Peki biz? Biz neresindeyiz bu hikâyenin? Aslında o kadar adapte olmuşuz ki, o kadar içerisindeyiz ki, farkındalıklarımız her gün teğet geçer olmuş bizi. Farkında değiliz. Bugün izlediğimiz bir kadın hikâyesinde kadının âşık olmasını bekliyoruz öncelikle. Sanki âşık olmasa reytingleri düşecekmiş gibi. Başka bir tanesinde kadın güçsüzken, erkeğinin onu kurtarmasını, kadın kahraman olsa bile, onun da kahramanı olmasını. Kadın hikâyelerini erkekler ve çocukları üzerinden anlatıyoruz. Kocalarını öldürüyoruz ya da dayak yediriyoruz. Çocuklarını öldürüyor ya da bakıma muhtaç bırakıyoruz. Acı çektirdiğimiz kesin. Mutluysa izlediğimiz, yanına bir erkek koyuyoruz.
Önerilen İçerik: Google’ın Unutmadığı Türkiye’nin Kadın Haraketlerinin Öncüsü: Duygu Asena
”Başarı Öykülerinin Cinsiyeti Yok”
Geçtiğimiz günlerde Girlboss adlı bir dizi izledim, yeni mezun bir kadının kariyer öyküsü anlatılıyor. Evet, bu bir başarı hikâyesi. Gerçek bir yaşam öyküsüymüş hem de. Netflix listemde denk gelip pek de ümidim olmadan başlamıştım diziye. Sonra ilgimi çok farklı bir açıdan çeken bir yanı oldu. İlk bölümden bir erkekle tanışıp benim şikâyet ettiğim saçma kültürel beklentimi karşılamıştı oysa.
Sonra fark ettim ki dizi de bu hiç önemli değildi. Öylesineydi. Kadının hayat hikâyesi anlatılıyor ve bu mühim bir olgu olarak verilmiyordu. İlk kez bir kadın hikâyesinde bir erkeğin önemli olmadığına şahit olmuştum. Bu beni çok şaşırttı. Büyülenmiştim. Bunu bir süre çok takdir edip arkadaşlarımla sohbetlerimize konu ettim. Sonra şunu da fark ettim ki, doğru olanın takdire ihtiyacı yoktur. Başarı öykülerinin de cinsiyete ihtiyacı yoktu.
İnsanların cinsiyetleri de mühim değildir. Edindiğimiz başarılar da bence çok önemli değil. Ben sınav kâğıtlarına hep doğru yerine sevdiği şeyi yazan biri olduğumdan beni 100 kadar sevmeyeceksiniz belki ama önemli olan kendinizi sevmeniz. Kendi istediklerinizi başarmanız. Ve başardığınız şeylerle, kadın olmanız, erkek olmanız değil. Başarınızla insan olmanız.
Gelin biz önce başarılarımızla insan olmayı başaralım. Sonra oluruz kadın ya da erkek. Çok mühim değil.
Önerilen İçerik: Bir Kadının İtirafnamesi
İlginizi Çekebilecek Faydalı Bağlantılar: