Geliyoruz Adım Adım Sonuna

Kaynak belirtilmedi

Rüzgârın esir almayı sevdiği şehre geldiğim günden bu yana, kalbim hep bir orada bir burada, iki şıkkın arasında, beni zorluklara atmakta. 

Canımı yakmakta, yer yer kalbimi ziyadesiyle kırmakta.

Ne de zormuş oysa, eminsiz adımlarla yaklaşmaya çalışmak aşka.

Hep bir anlam yükleyip o anlamın altında ezilmemek için direnmek ne zormuş, kendini bir odanın içerisinde, iki kişilik bir oyunu tek başına oynamak zorunda bırakan bir tiyatrocu gibi hissetmek ne de zormuş.

Aşka olur olmadık bir yerde rastlayıp yıllarca beter olanın yarattığı tarumarın ardından, kaçınılmaz yokluğunun yaratacağı boşluğunda üstesinden gelmek zorunda olmak, havaların soğumaya başladığı bu mevsimde yalnızlıkla sınanmak, güven dediğimiz şeyin yalnızca bir insan ismi olması gerçeği karşısında bir hayli kırılarak, hayata bilmem kaçınıcı kez ama bu kez daha da bir küserek günleri gece etmek, buruk sabahlara uyanmak, sahiden ne zormuş.

Galiba iyi ya da kötü “Deneyim” oldu dediğimiz aşklar, bazen bir deneyimden daha fazlası olup, birçok güzelliği henüz gelemeden gitmelere itebiliyor, bir çuval inciri tekrar ve tekrar berbat edebiliyormuş.

Gerekli ama değil mi bazı sonlar?

Özellikle kavuşamayacağınızı bildiğiniz bir insan ile aranızda geçmesi gereken, birkaç dakikalık bir konuşma gerekli, son vermek, belirsizlik nehrine doğrudan kendimiz salıp rahatlamak gerek.

Ya o nehirde boğulmak ya da yüzmeye çalışmak, her ne olursa olsun çıkmaz sokaklardan çıkıp farklı rotalara, gerekirse çıkmaz sokaklara sapmak lazım ama alışılmış ve içinden çıkılmamış olan, hep kendini hatırlatan asla mazi olmayı beceremeyen o bilinmezlik tufanı olanlardan kesin bir çıkış yolu ile uzaklaşmak hem acının hem de insanın tek ilacı.

İmkânsız aşkların yok ki çıkış kapısı, kendiniz yaratmadığınız, çizginin, düzenin dışına çıkmadığınız, alışılmış olan tabuyu kalkıp yıkmadığınız sürece, yalnızca bitmek bilmeyen bir yoldur sizin için bu denli adsız aşklar ve çıkamazsınız için içinden, konuşmadan etmeden zira bakışmalar gülüşmeler yetmez, adı koyulmamış aşkların noktası olmaya.

Eminliktir aşk, kesinliktir. Adımdır aşk. İşin içinde adım olmayan bir aşk ise aşksızlık ile dolu belirsizlik havuzundan ibarettir, bu havuzdaki ise klorlu su değil, bildiğiniz asittir.

Yakarsınız kendinizi o suyun asit olduğunu anlayana kadar, çekersiniz acıyı durmak sızın, ta hayat size yeni bir aşk verene kadar.

Sonra onu da berbat eder, dönersiniz başa. Ne de olsa tıpası çekilmemiş asitle dolu “Aşk” havuzunuzun, bitti mi de yelken açacaksınız bir yenisine daha?

Öyle kolay mı sanıyorsunuz bu işleri siz yoksa?

Değil efendim değil, hiçbir şey sandığınız kadar kolay değil, olmayacakta zira adı koyulmayan yaraların izi hep kalacak resmi bir adım atılmadıkça.

Sevdik amenna ama olmayacak orası da ortada. 

Konuşup bir şeyler yapılmalı, son verilmeli buna.

Bilmecenin eksik parçaları da yerine koyulmalı, büyük resim çerçeveletip asılmalı ya da tozlu raflara kaldırılmalı, varsa yıllardır bekletilen bir sır, artık açığa çıkmalı.

Kalmış yolun çeyreği, bu neyin utangaçlığı?

Sevgisinin farkında olan taraf artık elinden geleni yapmalı, o şekilde defterin kalan yaprakları da kara kalem ile doldurulmalı ve bazı acılar ertelenmeye değil, çekilmeye başlanmalı.

Aksi halde ne yar ne de yer kalacak gönülde, farklı bir sevdaları almaya, taşımaya.

Bize yalnızca yalnızlık kalacak geriye kalan hayatımızda.

Yıpratıyor zira artık fazlasıyla, zaten olmayacak sonunda ki kavuşma, benimkisi bariz, edilecek bir veda, üstelik yavaş yavaş geriye de sayılmakta.

Bitsin de gitsin, artık sonuna ersin, nasıl olsa oluru yok, bari kafada da tükensin.

Selam Ben Emirhan
Yolunun daha henüz çok çok başında olduğunun farkında olan az insan var hayatta, henüz bir başarı elde edemeden kendini alim sanan çakma filozoflar var, insan, nankör ve kibirli olmasıyla tanınır, ben ise halktan biri, ülkedeki milyonlarca gençten yalnızca bir tanesiyim, Selam, ben Emirhan.
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Bir hüzün meselesi: Ekim
Sonraki
Neden ölüyorsun anne? Ölüm de hayatın bir parçası Forrest

Neden ölüyorsun anne? Ölüm de hayatın bir parçası Forrest

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.