Gizli Hayaller Sığınağı

Fotoğraf sahibi: Ray Bilcliff (@Ray Bilcliff on Pexels)

Gerçek ile gerçekdışı arasında kalındığı zamanlarda, hangisinin doğru olduğunu ayırt etmek bir hayli zor oluyor. Sevdiğimiz ne varsa ona doğru yol aldığımız, neyi seviyorsak o olduğumuz görüşüne bakarsak, keşke insana mutluluk veren hayaller bu inanılmaz maddeci dünyadan kaçış ümidi değil de, şuanda ve gelecekte başımıza gelenler olsaydı diyorum. Hayallerine doğru gidip orada kalmak isteyenler, birdaha oradan ayrılmamayı arzulayanların en büyük gerekçesi, hayal olmayan yani halihazırda yaşadıkları hayat ile hayalleri arasında inanılmaz farklar olmasındandır. Saf anlamda kalpten sevdiklerimiz bizi o sevdiğimiz şeye dönüştürüyorsa eğer ve gerçekdışı olan, en azından bu dünyanın gerçekdışı olarak bildiği anladığı ne varsa bunlar hayallerine sığınanların saygı duyulması gereken gerçekleridir. Gizli kalmasını istememin şahsi sebebi, bu bilinmezliğin güvenliği getirmesinden kaynaklanıyor. Bilinmeze doğru yol alanların sayısı her zaman az olmuştur. Tehlikeli olarak kabul gören bilinmezlik bu yönden ele alınırsa açıkçası oldukça güvenlidir. Çünkü oraya gidenlerin sayısı gerçekten o kadar az ki …Kimileri gitmeye niyet eder ama ilk adımı atamaz. Bazıları ilk adımı atar ama belli bir süre sonra yoldan döner. Kimiside o yolda kendinden geçip varabildiği yerde öylece kalır devam etmez. İşte birazda bundan dolayıdır ” gizli hayaller sığınağı” nın tehlikeli olmayışı ama bir o kadar da değerli oluşu. Acaba şu insanlar neden hep birbirlerinin istediği şeyleri ister ? Niye korktukları yada sevmedikleri şeyler hep benzeşir ? Bununla zamanı harcamak yerine gözlerim açıkken gözlerimi kapatmayı, kapalıyken de açmayı tercih ediyorum. Ne anlama geldiği yeterince aşikar, ayan beyan bellidir. Sevdiğin ne varsa ona doğru aç gözlerini. Sevemediğin ne varsa oraya doğru bakma zorda olsa kapat gözlerini. Çünkü her zaman anlayamaz insan, dönüştürüyor biz varlıkları bu sevgi ve sevgisizlik. Hayallerimi anlatmamayı tercih ediyorum çoğu zamanlarda. Bu, anlamayanlara duyduğum sevgisizlikten ziyade, sığındığım hayallerin bende ki değerinden ve oradaki, yani gizli hayaller sığınağında ki varlıkların bana verdiği nasihatlerden dolayıdır. Bilmediğinden bu kadar korkan bazen tapan bazen uzak duran şu milyonlarca insanlar içinde neyi sevdiğini – istediğini bilen ve oraya doğru yola çıkmış olanlar ister istemez o istediği yere dönüşecektir. Keşfetmenin değerinin kıyaslanacağı pek fazla başka unsur yok. Gerçekdışı diyebilirler size, eğer keşfettiğiniz ruhsallığı ruhaniyeti olmayanlara anlatırsanız. Onun için kalbinize zarar vermeyiniz değerli dostlarımız. Onlara karşı hiçbir sevgisizliğiniz olmasın ama hakiki anlamda gerçekleriniz olan evrildiğiniz değerlere de vefasızlık etmeyin lütfen. Hal böyleyken ve özünde / esasta gerçekten koşulsuz sevdiğine dönüşenler yok değilken nasıl oluyorda gerçek ile gerçekdışı ayırt edilemiyor bu hayallerin küçümsendiği bazen hiç değer verilmediği çoğunluğun maddesel dünyasında ? Onlar zaten bu yaşayışları ile kendi gerçekliklerini oluşturmuşlar ama işin kötü tarafı bu onların ihtiyacı olan şey değil. Eğer bu kadar anormal derecede fazla değerli olduğuna inanılan somutluk dünyası, yani çoğunluğun dünyası sonsuz olsaydı ve insanları mutlu – huzurlu etseydi, hayallerine sığınanların oluşturduğu azınlık olmazdı. O inanılmaz yer, sonsuz ve koşulsuz sevilen yer gizli kalmazdı. Asla oradan korkulmazdı. Sevmediğinden uzak durabilenler yani dönüşeceği şeye doğru yol alanlar bu kadar az sayıda kalmazdı. Belki de böyle olması gerekiyordur. Zaten ihtiyacı olan ve ihtiyacı olmayanları ayırt edebilenler değil midir bu somutluktan kendini kurtarıp gizliliği muhakkak olan hayallerin sığınağında bu devrenin geçişine dek özünde olduğu şeye yeniden dönüşecek olanlar ? Bunlar gerçekleşmeye devam ederken gözlerimi bazen açıyorum ve karşıma bana benzeyen ama bu dünyadan olmayan bazı insanlar görünüyor. Ama bu somut olarak gözlerim kapalıyken oluyor aşikar. Zamanın çok hızlı ve çok yavaş geçtiği devreler arasında ki o kısacık geçiş sürecini deneyimlerken tam diğer devreye girilecekken bu seferde gözlerimi kapatıyorum. Aşinalığını hissetmeme ihtimalimin olmadığı halde bu sefer de öyle yerler mekanlar, dejavular gün yüzüne çıkıyor ki, çok fevkalade dünyalar bu yerler ama bu dünyadan değiller. Birde irkiliyorum ki aslında gözlerim açıkmış ama sığındığım gerçekliğe ulaşmak için kendimi zorlamama gerek olmadığını hatırlıyorum. Yeniden unutacak olsamda. Demek ki varolan herşey aslında iç içe geçmiş bu maddeci ve metafizik diye tanımlamaya çalıştığımız yaşamda, yaşamlarda… Zamanda iç içe geçmiştir ama unutmayalım ki çoğunluğun arasında yaşamaya devam ederken ve her geçen an ve an daha çok sevme ihtimalimizin olmadığı koşulsuz sevdiğimize dönüşecekken ondan olmayanların içinde onun ruhuna aykırı şekilde dönüşeceğimiz ait olduğumuz sonsuzluktan bahsetmek doğru değildir. Bizler onun parçalarıyız ve parçalar birleşip bir bütün olana dek ayrı ayrı ama hep beraber o gizli hayaller sığınağında yaklaşan zamanı beklerler, onu tasavvur ederler. Çünkü sonsuzluğun ne olduğunun anlaşılması ve değerinin idrak edilmesi için sonlu birşeyler olması gerekiyordu. O kadar çok sonlu şeyler oldu ki, ne kadar çok olsada sayıları, zamanın ve varolan herşeyin iç içe olması misali bu aşırı sayıda ki sonlu alemlerin , sonsuzluk yanında onun karşısıda hiçbir uzunluğu yoktur. Zamanın olmadığı sonsuzluktan ne verirsen ver eksilmez çünkü. Hesap edilemeyecek kadar çokta versen yine eksilmez. Birazda bundandır sonsuzluğa ait olanların orayı hatırlattığı için sürekli gizli hayaller sığınağına gitmesi oradan çıkmak istememesi hatta orada ölmek istemesi. Acıda olsa gerçekliğimize gerçekdışı diyenlerin çok fazla olması ve bizlerin onların arasında bu yavaş …çok yavaş geçen zamanı deneyimlememiz, gösteriyor ki bana ahenk içinde ki bu düzende yaratılmış varolan hiçbirşey boşuna değil. Ondan sığınağımızdan uzak kaldığımızda bile unutmamalıyız gerçekte oradan uzak olmadığımızı . Orası sonsuzluğumuzun bir delili, kanıtı alametidir nihayetinde açık seçik.

Baybars Işık
Sihirli yalnızlık zehir gibidir, ama aşk karanlıkta elenir. Lagün çiçeğini koklayarak devam et ki kavalcının sesini dinlemeye; " yolun sonunda o seni ulaştırsın acıyla terbiye edilmiş batık sarayın diplerinde ki ışığa ".
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Neden ölüyorsun anne? Ölüm de hayatın bir parçası Forrest

Neden ölüyorsun anne? Ölüm de hayatın bir parçası Forrest

Sonraki
HAYAT AMACINI BULMAK..

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.