YEDİNCİ BÖLÜM: SLOW PROGRESS IS STILL PROGRESS YANİ GEÇ OLSUN GÜÇ OLMASIN

Kaynak belirtilmedi

 

Son serzenişten beri epey bir zaman geçmiş olması ve benim bunu telafi etmek için hiçbir çabada bulunmamış olmam tamamıyla benim suçum değil. Aksini iddia eden varsa çok rica ediyorum etmesin. 

Bugün üstünden geçeceğimiz konu yalanlar, kendini yanlış tanıtmalar, tanıdıklar ve tanıdık yabancılar. Bunların hepsi hem bir kişi hem de herkes. Kulağa biraz kafa karıştırıcı geldiğinin farkındayım ama maalesef yapacak daha iyi bir işiniz olmadığı için bu yazıyı açtınız ve dikkatiniz hala bendeyken benim de bu dikkati elimde tutmam şart. Bunun en iyi yolu da sizin kafanızda soru işaretleri oluşturmak. Yani bence öyle. 
Olayları yine konuşmalar üzerinden anlatacağım için beni linçlememenizi umuyor ve başlıyorum.


Geçtiğimiz günlerden birinde (haftalar olmuş bile olabilir) erkek arkadaşlarımla otururken bir şey fark ettim, her zaman erkeklerin kadınlara göre daha yalancı daha manipülatif falan olduğunu zannederdim. Maalesef haklı gerekçelerin getirdiği noktalarda çoğu hemcinsim de aynı şeyi düşünüyordur. Ama bilin bakalım ne var, kadınlar da bu konuda erkeklerin eline su dökebilir kıvama gelebiliyormuş. Tabi ki bunun ayrımını yapıp kutuplaştıracak konumda değilim ve bunun cinsiyet değil karakter meselesi olduğunun da farkındayım ama olan bu, yaşanan bu, reddedemem ya da inkâr edemem. Peki ben bunu nasıl fark ettim? Hemen anlatıyorum.


Okuldan bir arkadaşımla oturup onun hem aşk hem de arkadaşlık durumlarını konuşuyorduk. Aramızda ki samimiyete güvenerek olayları tüm çıplaklığıyla anlatıyordu tabi bende şok oluyordum.

“Yani kızı uzun zamandır tanıyorum çok yakın arkadaşım iş öyleyken ne diyeceğimi de bilemiyorum, kızmalı mıyım yoksa hak mı vermeliyim ben mi abartıyorum sen yorum yap lütfen.”


Hay hay dert babasıyım ya ben.


“Tabi kanka yüzde yüz objektif olacağımdan emin olabilirsin.”


“Tamam kısaca özet geçeyim o zaman, yıllardır arkadaşım, aramızda hiç duygusal bir yakınlaşma vs olmadı erkek arkadaşlarımla aynı samimiyetteyiz sende tanıyorsun zaten. Neyse onun şimdi erkek arkadaşı var, daha önce de olmuştu ama hiç böyle değişim geçirmemişti, hali tavrı farklı, daha soğuk, alıngan ama aynı zamanda umursamaz birine dönüştü. Bazı iş durumlarını ekstra abartarak anlatıyor, yüzüne bile bakmıyor insanın konuşurken ama sorsan hatalı olan taraf benim. Üstelik aramızda ki soğukluğun sebebini öğrenip bunu telafi etmek isteyen taraf ben olmama rağmen düşün. Şimdi ben ne yapmalıyım onun yaptığı gibi s**ime takmadan yola devam mı etmeliyim yoksa konuşmalı mıyım?”


“Kızın konuşunca düzeleceğine dair bir umudun var mı?”


Yüzüne baktım, üzülmüştüm çünkü yakın arkadaşların her zaman yakın arkadaş olarak kalamayacağı ihtimali bile insanı üzmeye yeterdi. Yüzünde umutsuzluk vardı.


“Maalesef pek yok. Çünkü artık her şeyi sorgulamaya başladım, acaba arkadaşlığımız baştan sona bir çıkar üstüne mi kuruldu, gerçekten hala benimle arkadaş kalmak istiyor mu, kendisini başta tanıttığı kişi mi hala bilmiyorum. O yüzden çıkmazdayım.”


Kendisini başta tanıttığı kişi mi… İşte bu cümle beni sorgulamaya götürdü aslında. Normalde böyle bir durumda kesinlikle pozitif ayrımcılık yapardım, zaten yeterince şiddet ve baskı varken bari basit konularda kadınlar daha haklı olsundu. Ama durum farklıydı ve eğer bir insan haksızsa haksız demek gerekiyordu. 


“O zaman en iyisi sen içinden geldiği gibi davran, hatta o sana nasıl davranıyorsa sende öyle davran. Eğer o noktadan sonra aranızda ki soğukluğu fark edip ne oluyor diye sormuyorsa zaten konuşma yapmanın gereği olmaz çünkü orada anlarsın ki bunun bir anlamı yok. Üzgünüm böyle bir durum yaşandığı için.”

Gerçekten üzgündüm ve onun da üzülmüş olmasına da üzülmüştüm. Bir üzülme tutulması yaşandı. 


“Ee neyse sen anlat nasıldı date?”


“Makyajlıydı.”


“Nasıl yani?”


Tabi biri de gelip bana böyle cevap verse bende şaşırırdım.


“Yani şöyle zaten başını biliyorsun çok detaylı anlatmayayım ama buluştuk her şey güzeldi, bana anlattığı kavga anısını falan konuştuk, hani şu eski flörtüyle olan, neyse kızın kavga sırasında bıraktığı izler duruyordu. Bende ona biraz kapatıcı sürdüm.”


“Kafede?”


“Evet kafede.”


“Kahve içerken mesela çıkarıp sürdün mü?”


“Evet valla tam da öyle oldu.”


“Gerçekten sana inanamıyorum. Nasıl buluyorsun böyle olayları?”


“İnan bende bilmiyorum aslında kötü biri değil aksine çok kibar, düşünceli, kaba saba bir erkek değil.”


“Gay yani?”


“Sen cinsiyetçi aşşağılık birisin ayıp oluyor.”


“Evet yani.”


“Daha fazla muhattap olmak istemiyorum seninle.”


Gülüşmeler.


“Hayır değil sanırım sadece çözemediğim bir yanı var bir tık karanlık bir tarafı olabilir içten içe ya da tamamen sallıyorum bilemiyorum.” 


“Ya zaten ne sorun olucak gay olup olmaması ama date gibiydi ya ondan sordum.”


“Evet bilemiyorum zaten sonra sohbeti kestik beni ektiği için.”


“Keşke gay olduğu için kesmiş olsaydınız en azından daha az kırıcı.”


“Keşke.”


Erkek arkadaşlarla konuşmak işte bu yüzden gerekli çünkü sadece benzer düşünce yapısında ki insanlarla konuşunca (ki benim için bu çoğunlukla yakın kadın arkadaşlar demek) yeni fikirler ve bakış açıları yakalayamıyoruz bence. 


Ya da öyle bir şeyler işte.
 

 

ÖZGECAN YILDIZ
bir kıvılcımla başlar her şey
Subscribe
Bildir
1 Yorum
Beğenilenler
En Yeniler Eskiler
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Konuşur İçim, Yaklaşırken Sonuna
Sonraki
İhtimallerin Heyecanına Seviniyorum

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.