Martı: Çehov’un Martı’sından Serdar Biliş’in Martı’sına

Martı: Çehov’un Martı’sından Serdar Biliş'in Martı'sına

Serdar Biliş’in yönettiği, Sami Özbudak’ın Türkçe’ye uyarladığı 2018 İstanbul Tiyatro Festivali’nin açılış oyunu Martı; klasiği modernle buluşturan yeniliğiyle, sahne – ışık tasarımları ve başarılı oyuncularıyla geride bıraktığımız 2018’in en iyi oyunlarından biri oldu.

Rus edebiyatının en büyük oyun yazarlarından Anton Çehov’un, dünya edebiyat tarihindeki dört yoncasından biri olan Martı; karakterlerin yaratımıyla ve durum komedyasının trajedisiyle zamansız eserlerden biri olarak karşımıza çıkıyor. 120 yılı aşkın yaşamıyla bu eser; her bir karakterin ruhuyla ve her bir olayın gerçekliğiyle günümüzü de birebir anlatabilen eserlerden olma özelliği taşıyor.

Çehov’un İnsanları olarak tiyatro kitaplarının her örneğinde yer alabilen Martı’nın karakterleri; aşkı, sanatı, hayatı ve kendilerini ararken kaybolan ve içlerinde sürüklenen yönleriyle, günümüz insanının da içinde bulunduğu ataleti yansıtıyorlar.

Serdar Biliş’in Martı’sı

Pürtelaş Tiyatrosu’nun hazırladığı, yönetmenliğini Serdar Biliş’in yaptığı Martı ise ‘klasik’ in duvarlarını aşarak günümüze taşınan bir Martı oyunu halini almış. Yani artık, bu Martı Çehov’un Martı değil. Bu tercih Serdar Biliş’in daha önce yaptığı Shakespeare oyunları gibi, onun kendisine koyduğu çıtası ve klasiğin prangalarından kurtulmak için yaptığı bir başkaldırı mahiyeti taşıyor. Bu yüzden Serdar Biliş’in oyunları seyircisini ikiye böler: Klasiğin büyüsünü arayanlar ve farklılığın cazibesinden hoşlananlar. Bu iki tip seyirci de oyunun içinde kendi arayışını bulabileceği kanaatindeyim.

Martı: Çehov’un Martı’sından Serdar Biliş'in Martı'sına

Çehov’un İnsanları 2018’de

Serdar Biliş, bu 120 yaşındaki eserde aradığını bulamayan, birbirlerini anlamayan, gerçekten sevemeyen, aşkının yalnızca tutkuda sıkıştığı insanlarını alıp bugüne taşımış ve bunu yaparken hiç zorlanmamış. Yalnızlıkları aynı yalnızlığımız; anlayışsızlığımız, sevgisizliğimiz ve tutunamayışlarımız aynı…

Çünkü Çehov’un insanları da bugünün insanları da aynı bataklıkların etrafında dolanıyor. Hal böyle olunca, öykünün etrafına örülen meşhur gölü, Serdar Biliş’in sahnesinde bataklık gibi bir havuz olarak gördüğümüz andan itibaren benimsiyoruz. Bu tasarım fikri oyunun kalbi gibi; rol kişilerinin bikinili, deniz yataklı eğlence gününde de en sert kavga sahnelerinde de hayli işlevsel. O sığ havuz, bize bütün karakterlerin yaşayacaklarını enine boyuna anlatır gibi. Nihayetinde, her biri karşılık bulamadığı aşk tutkularına hapsolmuş ve o bataklığın içinde debelenir vasiyette karşımızda duracaklardır.

Olay Örgüsü & Martı Metaforu

Bütün karakterlerin aşkla bağlı ya da bağımlı olduğu eserin genel hattı ise şu şekilde gelişmekte: Hayatının son demlerini yaşayan eski memur Sorin’in (Şerif Erol) göl kenarındaki malikânesinde, tek ortak noktaları sanat olan farklı karakterler bir araya gelir. Bu bütün karakter arasında ise adeta bir karmaşık ilişkiler yumağı mevcuttur.

Martı: Çehov’un Martı’sından Serdar Biliş'in Martı'sına

Sorin’in gözden düşmüş eski aktris kız kardeşi Arkadina (Tilbe Saran) ve ünlü, çapkın ve narsist yazar Trigorin (Fırat Tanış) sevgilidirler. Hizmetçi Masha (Gonca Vuslateri), Arkadina’nın sevgi ve muhabbet besleyemediği oğlu Treplev’e (Boran Kuzum) âşıktır. Treplev ise, oyuncu olmak için tutuşan Nina’ya (Ecem Uzun) âşıktır. Ruhları, Treplev’in öldürdüğü martı kadar ölü bu insanlar, ne yaşamaktadırlar ne de ölüdürler. Düşlerin simgesi olan bu özgürce uçabilen martının vurulması onların da yaşamlarının umutsuzluğu içinde bir bataklıkta kalmak zorunda olmalarının işaretidir.

Martı’nın Hissettirdiği

Çehov’un trajikomik yönünü absürt komedi olarak çeviren oyunun ekseninde bol bol gülümseten sahneler mevcut. Fakat içten içe de insanları derinden yaralıyor. Tiyatro yazarlığı hayalleri kuran Treplev’in dramında, anneleri tarafından sevilmeyen çocukların hüznü çok şey anlatıyor. Küçük bir yerde yaşamanın getirdiği kapana sıkışmışlığı, orada yeteneklerinin anlamsızlaşması, değersizlik duygusu ve boşluk hissi arasında hayatının avuçlarından kayıp gitmesi ve en önemlisi iletişim sorunları…

Treplev’in her sahnesinde hissedilen karmaşık hüzünle dolu duygular yüklü. Tabi burada iltifatı, ilk defa profesyonel tiyatro sahnesinde izlediğimiz genç ve yetenekli oyuncu Boran Kuzum’a vermemiz gerekli. Treplev’i her yeni sahneleme de daha kuvvetle canlandırdığı kanaatindeyim. Özellikle annesi Arkadina’yı canlandıran yetenekli tiyatro oyuncumuz Tilbe Saran’la harika bir kimya tutturduklarını düşünüyorum.

Martı: Çehov’un Martı’sından Serdar Biliş'in Martı'sına

İlk izlediğimde ekibin ruhunda ve metnin ‘Çehovyen’ tavrında bir eksiklik yakaladığımı, fakat ikinci izlediğimde bu eksikliğin minimuma indiğini söyleyebilirim. Lakin hizmetçi kızı Masha rolündeki Gonca Vuslateri’nin sahnedeki baskın tavrının, karakterinin zıttı bir tutumda olduğu oldukça hissediliyor.

Nina karakterine hayat veren Ecem Uzun ise daha önceki bütün işlerinde genç jenerasyonun en yetenekli oyuncularından biri olduğunu kanıtlamasına rağmen bu rolünde Nina’yı özümseyemediği izlenimi yaratıyor. Tilbe Saran’ın Arkadina olarak harikalar yarattığını, Şerif Erol’un oturduğu sandalyede bütün sahneyi dolduracak performanslar sergilediğini, Serdar Orçin’in ise doktor karakterine giydirdiği özgün ruhu dile getirmek gerekiyor.

Martı Ödüle Uçtu!

Kasım 2017’den itibaren her sahnesi kapalı gişe oynayan Martı ayrıca 2018’de birçok ödüle de layık görüldü. İstanbul Tiyatro Festivali’nin açılış oyunu olan Martı, 2018 Tiyatro Eleştirmenleri Birliği(TEB) Ödülleri’nden ‘’Yılın Oyunu’’ , 2018 Türkan Kahramankaplan Ödülleri’nden ‘’Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu-Tilbe Saran’’ , 2018 Üstün Akmen Tiyatro Ödülleri’nden  ‘’Yılın Oyunu’’ ve ‘’Yılın Işık Tasarımı’’ ödüllerine layık görüldü.

Serdar Biliş’in bu yeni Martı’sı seyirciyi 100 dakika boyunca dikkat ve merak üzere ayakta tutabiliyor. İnsan ruhunun özünü koruyan, eğlenceli ve temposu yüksek bir oyun. Farklı bir ‘Martı’ olsa da kendi kanatlarıyla güzel uçabiliyor.

Pürtelaş Tiyatrosu henüz 2019 takvim duyurusunda bulunmadı. Eğer henüz gitmediyseniz, bu seneki gösterimleri mutlaka takip edin derim.

‘MARTI’
PÜRTELAŞ TİYATRO

Yazan: Anton Çehov
Türkçe Versiyon: Sami Özbudak
Yöneten: Serdar Biliş
Sahne ve Kostüm Tasarımı: Gamze Kuş
Müzik: Çiğdem Erken
Koreografi: Tuğçe Tuna
Işık Tasarımı: Cem Yılmazer
Video: Ezgi Kaplan
Ses Eğitimi: Susan Main
Kast: Banu Kuruoğlu
Oynayanlar: Boran Kuzum, Ecem Uzun, Fırat Tanış, Gonca Vuslateri, Kayhan Açıkgöz, Serdar Orçin, Sevil Akı, Şerif Erol, Tilbe Saran, Yasin Bardakçı, Cem Cücenoğlu


Bu İçeriği Okuduğunuz için Önerdiğimiz İçerikler:

İlginizi Çekebilecek Faydalı Bağlantılar:


 

gramafoniğnesi
''Çünkü sadece gramafon iğnesi müziğe gerçek anlamda dokunabilir.'' 23 yıldır okumanın, tefekkür etmenin ve yazmanın peşinde... Toz tutmuş filmleri ve gramafonla tanışmış şarkıları sever.
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Palm Yağı’nı Hepimiz Tüketiyoruz: Kolesterol, Kalp Krizi, Felç & Obezite
Palm Yağı'nı Hepimiz Tüketiyoruz: Kolesterol, Kalp Krizi, Felç & Obezite

Palm Yağı’nı Hepimiz Tüketiyoruz: Kolesterol, Kalp Krizi, Felç & Obezite

Sonraki
Tesadüf Olmayan Karşılaşma Hem Aşka Yaradı Hem Şarkılara: Çiğdem Talu & Melih Kibar
Tesadüf Olmayan Karşılaşma Hem Aşka Yaradı Hem Şarkılara: Çiğdem Talu & Melih Kibar

Tesadüf Olmayan Karşılaşma Hem Aşka Yaradı Hem Şarkılara: Çiğdem Talu & Melih Kibar

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.