YALNIZLIĞIN ANATOMİSİ

Fotoğraf sahibi: Download a pic Donate a buck! ^ (@Download a pic Donate a buck! ^ on Pexels)

İnsanoğlu doğumundan bu yana sürekli olarak ilgi gösterme, ilgi görme, anlaşılma isteği ve hayatta hep iletişim halinde kalma iç güdüsüne sahiptir. Öyle ki; toplumumuzda insan topluluklarından uzak yaşamaya çalışan, insanlarla iletişimi minimum düzeyde tutan kişiler için psikolojik sorunları bulunduğu ve onlarla iletişim kurulmanın gereksiz olduğu yönünde inanç ve dışlama iç güdüsü vardır. Çünkü; topluma göre iletişim halinde kalmak doğal, insanlardan soyutlanmak ise lanetlenmiş bir özelliktir. Geçmişten bu yana bu durum hep böyle devam etmiş; insanın sosyal bir varlık olduğu inancı bilimsel olarak da doğrulanmıştır. Elbette ki; insanların birbirleriyle paylaşımda bulunması, hayatı iletişim halinde geçirmesi, insanın en doğal özelliğidir. Ancak, insanın kendi içinde bir birey olması ve yalnızlıkta kendini dinlemesi de en doğal özelliğidir. Günümüzde kalabalıklar içinde yalnızlık çeken ve toplumun kendisini soyutlamasına müsaade etmemek adına bu yalnızlığı kendisine yok sayan insan sayısı da bir hayli fazladır. İnsan anlaşıldığı ve iyileştiği yerde kendini tamamlanmış hisseder. Çevremize baktığımızda bu durumdan yoksunuz. Her ne kadar kalabalıklar içerisinde iletişim halinde kalsak da birbirimizi ne kadar iyi anlayabiliyoruz? Saatlerce zaman harcadığımız günlerimizi geçirdiğimiz arkadaşlarımız bizi ne kadar önemsiyor mesela? Ya da kanından canından olduğumuz ailemiz bizi tam anlamıyla anlayabiliyor mu? Toplumda çılgınca tüketme hastalığı almış başını gidiyor. Bir durup sormuyoruz kendimize ben ona ne anlatmak istiyorum, o bana ne anlatmak için benimle konuşuyor? İlişkileri dahi tüketme üzerine kurmuş durumdayız. Çılgınca ruhlarımızı tüketiyor ve boşluk içerisinde yaşamaya çalışıyoruz adeta. Kalabalıklar içerisinde tüketme çemberi bitmeden ve hız kesmeden devam ediyor. Ancak, her ne kadar kalabalık içinde olsak da gerçekten anlayabildiğimiz ve anlaşılabildiğimiz kadar sağlıklıyız. Anlaşılamadığımız yerde kalmak ve toplumdan soyutlanmamak bizi sağlıklı bir birey yapar mı? Kendini dinlemeden oradan oraya savrulmak ve tükendiğinden bir haber yaşamak bizi nereye götürür?

Kendini toplumdan soyutlamış, iletişimi minimum düzeye indirgemiş azınlıktaki insanlar, anlaşılmayı bekleyip bunun gerçekleşmeyeceği kanaatine varınca da kendisini koruma kalkanına almış kişilerdir. Terzi kendi söküğünü dikebilir mi? İnsanın ilacı kendisinde mi yoksa yine diğer insanlarda mı? Kalabalıklarda yaşanılan yalnızlık mı yoksa gerçek anlamda yalnız kalmak mı? İkisi de değil kanaatimce. Tüm soruların cevabı yine insana çıkıyor. Hem birey bilincini hem de toplum bilincini dengede tutmak gerekiyor. İnsan yalnızlık duygusundan geçmişten bu yana hep kaçmıştır, yalnızlığa bir çözüm bulmaktan da imtina etmiştir. Toplum olarak birbirimizi anlayarak belki bu yalnızlık hissinin önüne geçebiliriz. Önce aileden başlamalı insan, annemizi babamızı ve bize olan davranışlarının nedenini anlamaya çalışmalı, kardeşlerini tanımalı mesela, arkadaşlarının davranışlarının nedenini analiz edebilmeli ve kendini anlatmaya çalışmaktan da pes etmemeli. Her birimiz önce anlamaya sonra anlaşılmaya yönelik tavır takınmalıyız. Birey değişmeden toplum değişmez. Her birey önce kendisinden ve sonrasında çevresinden başlamalı. Bir durup dinlemeliyiz ruhlarımızı. Bir soluklanmalı ve karşılıklı anlayış amacına yönelmeliyiz. İnce ruhlar taşımalı ve ince ruhlar yetiştirmeliyiz.

Çiçek sulanmadığında insan anlaşılmadığında solar derler, insanın çiçekler açması için anlaşılması gerekmektedir. Belki yalnızca dinlemeyle, belki ilgiyle, belki destek olmayla, belki yanında olmayla, belki sarılmayla ve belki de ince düşünceyle ama daima ruha dokunabilmeyle toplumumuz çiçek açabilir. İnsanın yalnızlığının önüne geçebilmesinin temeli de bu anlaşılma ve anlama duygusudur. Birey olarak yakın çevreden başlayarak bir anlama çemberi oluşturmaya çalışmak toplumda yaşamanın bir gereği ve bireyin de en önemli görevidir. Önce kendisini anlayarak, kendisini bularak çiçek açmalı insan ve ardından çiçek tarlası oluşturmaya çaba göstermeli. Ruhunu kurtarmalı insan.

Anlaşılabildiğimiz ve anlayabildiğimiz bir dünya dileğiyle…

Kendi halinde
Hobi amaçlı yazılar yayınlamaktayım. Umarım eğlenceli ve güzel zaman geçiririz.
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Avrupa’nın Pek Yanlış Bir Fikri: İttihadcılık ve Türk Milliyyetperverliği

Avrupa’nın Pek Yanlış Bir Fikri: İttihadcılık ve Türk Milliyyetperverliği

Sonraki
Baskılı Poşet Nedir? Ne İşe Yarar?

Baskılı Poşet Nedir? Ne İşe Yarar?

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.