Gitar, Ben ve Arayış

Fotoğraf sahibi: Juan Di Nella (@juandinella on Unsplash)

Herkese merhaba. Öncelikle kişisel bloguma hoşgeldiniz. Ben kimim? Ben Simia ve bilmem kaç yaşındayım. Kim olduğumu henüz ben de yeni yeni çözüyorum.

Kendimi geçen sene bu zamanlarda, belki bir ya da iki ay daha önce, tanımaya başladım. Nasıl mı? Gitar denen efsanevi müzik aletiyle. Aslında küçüklükten beri gitara ilgim vardı. İki ya da üç yaşımda Athena CD’si açıldığında elime oklava alıp kendimi Gökhan zannederdim. Daha sonraları ise müzik bölümünde okuyan bir tanıdık vardı -komşumuz- bazen evine giderdik ve direkt gitarlara saldırırdım. Günler böyle gitar hayalleriyle geçerdi ve ben de büyürdüm. Gitar çalıyorum diyen birine imrenerek bakar, okulda provalarda gitar çalanları izlerdim ve kendimi onların yerine koyardım. Bu 10. sınıfa kadar böyle sürdü.

Peki 10. sınıfta ne oldu? E nakil oldum. Ne alaka? Efendim önceden bulunduğum okulda sadece dandik bir piyano vardı ki o da 2. dönemde alınmıştı. Müzik dersleri de zaten provalarla kaynıyordu ve hocanın yüzünü göremiyorduk. Neyse 10. sınıfın ilk haftası puansız alan okulların “en iyisi” olarak adlandırılan bir okula nakilim düştü. İşte hikaye burda başlıyor. O haftadan sonra hayatım değişmeye başladı. Keyfimin en üst noktaya çıkacağı dönemler başlıyordu. Şimdi dostlar bu güzel kardeşiniz aşk denen illete bulaştı bu dönem. İlk aşkımın da olması sebebiyledir ki ben baya baya mutluydum. Dünyanın en mutlu insanı ben oldum nakil olduktan 1 ay sonra. Mahalleden canım ciğerim bir arkadaşımı da bulmuştum. Bakmayın insanlarla tanışmakta zorluk çekerdim o dönem. Üç beş arkadaşım ya var ya yok. Sevdiğim kız ve o arkadaşım dışında başka birileriyle konuşmuyordum.

E abicim nerede lan bu gitar muhabbeti sabah beri bekliyoruz, ilişkilerini anlatıyorsun diye haklı bir yakarışta sizin yerinizde olsam bulunurdum. Şimdi gel gelelim o mevzuya. Bi gün derste oturuyoruz. Müzik dersi işte… Sohbet muhabbetle geçiyordu, o günkü konu işlenmiş millet hocam müzik dersi ne kastınız diye yakılırken hoca konuyu bi şekil müzik aletlerine getirdi. Bizim sınıf vasıfsız çıktı, bi tane alet çalan yok. Daha sonra birisi sordu “Hocam siz bir şey çalıyor musunuz?”. Gitar çalarmış bizim hoca. Hah işte tam burada bir üçgen kuruldu gözümün önünde: gitar, hoca ve ben… Dedim ki madem ben gitara istekliyim, aha şurada -hocanın arkasındaki dolapta- ikisi gıcır ikisi kıytırık toplam dört tane gitar var ve bu hoca gitar biliyor, neden öğretmesin? 

Her şey işte bu fikirle başladı. İki gün sonra fırladım ve özü şu olan uzun bir konuşmayı sundum kendilerine:”HOCİİAAAM… işte ben gitarla ilgileniyorum, öğrenme fırsatım olmadı, bana öğretebilir misiniz?” Bizim hoca kabul etti tabii. Yaklaşık bir ay ritmi çalıştıktan sonra akorlara geçtik ki ben orada hocadan kopup gitar çalan arkadaşlardan öğrenmeye başladım. Daha hızlı oldu en azından. Şimdi diyebilirsiniz ki ne şanslı çocuksun ulan. Cık… benim  babam (Godfather diyeceğim bundan sonra) bu gitarı öğrenebileceğime inanmadı. Nah yaparsın dedi kısaca. Ancak annem kafaya koymuştu o gitarı bana alacaktı. Ha bak işte elektro almaya ikna ettim yaklaşık 5 ay. en sonunda oldular ve Squier MM Strat aldılar. Memnunum ama siz gidin Yamaha Spectra alın alacaksanız. Neyse, ne diyordum? Doğru kendimi nasıl keşfetmeye başladım oraya geliyordum.

 

Demiştim ki aşık olmuştum. Bu olay bana çok şeyi sorgulattı çünkü eski sevgilimdi ve kendimden soğutmuştum ama ona aşıktım. Dedim ki madem ben sıçtım, en azından temizleyim gidecekse öyle gitsin. Yok beni sevecek mi, beni bırakacak mı gibi başlangıç soruları kendimi de sorgulattı ve ben kimim sorusunu sormama neden oldu. Ben harbiden güvenilmez miyim diye sordum ve hatta kendime evet sorusunu vermeme sebep oldu. Ümidimi kesmiştim gidecekti ama hala seviyordum. Gitti mi diye sorarsanız 5-6 kere gitti ben bırakmadım ama en sonuncusu hissettirdi bittiğini. Güvenilmez biri miyim? Sanmıyorum. Dostlar bu süreç benim duygusal kimliğimi belirledi. Ben sevdiğini kolay kolay bırakmayan biri ve asla tekrar eden taraf olmazmışım. Bunun dışında dostluk nedir bilmezmişim, aşkı tek dostluk ve kardeşlik sanarmışım fakat dostluk ve kardeşlik aşktan daha önemliymiş. E tamam birader gitar ne kattı ona gel derseniz de hemen geçeyim efendim.

Bakınız gitar benim sessiz dostum oldu. Tüm duygularıma ortak oldu, beni asla yarı yolda bırakmadı, en sadık dostum oldu. Kendimle baş başa kalıp ne olduğumu yarım yamalak da olsa sorgulamamı sağladı. Ben kendi rahatıma düşkün biriymişim. Canım sokak ortasında zıplamak mı istiyor? Millet ne der diyip usul usul yürüyen değil de sokarım milletine sikimin keyfi değil mi diyip zıplayan elemanmışım. Milleti fazla takmayan biriymişim. Bunu bana gösterip kendime gelmemi ve daha özgüvenli olmamı sağladı. Yahu alt tarafı bi gitar neyine özgüven katacak derseniz onu da açıklayayım. Ben bu gitarı hava atmak için öğrenmedim. Bu yüzdendir ki kimseye çalmaya çalışmadım. Sevdiğim dışında. 

Doğum günü yaklaşmıştı ve ben de tipik bir gencim cebimde 3 kuruş yok, tek derdim Fenerin maçı ve sevdiğim. Hoş kız da zaten istememişti bir şey doğum günü için ama ben durur muyum illa ki özel bişey bulacaktım. Güç bela para biriktirdim ve takı falan araştırmaya başladım. Sonra içimdeki ses “Lan oğlum malmısın bu kız takı mı takıyor, makyaj mı yapıyor?” diye beni kendime getirdi. Dedim haklısın. Tam kitap alacaktım ama çok klişe olurdu ve açtım. Oturdum dürüm yedim. 2-3 hafta ulan napıcaz, ne edicez diyerek ve ortak arkadaşlardan ne sever, ne ister diye öneri almakla geçti. Öneriler bi işe yaramdı. Yine dertli dertli gitar çalarken ampul yandı o an. Bu kız müzik delisi. Aynı şarkıyı tüm gün dinleyen manyaklar var ya, heh işte o kafadan. Şimdi sorun şu ki bu kız şu programlarla yapılan pop vs falan var ya onlardan dinliyor genelde. Rock desen türkçe dandik şeyler ve yeminim var kalitesiz parça çalmıycam diye. Daha sonra 3 gün ne dinlediğini, playlistlerini takip ettim ve 15 şarkılık bir playlist oluşturdum sevebileceğini düşündüğüm. LAN BU MUYDU YARRAK diye dellenmeyin. Ben bu parçaları çaldım. Bunun nesi özgüven kardeşim diye soruyorsunuz haklı olarak. Hemen açıklayayım: Ben böyle işler yapmam, hediye vermekten çekinirdim, yaptığımı ya beğenmezse diye. Sonra zaten kimseye çalmadım bu da özgüvenimi sağladı.  Ayrıca seçtiğim parçalar hep çalamadığım parçalardı. Hep kaçtığım… Bu da bana hırs özelliğini kattı.

Bunun dışında hep okulda sahneye çıkan elemanlara kafa tuttuğum dönemler başladı metal ile tanışmakla. Kendimi Kirk Hammett sanıp Master of Puppets çalmaya çalışırdım. Master of Puppetstan sonra bir patlama yaşadım, asıl gelişimimi gösterdim. Gitarla bütünleştim ve Steve Vai, Van Halen, Osbourne gibi isimlerle tanışı  daha da ileriye gittim.

Neyse dostlar genel olarak güncel hikayem bu ama daha anlatacaklarım var. Onlar da sonraki günlere kalsın. Kendinize iyi bakın.

 

 

Simia.
Kendi kişisel günlüğüm, denemelerim ve bilgi paylaşım kanalım. Size ilham olsun isterim
Önceki
SEN GİDELİ ÇOK ZAMAN OLDU
Sonraki
MEG Mühendislik ve Tasarım: SolidWorks ile Mükemmel Çözümler

MEG Mühendislik ve Tasarım: SolidWorks ile Mükemmel Çözümler

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.