Melankolik HaletiRuhiye

Fotoğraf sahibi: Kindel Media (@Kindel Media on Pexels)

Yıllardan beri devam eden alışılagelmişliğin sonucunda bugünde uykusuz geçen bir gecenin sabahında, ümitvar olup olamamanın arasında kalmış olarak gözlerim açık , yaşamaya devam ediyorum . Sen ne güzel şeysin ” demek istiyorum bu öleceğim zamanın belirsiz olduğu yaşam karmaşasına . Ama sadece istiyorum ve bu isteksizliklerin önüne geçmeye çalışma çabası olarak ” denize düşen yılana sarılır ” sözü misali kesin sona karşı sahte bir iyi niyet besleme uğraşıdır , hayata güzel anlam yüklemek . Varlıkların en tamahkar olanı, en çok güce karşı zaafı olanı olan, insanlardan uzak kalabildiğim kadar mutluyum. Onlardan uzak durabildiğim kadar huzurluyum. Kendimi daha fazla daraltıp, ruhuma daha çok acı çektirmek istemediğim için varlığımın tamamıyla insanoğullarından uzak kalmaya, onlarla konuşmamaya, göz göze dahi gelmemeye dikkat ediyorum, özen gösteriyorum. Ufak bir örnek vermek gerekirse kedilerin insanlardan daha değerli olduğundan eminim. Misal; pahalı bir arabanın çarparak öldürdüğü ve ölüsünün öylece yolda kaldığı bir kedi bana sorsanız o kendisine çarpan arabadan çok daha değerlidir. Çünki zarar verme potansiyeli yok. İnsanların ve ürettiklerinin büyük çoğunluğunda zarar verme potansiyeli mevcut.Bu kadar büyük fiyata satın alınmış bir araba nasıl olurda çarpıp öldürdüğü bir kediden daha değersiz olur ? diye soranlara söyleyeceğim şey; ” Siz nasıl olurda vicdanlarınızı maddesellikle doğru orantılı olarak öldürürsünüz ? Ve sizin kalplerinizin ruhlarınızın vicdanınızın değeri kaç para ? O araba fiyatında mı yoksa ? ” İnsanların öldüklerinde neredeyse tamamı hastane morglarında oluyor ve belli bir süre hatta kısa bir süre geçtikten sonra ölmelerine üzülenlerin çoğu bu ölen insanları unutuyor. Kendi öleceklerini de unutuyorlar. Hatırlayanlar yalnızca onları karşılıksız seven çıkarı olmayanları varsa eğer …onlar kalıyor. Gelelim daha huzurlu, daha mutlu bir hayat sürmenin yolunun ölümü unutmamaktan geçip geçmediğine…İlk önce şunu söylemeliyim ki öleceğini hatırlamak insanların bu dünyaya fazla bağlanmamalarını sağlar. Ama bağlanmamak nasıl mümkün olabilir? Bu yanlış anlamda bağlanmayıp, dünya ile maddesellik ile doğru / zararsız bir bağlantı kurmak anlamına gelir birçok koşulda. Peki öleceklerini unutmak insanlara her zaman güç tutkusu, daha fazlasını istemek, asla elindekine razı olmamak, hatta daha fazlasını bulduğunda da huzurlu olamamak ve asla kendinden daha zor durumda olanları düşünememek duygularını getiriyorsa; sizce ölümü hatırlamanın mutluluğa, huzura, farkındalığa, vicdan sahibi olmaya faydası olamaz mı? Ama öyle bir varlık ki bu insanlar sosyal etkileşim olmadan neredeyse hiçbiri yaşayamayacağını zannediyor. Sosyallik sayesinde, toplum olmaları ve birbirlerinden olumsuz anlamda etkilenmeleri yüzünden ki buna fazlası ile müsaitler; yine büyük çoğunluğu maddeselliğe farkında olmayarak yada olarak haddinden fazla önem veriyor. Sonucunda dakikalarının, saatlerinin, nefeslerinin her an ve an azaldığını ve bitmeye doğru gittiğini kaçınılmaz sonun vaktinin belli olmadığını ve sürekli o sona doğru yaklaştığını unutuyorlar. Hatta hatırlamak dahi istemiyorlar. Bütün bunlarla birlikte insan kelimesinin bazı tanımlarını da şöyle yapmak isterdim; insan demek = ” kendine acı çektiren ” , ” kendisine neyin iyi geleceğini bilmeyen ” , ” varoluş sebebinden kaçan ” , ” ruhunu reddeden ” gibi anlamlara gelebilir. Sorgulama faaliyeti ile sayılı saatlerini, sürekli azalan nefeslerini harcamak yerine sorgulamayla birlikte aynı zamanda insanlar uygulamaya da geçseler, aslında bütün bu soruna karşı toptan bir çözümün en az yarısını başarmış olacaklar. Uygulamaya geçmekten kastetmek istediğim şey, sorgulamaya ara verebilmek, denge / ölçü getirebilmek ve sorgulama yapmadığı zamanlar ne yapacağını keşfetmektir. Bizlere neyin iyi geleceğini anlamamızı sağlayacak, yani ne yapıpta ruhlarımızın geçici haz olmayan gerçek huzurla dolmalarını sağlayacağımız faaliyetlerin / düşüncelerin / duyguların neler olduğunu farketmemize neden olacak yaşanmışlık – tecrübe sizce nasıl gerçekleşir? İşte buna en sade kalpten verebileceğim cevap; ” sana neyin zarar verdiğini bul önce, ruhuna ızdırap çektirenin ne olduğunu keşfet ve bunu unutmanı sağlayacak etkenleri yok et imkanların ölçüsünde “. Unutursan tekrar eder ve kısır döngü devam eder, keşfettiğini unutmayıp onu yenmek için üzerine gidersen telkin etme misali bir süre sonra bu durumu çözüme kavuşturursun ki zaten bu duruma kendini yine kendin mahkum etmiştin büyük resme bakarsak… Zaten bu sınırlı dünya yaşamlarımızda herşeyin birbiriyle şaşmaz bir bağlantısı vardır . İnsan tamahkarlıktan, dünyaya aşırı bağlanmaktan, ve ruhunu reddetmekten kurtulduğunda bu bağlantıyı keşfetmeye başlar ve bu keşif sonrasında başına gelenler o insanı daha az etkilemeye eğer bu keşiften vazgeçmezse hiç etkilememeye başlar. Peki bu kapı nereye çıkıyor ? Dürüst olmak gerekirse daha güzel ve ruhani sonuçlara götürecek sebeplerden oluşan sayısının bilinemeyeceği birçok kapıya doğru çıkarıyor bizleri…Bu noktada farkındalığı kaybetmezse insan, geçmişinde ki vazgeçtiği kendi özüne zararı olan ne varsa, onları kaybettiğine üzülmez, hatta bunun özgürlüğünün önündeki zincirleri kırmak olduğunu anlar ve belli bir zaman sonra bunlar artık silik bir silüet gibi aşinalıklar haline gelir veya tamamen unutulur. Her uyandığım gün yada çoğu uyandığım gün kendime zarar verecek şekilde insanların arasına karışsaydım ve bugüne kadar zaman öyle geçmiş olsaydı şuan bu satırları yazamayacak olurdum. Dürüst olmak gerekirse yazmaya uğraşsam yazamazdım. Hatta yazmayada uğraşmazdım. Ruhuna sahip çıkan insanların, özellikle çoğunluğu oluşturan insanlardan uzak durmaları yaşayabilmeleri için, ruhlarının nefes alabilmesi için en büyük yasalardan bir tanesidir. Çünkü çoğunluğun insanları ruhu tanımıyor, kendilerine bir metal parçası makineye yada satın aldıkları pahalı bir nesneye verdikleri değeri vermiyorlar. Açıkçası kendi felaketlerini topluca kendileri oluşturuyorlar. Eğer biz ruh insanlar onların arasına karışırsak, katilimize aşık olursak, farkındalığımızı kaybedersek, zaruri / hayati olmadığı müddetçe bu tamahkarlarla ilişki kurarsak…Malesef diyorum, söylerken bile böyle olsun istemiyorum ama aynı ” onlar gibi oluruz ” . Burdan çıkan bir diğer sonuçta şayet isterlerse ve bir adım olsun atıp karar verirlerse, kendilerine doğru yola çıkarlarsa ” bu çok güzel bir haber ” onlarda bizim gibi olur . ! Güzel bir sözle şimdilik bitirmek istiyorum ;
” Sevgi ifadesi olmayan herşey korku ifadesidir ” . [ pleiades öğretileri ]

Baybars Işık
Sihirli yalnızlık zehir gibidir, ama aşk karanlıkta elenir. Lagün çiçeğini koklayarak devam et ki kavalcının sesini dinlemeye; " yolun sonunda o seni ulaştırsın acıyla terbiye edilmiş batık sarayın diplerinde ki ışığa ".
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Aşk’ın Mahiyeti veİzahı
Sonraki
Komplo Teorileri ve BüyükResim

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.