Feminizmi Anlayanlar, Ondan Neden Korkuyorlar?

En Basit Hali ile Feminizm

Feminizm kavramının, pek çok toplumda olduğu gibi Türk toplumunda da son derece karşılıksız kaldığını söylemek mümkün. Bunun için pek çok sebep sayabiliriz: Kavramın anlaşılmaması, insanların anlamak için yeterince çaba göstermemesi, medya ve diğer temsil araçları yüzünden feminizm kavramının temel amacından saptırılarak yansıtılması… Biz bu yazıda feminizm kavramına en basit hali ile yaklaşacağız.

Gündelik Hayatta Feminizm Algısı: Feminizm Ne Değildir?

Feminizm; erkek düşmanlığı, kadınları erkeklerden üstün gören bir akım, kadınların kendi arasında kurduğu ve şeytana kurban veren bir tarikat, bir din, bir siyasi örgüt, mitolojik bir yaratık, bir masal kahramanı değildir. Malum dizilerde temsil edildiği gibi birine “Feminist!” diye çıkışmak da haliyle onu kızdıramaz, çünkü bu bir hakaret değildir. Feminizm yalnızca kadınları ilgilendirmez. Feminizm tek bir cinsiyetin liderliğine teslim edilmiş bir hareket değildir. Haliyle “Toplumların fiziksel güzellik normlarına uymadıkları gerekçesiyle dışlanan kadınlar feminist olurlar ki, erkeklerden intikam alabilsinler. / Feminist tüm kadınlar eşcinseldir. / Feminist olduğunu söyleyen tüm erkekler de ya eşcinseldir ya da kadınları etkilemeye çalışıyordur. / Feministler dünyayı ele geçirmeye çalışan bir kadın örgütüdür.” gibi düşünceler de son derece saçma, akıldışı ve yanlıştır.

Doğrusunu Öğrenelim: Öyleyse Feminizm Nedir, Neye Yarar?

Feminizm; dünya toplumunun yarısını oluşturan kadınların haklarını tanımasını sağlamak, bu haklara sahip olmaları için çalışmak, bu haklara sahip olduklarında ise onları korumalarına yardımcı olmak için ortaya çıkmış bir harekettir. Temelde “eşitliktir” en önemli motivasyonudur. Bireylerin, örgütlerin ve ideolojilerin de desteğiyle, dünya üzerinde var olan eşitsizliği ortadan kaldırmayı hedefler. Cinsiyetlerin üzerlerine yüklenen rollerin ve bu rollerden ileri gelen yaptırımların, tüm yaşam alanlarında kadınlar üzerinde yarattığı adil olmayan etkiyi ortadan kaldırmaya çalışır. Bir feminist; tüm cinsiyetlerin sosyal, politik ve ekonomik eşitliğine inanan ve bunu savunan kişidir.

“Feminist olmak, kadının üstünlüğünü savunmak veya bunu kabul etmek değildir. Feminist olmak temelde; dünya üzerinde kendini nasıl bir cinsel kimlikle tanımlamış olursa olsun, herkesin eşit hak/özgürlük/imkân ve şartlara sahip olmasını istemektir.”

Yani feminizm; daha özgür bir kadın ve dolayısıyla toplum yapısı var etmeye, adaletin sağlanmasına, ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına, kadın/erkek fark etmeksizin emeğin karşılığını eşit bulmasına, tüm cinsiyetlerin eşit koşullarda yarışmasına ve eşit kazanımlar elde etmesine, herkesin sesini eşit bir şekilde duyurmasına yarar.

Feminizmi Anlayanlar, Ondan Neden Korkuyorlar?

Özellikle Türk toplumu gibi ataerkil toplumlar, toplumsal cinsiyet rollerinin insanlar üzerindeki yerleşmiş etkilerinin değişmesini korkutucu buluyorlar. Üstelik bu yalnızca erkeklerin taşıdığı bir korku değil. Ne yazık ki, pek çok toplumda kadınlar da bu korkuyu taşıyor. Çünkü değişim demek, güvenli alanın sandığın o yeri terk etmek demek. Alıştığından uzaklaşmak, yeniye adapte olmak demek. Kendini güncellemek ve en önemlisi de düşünmek demek. Ve işte bundan öyle korkuyorlar ki çoğunlukla “Böyle gelmiş, böyle gider.” sözünün arkasına saklanıyorlar. Değişimi reddediyorlar. Onların iyiliği için olsa bile…

Erkek getirir, kadın pişirir. / Kadın evde çocuk bakar. / Kadın çalışmaz. Çalışsa da erkekten fazla kazanmaz. / Kadının evlenmeden önce bir cinsel hayatı olamaz. / Erkek adam ağlamaz. / Erkek evin direğidir. / Yuvayı dişi kuş yapar. / Kadın sevişirse namussuzdur. Erkek sevişirse zafer kazanmıştır.

Yukarıda sıraladığım cümlelerle veya bir benzerleriyle karşılaşmamış, bu inançlara sahip bir kişi ile bile tanışmamış olanınız var mı? Hiç sanmıyorum… Çok fazlalar… Yerleşmiş bu kalıplar da onlara inananlar da çok fazlalar. Üstelik sadece bu ülkede değil, dünyanın her yerindeler. İşte bu insanların ataletleri, onların feminizmin getireceği değişime adapte olmaya dair çekinceleri bu korkuyu doğuruyor.

 Feminizm Hakkında Bilmeniz Gerekenleri Size Kim Söyler?

Elbette benim sizlere yukarıda tüm bu anlattıklarım benim bildiklerimden, gördüklerimden, inandıklarımdan ve inanmadıklarımdan ibaret. Kısa bir özet ve feminizm akımına mini minnacık bir giriş. Buz dağının görünen kısmı… Her zaman ve düşünceye dayalı her sistemde olduğu gibi bu sistemde de anlamayı en doğru şekilde sağlamak için alınacak referans elbette düşünürler, sanatçılar ve yazarlar olmalıdır.

Müsaadenizle; hayatını ve sanatını feminizmi anlatmak ve savunmak için harcamış sanatçılardan da güç almak ve sizlere en sevdiğim birkaçından bahsetmek isterim:

Elbette İlk Sırada, Virginia Woolf

Şüphesiz kadın feminist yazarlar içinde en önemlilerinden biri olan Virginia Woolf,  ne yazık ki ailesinin de kadınlara karşı tutumu ve onları ikinci planda görmesi sebebiyle okula gidememişti. Buna karşın daima edebiyat ile iç içeydi. 1920 yılında Gece ve Gündüz isimli bir roman yayınlamış ve bu romanda kadın hakları, sınıfsal farklılık, evlilik ve özgürlük gibi kavramları detaylı ele almıştı.  1929’da yılında yayınlanan ve feminist hareketin en önemli eserlerinden sayılan Kendine Ait Bir Oda’da ise edebiyat dünyasının içerisinde kadın olarak var olmak fikri etrafında düşüncelerini detaylı kaleme almıştır.

 Irkçılığın Ve Eşitsizliğin Karşısında: Maya Angelou

Angelou, çok yönlü bir sanatçı kimliği olan eşsiz bir kadındır. Kadın hakları ve siyahilerin yaşadığı zorluklarla ilgili çok sayıda eser ortaya koymuştur. Angelou, ömrü boyunca sanatın ve sivil halk mücadelesinin bir parçasıdır. Daima ırkçılık ve cinsiyet eşitsizliği ile mücadele savaşının içerisinde olmuştur. Angelou, bir yazar, şair, dansçı, aktris, yönetmen ve şarkıcıdır.

Feminizme Yeni Bir Bakış: Simone de Beauvoir

Feminist düşüncenin mihenk taşlarından biri olan  Beauvoir’in,  1949 yılında yayımlanan,  İkinci Cins isimli kitabı kadınlar üzerindeki baskının ve onlara karşı sergilenen adaletsiz tutumun örnekleri sergilemektedir. Bu eser, aynı zamanda modern feminizmin kavramının ortaya çıkışı kabul edilmektedir. Post-feminizmin kurucusu olan Beauvoir; Bir Genç Kızın Anıları, Konuk Kız ve Yaşlılık gibi otobiyografik kitaplarının yanı sıra Belirsizlik Ahlakı Üzerine, Kadın: Efsane ve Gerçek gibi çok sayıda önemli eser yazmıştır.

Yakın Tarihten: Margaret Atwood

Günümüzün, yaşayan en ünlü kurgu yazarlarından biri olarak kabul edilmektedir. Kadın hakları savunucusudur ve bu konu hakkındaki tutumlarını eserlerinde açıkça ifade eder. Kurgu eserler ortaya koyuyor olmasına rağmen, yarattığı distopyalarda kadın sesi ve kuvveti gözle görülürdür. En ünlü eserlerinden biri olan Damızlık Kızın Öyküsü’nde de bir kadın savaşı anlatmış ve bu eseriyle feminist temsillerin en kuvvetlilerinden birini ortaya koymuştur.

Ve Son Olarak: Ursula K. Le Guin

Yazar bilimkurgu edebiyatının en önemli temsilcilerinden kabul edilir. Le Guin, kendini anarşist bir feminist olarak tanımlar. Eserlerinde de bu yöndeki tutumunu hâkim olarak görmek mümkündür. Özellikle, Karanlığın Sol Eli isimli eseriyle, bizlere dayatılan cinsiyet rollerinden ve bu rollerin bizlere biçtiği görevlerden azat ettiği karakterleri ile feminist edebiyatın en önemli işlerinden birine imza atmıştır. Bu eseriyle aslında bir ideale olan arzusunu dile getirmektedir. Bir cinsel kimliğe sahip olmanın değil; eşitliğin, adaletin, uyumun ve anlayışın mutluluğu getirdiği bir düzene duyulan arzu…

Buzdağının Görünmeyen Kısmına Ulaşmak Arzusunda Olanlara:

Benim belki de yukarıda oldukça yüzeysel bir giriş yaptığım ve kendi düşüncelerimi savunduğum feminizm özelinde değil, onun içinde yer aldığı ve bir parçası olduğu tüm konularda okuma yapmak isterseniz diye bir liste bırakıyorum size. Kurgu/Kurgu Dışı, Karışık…

Aşağıda; cinsiyet eşitsizlikleri, cinsiyet rolleri, kadın hakları ve daha pek çok konuda inceleyebileceğiniz eserlere ulaşabilirsiniz.

  • Kendine Ait Bir Oda – Virginia Woolf
  • Karanlığın Sol Eli – Ursula K. Le Guin
  • Cinsiyet Belası – Judith Butler
  • Toplumsal Cinsiyet Yanılsaması – Cordelia Fine
  • Damızlık Kızın Öyküsü – Margaret Atwood
  • İkinci Cins – Simone de Beauvoir
  • Gecede – Leyla Erbil
  • Tante Rosa – Sevgi Soysal
  • Kadının Adı Yok -Duygu Asena
  • Feminist Ütopya Projesi – Alexendra Brodsky & Rachel K. Nalebuff

İdil Ceren Yılmaz
Gezegendeki yolculuğunun 24'üncü yılında. Atmosferde başıboş gezen hikayeleri yakalayıp insanlara anlatmak en büyük tutkusu.
Subscribe
Bildir
1 Yorum
Beğenilenler
En Yeniler Eskiler
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Yoga Hakkında Bilmeniz Gerekenler & Yoga’nın Faydaları
Yoga Hakkında Bilmeniz Gerekenler & Yoga'nın Faydaları

Yoga Hakkında Bilmeniz Gerekenler & Yoga’nın Faydaları

Sonraki
İlk Defa Kamp Yapacaklar için Hayati Önem Taşıyan 8 İpucu

İlk Defa Kamp Yapacaklar için Hayati Önem Taşıyan 8 İpucu

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.