15 Şubat Cuma günü ilk sezonuyla birlikte Netflix’e yepyeni bir dizi daha katıldı: The Umbrella Academy. Gerard Way’in aynı isimli çizgi roman serisinden uyarlanan dizi, toplam on bölümü ile şu anda tüm Netflix kullanıcılarına erişilebilir vaziyette. Tabi dizi geldi ama sorular da beraberinde geldi… İzlemeye değer mi, zaman kaybı olur mu, ne anlatıyor bu dizi gibi bir sürü soru günlerdir etrafta dolaşıyor. Bu sebeple de dedik ki 7 maddeyle size bu yeni diziyi tanıtalım ve kararı size bırakalım…
Spoiler içermez!
1) Birbirinden Farklı Öz Olmayan Kardeşler
Hepsi aynı anda esrarengiz bir şekilde doğan 49 çocuktan 7’si… Dizideki baba bu 7 sıradışı doğan çocuğu evlat ediniyor ve onları birer süper kahraman olarak yetiştiriyor. Görevlere çıkan bu 6 kardeşten ayrı, 7. kardeş Vanya ise özel bir güce sahip olmadığından dışlanıyor. Gel zaman git zaman herkes ayrı dünyalara dağılmışken babalarının ölümüyle Umbrella Academy’ye geri dönüyorlar. Zaman yolcusu kardeşin ‘’8 gün sonra kıyamet kopacak kardeşlerim!’’ feryadından sonra kardeşler kıyameti durdurmak için bir arada kalıyor. Tabi bu sırada bu kardeşlerin çocukluk travmaları; babalarıyla olan sorunları, birbirlerine besledikleri kinleri, yetişkin olamama halleri gibi tüm sıkıntılar masaya seriliyor. Bunların yanında güzel olansa zaman yolculuklarının, beyin yamulmalarının, zaman hesaplamalarının, özel güçlerin, aksiyonun bol bol filmde malzeme olması.
2) Dramatik Süper Kahramanlar
Tamam, hepimiz aksiyon, savaş, vahşet istiyor olabiliriz ama karakter içselleştirmemiz ne olacak? Hiç merak etmeyin bol bol karakter izliyoruz. “Süper kahraman dizisi çıkmış, aksiyona doyacağız” gibi bir düşünce ile izlemek istiyorsanız, hiç sizlik değil. Daha derin bir hikâyeye sahip ve gizemler üzerinden giden bir dizi. Kahramanlarımızın güçlerine odaklanmak yerine hikâyelerine odaklanmayı seçmiş. Bence, İyi de yapmış…
3) Playlistleri Canlandıracak Müzikler
Benim dizinin ilk bölümünü açıp izlemeye devam etmeye karar verdiğim an ilk sahnedeki Phantom of the Opera sahnesi oldu. Bu yüzden diyeceğim ki dizinin en güzel yanı tartışmasız müzik seçimleri olmuş. Müziklerle sahnelerin uyumu da müziklerin şahane olmaları da aynı zevk veriyor izleyiciye… Şahsen benim playlistim canlandı. Zaten sevdiğim şarkılar kulağıma daha da güzel geldi. Müziğe önem vermeleri bence dizinin en pozitif yani oldu.
Nedendir bilinmez çoğu dizi müzik mevzusunun üzerine çok gitmiyor. The Umbrella Academy’de ise müzikler özenle seçilmiş. Gerçekten çok iyi, hatta dizinin bütçesi Pogo’nun görsel efektine ve müziklere verilmiş gibi duruyor. Görsel efektlere sonra geleceğiz… Fakat bazen müzikler boş sahneleri uzatmak için varmış hissi oluşturuyor, bu da bir negatif yanı olsun.
4) İyi Mi Kötü Belli Olmayan Efektler
Netflix’in en sorunlu kısmı olan görsel efektlere gelelim. Maymun arkadaşımız Pogo’yu görünce bir afalladım. Dedim bu her bölüm olacak ve iyi yapmışlar. Şaşırdım. Sonra da kaslı abimiz Luther’ı gördüm, peluş gibi gözüküyor. Bu nasıl bir dengesizliktir. Bıçakların havada gidişi de aslında çok kötü ama hızlı olduğu için kurtarmışlar. Fakat fikre alkış tutmak istiyorum. Diego o eğimli bıçakları attıkça koltuğumda ben alkış tuttum. Tebrikler Diego! Benim için 7 kardeşin en iyi kurulan karakteri sendin…
5) ‘’Ya Ama Sen Çok İyisin!’’ Diyeceğiniz Oyunculuklar
Ellen Page ve Robert Sheehan için bir dakikalık alkış lütfen! Ellen Page sağ olsun Vanya’dan sonsuz nefret ettim. Mıymıntı ve ezik karakter nasıl oynanır muhteşem göstermiş. Solgun yüzü, kendine güvensiz duruşu o kadar hissettiriyor ki iki tokatlayıp ‘’Kendine gel kocaman kadınsın! Hala çocukluğundasın!’’ demek istiyorsun.
Fakat burada özellikle Robert Sheehan’ı konuşmak istiyorum. Ölüleri gören ve onlarla iletişim kurabilen Klaus dizinin en iyi karakteriydi. Mizah onun üzerinden yürüdüğü için de özellikle her izleyicinin sevdiği karakter oldu kendisi. Devamlı kafası dumanlı, eline geçen her şeyi uyuşturucu için satan, kıyafet lazımsa etek de giyen ama çok seven ve çok hüzünlü bir kardeşimiz Klaus ve onun her halini bize en iyi şekilde yansıtan Robert Sheehan dizinin seviyesini tek başına baya bir arttırıyor.
Onun dışında çocuk bedenin de 58 yaşında olan zaman yolcusu kardeş Beş Numara’yı oynayan Aidan Gallagher hayli ikna ediciydi. Maksimum 13 yaşında diyebileceğiniz o çocuk size 58 yaşında bir adam olduğunu kanıtlayabiliyor. O mimikler, o hareketler sizi devamlı gülümsetiyor.
6) Görmeye Alıştığımız Sahneler
Özel güçleri olmayan ve sürekli dışlanan bir çocuk var. Kimse onunla ilgilenmiyor, ana konudan hep uzakta kalıyor. Bir de bir anda bu kızımız sevgili yapıyor. Yalnızlıktan kemanı dışında kimseyle muhabbet edemeyen ve daima sıradan ve silik olan kızın hayatına bir adam giriyor. Tabi ki her başrol ezik kız gibi o da bu durumu garipsemiyor. Ailesinden ise sadece kız kardeşi Allison bu konunun üstüne gidiyor. Sonuçta birbirinden kopmuş kardeşler, herkes birbirinin üstüne gidiyor, her şey için bir diğeri suçlanıyor.
Fakat tahmin edeceğiniz gibi yıllardır arayıp sormayan kardeşler bir yanda birbirlerini çok iyi tanıyan çok seven kardeşlere dönüşüyor. Bir de bir numaralı kardeş var ki çok kardeşi ailelerde daima bulunan ağabey profili kendisi, tabi siz bunun goril gibi olanını düşünün. Efendim kendisi bir numaraymış, alfaymış, reismiş. Sürekli bir başkan olma halleri var ki izlerken kendisini öldürmek geldi içimden. Bir de süper güçlü kendisi. En son Hazel ve Cha Cha karakterlerinden dayak yiyordu. Diğerleri bu kadar güzel karakterlerken bu karakterin bu kadar klişe ve tahmin edilebilir olması rahatsızlık veriyor doğrusu.
7) Kimler İzlesin Bu Diziyi ve Neden İzlesin?
Efendim yukarıda da belirttiğim gibi süper güçler, Dünya’yı kurtaralım, kurtarırken güzel müzikler de dinleyelim, hikâyede klişeler olabilir ama o kadar da olmasın, karakterler komikli de olsun ama ciddili hikayesi de olsun hep goygoy olmasın diyorsanız kesinlikle izlemelisiniz. Dozunda ciddi, dozunda laubali; yeri gelince merak uyandıran, kimi zaman da öngörülebilirliğine rağmen sizi bağlayabilecek bir dizi olmuş. Bu bağlamda Heroes, Misfits, Doom Petrol ve Titans gibi dizileri sevenler The Umbrella Academy‘i de sevecektir.
Ayrıca daha dizinin anlayacak çok şeyi var. Sizi merakta bırakacak birçok soru işaretiyle kapattı sezon finalini. Yeni sezonu merakla bekleyeceğiz…
Açıkça söylemek gerekirse The Umbrella Academy için ne karar vermem gerektiği konusunda biraz kararsızım. Diziyi izlediğim sırada açıkçası hiç sıkılmadan izledim, bazı karakterlerin sahnelerini ufak da olsa atlamama rağmen söylüyorum bunu. Karakter travmaları ve geçmiş hikayeleri çok güzel anlatılmış. Benim gibi dikkati çabuk dağılan biri bile sürekli merak duygusu en tepe noktasında izledi, hem de sonunu açıkça tahmin etmeme rağmen. Ayrıca, çizgi romanlarını da okuyan biri olarak diyebilirim ki dizide okuduklarınızdan daha fazlasına sahip olacaksınızdır. E biz anlattık, karar sizin… Ama bizce izleyin, mutlaka…
Bu İçeriği Okuduğunuz için Önerdiğimiz İçerikler:
- Netflix’ten Bağımlılık Yapan Yetişkin Çizgi Diziler: Paradise PD & F Is For Family
- Hayatı Film Olan Çizgi Roman Dünyasının Efsane Yazarı: Stan Lee
İlginizi Çekebilecek Faydalı Bağlantılar:
- Çizgi Roman Sektörünün Kaderini Değiştiren 8 Efsane İsim
- Ölmeden Önce Okunmanız Gereken 25 Çizgi Roman
