Şimdi mi yoksa yarın mı, yarın mı yoksa hiç mi, hiç mi yoksa pişmanlık mı? Zor kararlar, kafalar kazan gibi, arkada defansif dizayn, masada boktan kahveyle yeni bir serzeniş bölümü. Tam tanımı bu. Son günlerin ve son ayların ve son yılların.
Karmakarışık yazılar, çizimler, kendini kaybetmiş ve bulmaya niyeti hiç olmamış sevgili dostlarımızın (ben yani) bayılacağı bir bölüm olabilir. Ya da kimsenin okumadığı birkaç satır. Gerçi okuyan birkaç kişi var, biliyorum. Size de sıra gelecek.
Bu satırları yazarken alakasız bir günü geride bıraktım, aslında süper geçmişti ama eve dönüp üstümü değiştirirken şöyle düşündüm, bugün o gün değil. Bugün yine o gün değil. Nedir bu o gün dediğin be kızım dediğinizi duyar gibiyim. Duydum diyorum, mecbur sizde sordunuz artık. O gün dediğim imza bir gün, bugün yıllarca anlatıp duracağımız müthiş bir hikâyeyi yaşamadık ya da bugün başımıza inanılmaz komik bir olay gelmedi. Kısacası bugün o gün değildi işte. Gerçi bugün o gün olsa nolurdu ki etrafta paparazzi yoksa.
O gün olmayan bugüne dönecek olursak bugün sadece vazgeçmedim. Yine aynı şeyleri yapmaktan, aynı şeyleri giymekten, aynı şeyleri anlatmaktan, aynı yerde oturmaktan… Sonra şunu düşündüm, ne zamandır bunu yapıyorum, yani ne kadar süredir tekdüzeyim ben? Çok uzun olmayan bir düşünce seansından sonra yıllarımı aldığını fark ettim. Milli Eğitim Bakanının bile hapşurdukça değiştiği bir ülkede yaşayan biri için inanılmaz bir istikrar bu. Birer tebriğinizi alırım.
Bu düşünce aklıma geldiğinde size de sormak için aklıma not ettim ama tabi ki önce Bihter’e sormuştum.
“Ne olacak böyle?”
İki biradan sonra gerçekten böyle işler. Sorgu sual arkası kesilmeyen bomboş ve hatırlanmayacak şeyler. O an keyifli gelen ama aslında zihnimizi dikip atan konuşmalar. Bihter’de bunu fark etmiş hatta canına tak etmiş olacak ki ağzımızın payını verdi.
“Bir dikim olmayacak ne olacak ne olacak demekten bıkmadın mı?”
Sansür bana da işliyor maalesef, yazım kaygılarımız var. Sorry.
Asıl meseleye gelecek olursak evet dediği gibi hiçbir şey olmayacak, o zaman bunu sormanın manası ne?
“Haklısın ama yani sorgulamayalım mı bir şey olmuyor diye?”
“Bir sonuca ulaşamayacaksan ya da mevcut durumu değiştiremeyeceksen sorgulamanın ne manası var? Gönderileri sadece kaydedip hiç izlememekle aynı şey bu. Allah bilir sen yaparım diye bir milyona yakın gönderi de kaydetmişsindir.”
(:
“Tamam da yani en azından mevcudiyetimizi bilmek gerekmez mi?”
“Gerekir hayatım da şimdi ne söylediğini ne sorduğunu bile anlamadım ki.”
“Öyle genel olarak ne olacak?”
“Şöyle söyleyeyim en kaşşaklı müneccim bile bilmiyordur bunu. Ama ben sana benim için ne olacağını söyleyebilirim, işte o kadar yoruldum ki bu bacaklarla mor çatıya gitsem onur konuğu olurum”
Doğru. Yine kafamı açan bir sohbet olmuştu. Haklıydı çünkü sonucu değiştirmeyeceksen aynı yolda yürümek kadar saçma bir şey yoktu. İşte bende bunu düşündüm. Ama hayat düşünmek için bile çok kısa.