Gökkuşağının Her Renginden 🌈

Kaynak belirtilmedi

15 yaşındayken kendimi odaya kilitlenmiştim. Hiç kimsenin bilmediği ve bilmek istemeyeceği bir sır saklıyordum. Bu sırrı dile getirmemin sebebi ailemin sürekli benim hayatım ile ilgili düşüncelere girmesiydi, ilerideki zamanda evleneceğimi düşünüyorlardı. Daha düzenli bir eğitim ve mesleğe sahip olmamış iken evlilik konusu ergenliğe yeni giren bir çocuk için hoş olmayabilir. Bu durumları anlayabilecek eğitimleri görmemişlerdi, hayatı başkalarından ne gördüler ise onu normal düşünerek yaşadılar. Hepsinden farklı bakış açısına sahip olmak, kendimi onlardan ayırıyordu, sadece onlar değil toplumun kalıplaşmış düşüncelerden de ayrılıyordum. Din, tabular, gelenekler kendimizi benliğimizden uzaklaştırıyordu, tam uzaklaştırmasa da, şekil veriyordu. Bu şekilin her parçası, seni diğerlerine benzetmeye itiyor. Seni başkalarının istekleri doğrultusunda ilerletiyor, doğru veya yanlış ayrımında bile seni farkındasızlığa itiyor. Hayatımda bu yaşıma kadar hep şahit olduğum şey bu, başkalarının farkındasızlığı, bir başkasına aşılanmış şekilde karşımıza çıkıyor. 


Yıllar geçtikçe insanların gözünde garipsenen bir kişi olmayı seçmedim. Dışlanan, değişik görünen, ayırıcı ve farklı biri olmayı seçmiyoruz. Biz başkalarıyla aslolan gerçeğin dışında kaldıkları için mücadele veriyoruz. Sevgi ve saygı aslında o kadar ürkütücü değil, iğrençlik hiç değil. Ona sahip olmadığımızda, anlayamadığımızda itiyoruz, çirkinleştiriyoruz. Örneğin güzel bir kız var ve yanında ise bir onu beğendiği, sevdiği bir erkek, kızın arkadaşları erkek olduğunda, sevgiyi bilmeyen erkek arkadaşları yanındaki sevgilisini çirkin görmeye başlıyor, çünkü arkadaşlarının bir çoğu kızı kendisine istiyor, bu yüzden erkeği itiyorlar. Kendine yakışmayanı öne almak, bir ego sorunudur. Bu kişinin kendisine güvenmediğini, beğenmediği, sevmediğini söyleyebilirim. Sevgiyi ve saygıyı bir şekilde kalıplaşmış düşünceler ile algıladı ve deneyimlemedi. İki kişinin yaptığı her şey aralarında ilişkiseldir, başkasının üstüne alınması onu kendisinden iter. 


İlişkileri şöyle açıklamalıyız, birini sevdiğinde aslında gerçekten sevdiğini bilmen, anlaman ve görmen gerekiyor ya sen kendi arzularını, hayallerini ya da sana özel olan anlamını seviyorsan, belki de sevdiğin kişiyi aslında olduğu gibi sevmiyorsun, olmasını istediğin gibi seviyorsun, bu saygısızlıktır ama bu saygısızlıktan çok farkındasızlığa girer. Biz saygıyı öne aldığımızda önceliği kendimize vermemiz gerekir. Kendisine saygısı olan, başkasına zaten saygılıdır.  Saygı bir kişiyi anlamanın ve kabul etmenin ilk adımıdır, sevgi değil. Sevgi aslında küçüklüğünden beri bütünleştiğin, kalıplaştığın anlamlar bütünüdür. Senin için farklı olabilir, karşı tarafa uyumsuz gelebilir, anlaşılamıyor olabilir ama bir kişiyi sevginle değil, saygıyla anlayabilirsin. Bu yüzden hepimizin aradığı şey onu seviyorum çünkü onun iyiliğini istiyorum değil, ona saygılı olmalıyım çünkü onu anlamak istiyorum olmalı. 


 

Hepimizin de istediği budur; ailemizden, arkadaşımızdan, sevdiğimiz kişiden, toplumdan anlayış görmek. Neden farklıyız? Neden böyle doğduk? Tercihimiz neden bu olsun? Neden çoğunlukla istenmeyen, ötekileşen, dışlanan, garipsenen birey olmayı seçelim? Neden doğamız sizin doğanıza zarar veriyor olsun, neden çocukların ahlaki anlayışını bozmaya çalışalım ‘hem de çocukları çok seviyor iken’, din mi, tabular mı, biz sizi anlamaya çalışıyoruz. Siz böyle gördünüz, böyle yaşadınız, aslında garipsenmeniz bile sizin doğallığınız, çünkü siz buna aşılandınız. Bedeninden rahatsız olmayan bir kişi, başkasının bedeninden rahatsız oluşunu anlayabilir mi? Buna basit bir örnek verebilirim; aç insanın halinden aç anlar diyebiliriz. Bir farklı bedende doğmuş gibi hisseden bireyin, onun cinsiyet değiştirmesi açlık gibidir, ihtiyaçtır çünkü kendisi olmak ister. Yargıların kirliliğidir gözlerinizdeki kirlilik, gözü kirli olanın gönlü karanlığa maruz kalır, senin düşündüğün olumsuz bir eylem, senin içindeki aydınlığını bastırır. Halbuki bir başka bakabilsen, görebilsen renkleri, hem de gökkuşağının her rengini anlayabileceksin. 


Dünyadaki sorunların hepsi başkasının olumsuzluğundan meydana gelir. Açgözlüğünden, farkındasızlığından, sevgiyi ve saygıyı anlamıyor oluşundan, kibirinden, nefretinden, korkularından veya kendini göremiyor oluşundan. Dünyadaki her zulüm, her ölüm, her savaş – insanın var olması için verdiği mücadeledir. Bu yazıyı yazmamın en büyük nedeni farkındasızlığa karşı bir açıklık kazandırma isteğimdi. Bir eşcinsel birey olarak verdiğimiz mücadele sizin verdiğiniz mücadeleden farklı değil, tek ortak yönümüz bu dünyada yaşamak, kendimiz olmak, kendimiz gibi yaşamak değil midir? Farklı olduğumu artık düşünmüyorum, aslında bende herkes gibi sıradan, işinde gücünde, var olmaya çalışan bireyim. Etiketlere takılmayalım, LGBTİA bir tabu olmasın, aksine farklı ama sıradan bir öz.


 

Ercan Öztürk
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Machine a parpaing AGB MACHINES
Sonraki
” Hep BEN ” Olmaz

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.