3 Farklı Jenerasyonun 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Coşkusu

Üç Jenerasyon, Aynı Coşku: 23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı

Üç Jenerasyon, Aynı Coşku: 23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı

Kaç yaşında olursak olalım 23 Nisan dendiğinde içimizi garip bir neşenin kapladığını ve bir anda kendimizi mutlu çocukluğumuzda bulduğumuzu kim inkâr edebilir.

Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ülkemiz çocuklarına hediye ettiği bu eşsiz gün, 2019 yılı itibariyle tam 99 yıldır ve yalnızca bu ülkenin çocuklarının değil tüm dünya çocuklarının bir araya gelerek kutladığı eşsiz bir bayram. Bugünün aynı zamanda Ulusal Egemenlik Bayramı da olması, bir ülke için genç jenerasyonun ne kadar büyük bir önem taşıdığını gösterir nitelikte. Bu sebeple makam sahibi yetişkinler yıllardır 23 Nisan günü bir çocuğun makam koltuklarına oturmalarına izin verir. Bu yalnızca bir sevgi gösterisi değil, aynı zamanda gelecekte bu koltukların ve daha nicelerinin sahibi olacak o genç kuşaklara duygulan saygının bir ifadesidir.

Üç Jenerasyon, Aynı Coşku: 23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı

23 Nisan Çocuksu Anıların Biriktiği Gün

Şüphesiz 23 Nisan bir şeyi temsil edecekse mutluluğu, umudu ve genç zihinlere duyulan saygıyı temsil etmektedir. İşte böylesi, umudun ve mutluluğun çocuk kalplerimize sıcacık dokunduğu günlerde bizler de yetişkin hayatımızda hatırlayacağımız ve aynı çocuksu tebessümle karşılayacağımız anılar biriktiririz. Bunların bazıları tatlı muzip anlara aittir. Bazıları ise hala küçücük bir çocukmuşuz gibi içimizi sızlatabilir.

Ben de işte bu anıları dinledim. Yetişkinlerle, yaşlılarla konuşup onların çocukluklarına misafir oldum. En sonuna da kendi anımı iliştirdim. Üç jenerasyondan, üç farklı 23 Nisan anısı derledim sizin için.

Çocuk kalbinizi ısıtsın diye!

Üç Jenerasyon, Aynı Coşku: 23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı

1960’lar:

“23 Nisan’ın gelmesini heyecanla bekliyordum. Okuldaki herkes gibi benim de törende gerçekleştirecek bir görevim vardı. Ama okuyacağım şiirdense törende giyeceğim kıyafet için heyecanlıydım. Herkes elindeki imkânlarla bir örnek olacak şekilde çocuklarına elbise dikecekti. Bunu öğrendiğim günden beri annemin başında benim elbisemi diksin diye bekliyordum. Gün geldi çattı annem hayalimdeki elbiseyi bitirdi. O kadar güzeldi ki bakmaya kıyamıyordum. Törende o elbiseyi giyip herkesin karşısına çıkacağım anın hayalini kurup duruyordum. Ertesi gün giymek üzere elbisemi koltuk minderleri altına serdik. Bu bir çeşit ütüleme yöntemiydi. Ben elbise giyeceğim anı heyecanla beklerken erkek kardeşlerim salonda oyuna tutuşmuşlar. Sobaya çarpıp üstündeki ütüyü elbisenin üzerine düşürmüşler. Anlayacağınız benim bayramlık elbise yanmış.

Anneciğim sağ olsun benim üzülmeme dayanamamış kendi gelindiğinden birkaç saatte bir elbise dikivermiş vermiş bana. Ben o elbiseyi giyip törene gittim. Ama çok üzgünüm, gözlerim yaşlı halde gören öğretmenim beni teselli etmeye çalışıyor. Tam bu esnada tören alanına vali geldi, halimi gördü acıdı. Başladı şiir okuyuşuma ve kıyafetime iltifat etmeye. Sonra beni protokolün konuşma yapacağı alana çıkarıp şiirimi okuttu. İçim hala buruktu ama kendimi harika hissetmiştim.”

Üç Jenerasyon, Aynı Coşku: 23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı

1980’ler:

“Annem ve babam bir köy okulunda öğretmenlerdi. 8-9 yaşlarındaydım İstanbul’a tayin istediler. İşte ilk o zaman büyükşehirde 23 Nisan nasıl kutlanıyormuş şahit oldum. Köy yerinde üç beş öğrenci okulun önünde şiir okur, dağılırdık. İstanbul’daki okuluma giderken burada da aynı şeylerin olacağını düşünmüştüm.  Oysa yeni yıla girer girmez çalışmaya başladık. Bando takımı kurduk, şiirler ve şarkılar ezberledik. Bayram benim için ilk defa gerçek bir şenlik gibi, kalabalık ve coşkuyla geçmişti. Ben bando takımında ritim tutuyordum. Boynumda trampet, oturduğumuz mahallenin sokaklarından geçerken esnafın marşlarımıza eşlik ettiği o görüntüleri ne zaman hatırlasam yeniden dokuz yaşında bir çocuk oluyorum.”

 Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı

2000’ler:

“23 Nisan’ın, 19 Mayıs’ın hala statlarda coşkuyla kutlandığı yıllardı. Statta gerçekleşecek tören için her okul bir vazife üstlenirdi. Bizim görevimiz ise tribünlerde oturup bize verilen sesli ve görsel komutlarla ellerimizdeki kartonları çevirmek veya önümüzde yerde duran diğer kartonları ellerimize almaktı. Haftalarca bu işlemi kusursuz yapabilmek için stada provaya gittik. Ben çocuk aklımla yaptığımız şeye asla bir anlam veremiyordum. Törende ne yapacaksın diye sorana karton çeviriyorum diyordum. Nihayet tören günü geldi çattı. Bize öğretilen her şeyi harfiyen yerine getirdik. Kendi görevimiz bitince de diğer gösterileri izledik, coşkuyla kutlama yaptık.

Eve geldiğimde annem beni tebrik etti. Gösterimizi çok beğendiğini söyledi. Oysa ben yaptığımız gösterin ne olduğunu farkında değildim. Meğer kartonları belli bir sistemle çevirdiğimiz için tribünlerde resimler çizip ve kutlama mesajları yazıyormuşuz. Onca hafta prova yaptıktan ve tören bittikten sonra öğrenmiştim bunu.  İyi ki annem gelmişti de fotoğraf çekmişti. Yoksa törende ne yaptığımızı belki de asla bilemeyecektim. Hatırladıkça hala bu saf çocuksu halime gülerim.”

Ne güzel şey çocuk olmak!

Çocuk kalmak, çocukluğun değerini bilmek…

Çocukları daima onurlandırmak dileğiyle!

23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı’mız kutlu olsun!

İdil Ceren Yılmaz
Gezegendeki yolculuğunun 24'üncü yılında. Atmosferde başıboş gezen hikayeleri yakalayıp insanlara anlatmak en büyük tutkusu.
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
HoneyBox Ekibinden Kalplere Dokunan Bir 23 Nisan Projesi: #23çocuk23hikaye
HoneyBox Ekibinden Kalplere Dokunan Bir 23 Nisan Projesi: #23çocuk23hikaye

HoneyBox Ekibinden Kalplere Dokunan Bir 23 Nisan Projesi: #23çocuk23hikaye

Sonraki
Moda Endüstrisinin Çöpü Onun Serveti Oldu
Moda Endüstrisinin Çöpü Onun Serveti Oldu

Moda Endüstrisinin Çöpü Onun Serveti Oldu

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.