Uykusuzluğa İtilmek: Susmayan Bir Kafa / Yalnızlık / Sorumluluklar ve Niceleri

Kaynak belirtilmedi

SUSMAK BİLMEYEN BİR KAFAYA:

Gün bitmek üzere, geçmişsin de yatağa. E hadi ne bekliyorsun, vurup kafayı uyusana?

Yok ki ama uyku falan. Varsa bile susmuyor kafanın içindeki organ. Bıktık ama değil mi her gece her gece aynı sıkıntıyı yaşamaktan? Birazcık sussa da biz de huzur bulsak.

Sus derken, ömürlük değil tabii. Gecelik susmanı kastediyorum iki gözüm. Yoksa insanlardan daha lazımsın insana. Ama keşke olur olmadık anlarda kendini ekstra çalıştırmaktan da bir vazgeçip kopsan, biz de rahatlasak, sakinlesek değil mi?

Değil demek ki. Susmayışın ondan.

Geçmişte yapılan hataların hepimiz farkındayız da sen neden şimdi bunu tam olarak bu saatte düşünmeyi kendine vazife edindin ki? Anlamadığımız yer orası. Ah keşke biraz daha anlayışlı olsanız. Yoruluyoruz gün boyu yeteri kadar, düşünüyoruz ne varsa olur olmadık. Yetmiyor üstüne bir de geceleri esir alınıyoruz sendeniz tarafından.

Olsun ama olsun, böyle daha bir tatlı bizim kafamızın içi.

Kurtulamıyoruz ne de olsa, susmak bilmiyor bizim yaramaz kafa. Bari tadını çıkaralım. Hadi saçma sapan düşüncelerle bir sabah uykumuzu daha mahvedelim, geceyi sabah edelim. İstediği de o anlaşılan.

Böyle olması gerekmeseydi, daha stabil bir gündemimiz olsaydı da rahatça uyuyabilseydik geceleri saatlerce düşünüp durmadan, sizce nasıl olurdu?

EN SON NE ZAMAN MIŞIL MIŞIL UYUDUNUZ:

Hiçbir derdi düşünmeden, hayal kurmadan, kafanızı yastığa koyduğunuz gibi uyumaktan bahsediyorum, en son ne zaman böyle bir uyku çektiniz? Düşünün istediğiniz gibi düşünün.

Vaktimiz bol, beklerim. Düşündünüz mü, çok olmuş değil mi?

Çok olur elbette. Normal şeyler yaşamıyorsunuz ki! Her gününüz ayrı bir trajedi. Hadi hiçbir şey yaşanmasa bile gündeme düşen haberlerden etkilenip öyle de kaçırabiliyorsunuz uykunuzu. 

Siz de özlemediniz mi o tatlı mı tatlı uyuduğunuz geceleri, uyanmaktan zehir yerine keyif aldığınız sabahları. Sessiz ama huzurluca geçen karanlık yatak sefalarını.

Özlediniz, özlemez miyiz zaten desenize.

Apayrı bir huzuru vardı o uykuların. Fevkalade tadı. Sonra bir şeyler oldu. Kimimiz büyüdüğü, kimimiz büyümek zorunda kaldığı için vedalaşması gerekti o uykularla, duygularla. Kimisi doğrudan o zamanki haliyle vedalaştı hatta. Devamında dikişlerin bir türlü tutmadığı geceleri benimsemek zorunda kaldık. İkiler üçler normalimiz haline gelmişti, bir gibi uyursak da kendimizi şanslı sayıp uykucu diye tanımlar hale gelmiştik. Uyanması mı?

O bambaşka bir mevzuydu. En rahat uykusundan halen daha uyanamamış olan onlarca insan tanıdım nispeten kısa hayatımda, yeri geldi ben oldum o insanlardan biri, yeri geldi ben uyandırdım bitmek bilmeyen rüyalarından, yeri de geldi uyandırıldım, adını serap sandığım kahredici kabuslardan.

Ne olduysa oldu da bir türlü gelemedik kendimize. Yüzümüze vurulan hiçbir su çocukluğumuzdaki kadar etkili olamaz, ne kadar sert vurursak vuralım yorgunluk yüzümüzden hiç eksik olmazdı.

Ah nasıl uyuduysak öyle, gelemiyoruz kendimize bir gecenin sabahına bin defa uyansak bile.

DÜŞÜNCELERİN BİR NEDENİ YARIM KALMIŞLIKLAR:

Sevdiğinle geçen anlarda edilen abes vedalardan sonra susmak bilmemeye başlar düşünceler gece uyumaya çalışırken. Kısa süre sonra uykuyu düşler hale gelir unutursun uyumayı, düşünmekten.

İnsanlar nasıl bu kadar rahat uyuyabiliyor diye iç geçirmelerin bitmez, dönüp bir bakarsın sonra, uyuyor sandıklarının yarısı palavra. Kimse o kadar rahat değildir aslında. Sadece rahat gibi görünmek gerektiği için o şekilde rol yapmaktadırlar.

Dünyanın en büyük iki güzelliği, bana sorsanız sevgi ve yalnızlık derim.

Lakin yalnızca sevgi ve yalnızca yalnızlık diyemem.

Sevgi mesela, gece uyutmayanından ama. Güzel midir sizce öylesi sevginin?

Yaşanmış bitmiş, devamı gelememiş olanından sevgileri kastediyorum burada. 

İnsanın kendi cennetinin altında cehennemi gizlidir bilir misiniz?

Yana yakıla anlatmalara doyamadığınız sevgilerinizle aranıza giren mesafelerin ertesinde aşka küsenlerden ama aşk yüzünden uyuyamayanlardan, gizliden gizliye aşkı düşleyenlerden olmadınız mı hiç?

En güzelim dediğiniz en üzeniniz değil miydi?

Her şeyin yolunda gittiği bir sevgide muhakkak sahtelik vardır. Dışa yansıtılmayan sorunların içerisinde çatlaklar olmadığını kanıtlayamazsınız, gene de belli edersiniz yer yer. Saklayamazsınız kusursuzluk maskesiyle. Kalınlaşır kenarları derinin. Daha çok sırıtır.

Her şeyin yolunda gittiği yahut sorunların elbet çözümlenebildiği bir senaryoda ise sevgi sizi mutluluktan geleceği düşündürmekten uyutmaz. Sabahlara kadar nasıl daha rahat olabiliriz diye kurarsınız geleceğiniz adına ve geleceğinizin birlikte yaşanmasının temennileri eksik olmaz aklınızdan, onunla mutlu ve rahat olmak, budur işte sizin cennetiniz, en büyük arzularınızdan biri ya da en büyüyü budur, o yüzden sevgi güzeldir denir genel kanıda.

Şimdi genel kanının aksine seyreden düşüncelere dalalım, yalnızlık…

YALNIZLARIN GECESİ:

Yalnız olan insanlara sevginin ne denli güzel olduğunu istediğiniz kadar anlatsanız da kalkıp çabalamasına yol açamazsınız bir kısmının. Yalnızlıkla barışanların özellikle, çabalaması için iki dünya bir araya da gelse yine de yaprak kıpırdatmanız çok düşük bir ihtimalden öteye gidemez. Mutlulardır onlar yalnızlıklarıyla ve yeniden gelip birinin bozmasını istemezler. O yüzden arayışı da keser, çalan telefonları da açmak istemezler.

Halinden memnun olan yalnıza, bilmem kaç yüz adet romantik komedi izletseniz de nafile. Kendi başına iyidir o. Değilse bile iyidir merak etmeyin. Bir süre daha böyleyiz bir başkasına gerek yok istemeyiz derler. Haksız da sayılmazlar.

Gündüzlerini gülerek geçirip gecelerini ziyan etmeye de doyamazlar. Yalnızlığı benimsemek ne kadar iyi olursa olsun, insan ne de olsa insan için yaratılmıştır, yalnızlık yalnızca Yaradan’a mahsus demişler nasılsa. Vardır her elmanın bir yarısı. Geceleri bu düşüncelerle boğuşur yalnızın odası, kafası, hala diriyse kalbi, yalnızlığını silecek birini ister yalnızca geceleri. Sessizce ağlar kendi haline, kimseler bilmez içindeki fırtınaları, hiç durulmaz yağmur. Kolayca varamaz sabaha, gecelerden kalmadır, tekinde halledemediğinden mevzuları.

Yalnızlığı bir yere kadar sürecek ama iyi haberi vereyim. Eninde sonunda biri gelecek ya da birine gidecek, yazılı olmayan bir kanun varsa o da “emin ol herkese biri iyi gelecek” tir.

Göreceksin.

Yine de buna bel bağlamayı sevmez yalnız. 

Gündüzleri takar maskesini yüzüne, sabahlardan akşama kadar aşkı şöyle yaptım böyle oldu der durur, hava karardığında da düşüncelerinin ağırlaşmasıyla göz yaşlarında boğulur. İçsel sağanak yağışlarda en büyük mağdur odur.

SORUMLULUKLARIN AĞIRLIĞI YADSINAMAZ:

Ailesiyle, kendisiyle, geleceğiyle yükümlüdür kimileri de. Aşkı gerçek anlamda silen nadir kesimin içindedirler. Onların da geceleri uyutmayan düşünceleri vardır, temelleri aşktan daha sağlam ve gerçeğe dayananından düşünceler. 

Geçim sıkıntıları mesela. Ne yazık ki hayat acı serttir, öyleleri de kişiyi cebine koyabildiklerinden ibaret sanan insanların arasında, hayli sağlam bir yer edinebilmek için olabildiğince fazla kazanca ve itibara sahip olmak, rahat bir hayat kurmak isterler gelecekte.

Kardeşleri yahut çocukları vardır bakmaları gereken. Onlar içindir belki de uykularından vazgeçişleri. Kendisinin bir şey başarmasını bir başkasının refahı için istediğini fark ettiği anda başlar insanın büyümesi.

Konuyu aşktan ele alarak asıl büyük resmi hepten yok saymak, nankörlükten öteye gidemezdi. Lakin fazla da dillendirmek taze yaraları neşterle dürtmekten hallicedir.

Bu hayatta aşktan daha önemli şeyler var, sağlık ve huzur içinde sürülecek olan gerçek bir yaşam gibi.

TERKARDAN RAHAT UYUMAK:

Uykusuz geçen gecelerin sebebi geçmişte yaptıklarımızsa şayet uykuyu bize geri getirecek olan da yapılacak olan yüzleşmeler, restleşmeler, gerçek anlamda vedalaşmalardır. Yarım bıraktıklarınızı yarım bırakmanız yüzünden bu haldesiniz ve de sizin yalnızlığınızın uzayıp kısalması da tamamen buna bağlı. Direttikçe geçmişten kaçmaya, vedalaşmamaya, o kadar uzayacak yalnızlığınız. Siz müebbet yemiş olduğunuzu sanana ve gerçek anlamda kalkıp bir şeyler yapana kadar da sürecek.

Kendinizi sevmeyi beceremiyorsunuz, rol yapmakta çok iyi olsanız da bu böyle. Kendini seven bir insana aşk dendikçe yüzü düşmüyor, aksine başı dikeliyor, görüyoruz neticede öylelerini de.

Aşksızlığa ittiğiniz ihtimallerinizle teker teker vedalaşmadığınız sürece aşksız kalmaya devam edeceksiniz gelecekte de.

Uzun lafın kısası tekrardan rahat uyumak istiyorsanız beyninizin içindeki bazı lambaları iyice karartmalısınız. Aksi halde daha çok uykusuz kalırsınız.

Ne kadar kaçarsanız o kadar uykusuz bırakır sizi düşünceler. Hava aydınken gönül rahatlığıyla kaçtın. Şimdiyse karanlık, kim kurtaracak seni senden.

 

Selam Ben Emirhan
Yolunun daha henüz çok çok başında olduğunun farkında olan az insan var hayatta, henüz bir başarı elde edemeden kendini alim sanan çakma filozoflar var, insan, nankör ve kibirli olmasıyla tanınır, ben ise halktan biri, ülkedeki milyonlarca gençten yalnızca bir tanesiyim, Selam, ben Emirhan.
Önceki
Bu Bir Mektup, Kırmızı Başlıklı Kıza
Sonraki
ACIMIN ÜSTÜNDEN GELMEYE ÇALIŞMAK

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.