Aşk’ın Mahiyeti veİzahı

Fotoğraf sahibi: Hannah B (@hannahrs96 on Unsplash)

Saf sevgi duygusunu kalıcı olarak veya birçok zamanlar karşılıksız şekilde hissedebilen insan birkaç kişi dışında görmedim, tanımadım, bilmiyorum. Böylesine önemli ve gerekli bir konuyu açıklamaya başlarken ilk önce ; insanın insana duyduğu aşk/sevgi ile insanın Tanrıya duyduğu aşk/sevgi kavramını iyi ayırt etmek gerekir. Aşk deyince insanların yüksek çoğunluğunun akıllarına sarılmak, kucaklaşmak, öpüşmek yada evlilik gibi şeyler gelir ve bunda şaşılacak birşey yok. Ayrıca ” aşk insanı yaşatır ” şeklinde ki sözede katılıyorum. Ancak biraz olsun içinde bulunduğumuz, yaşamaya devam ettiğimiz dünyayı, toplumu ve insanları gözlemleyebilirsek aşktan anladıkları şeylerin hemen hemen tamamına yakınının geçici şeyler, sonu gelmez / ulaşılamayacak yeni arzular ve olumsuz yaşanmışlıklara yol açma ihtimali yüksek olan / kötü deneyimler getirecek anlamlar olduğunu görürüz. Sarılmak ve kucaklaşma konusuna gelirsek bu insanın insana duyduğu aşk ( sonunda evlilik getirme ihtimali olan ) anlamında olabilir. Fakat kardeşlik, dostluk ve ailevi bağlar bakımından da sarılmak ve kucaklaşmanın negatif enerjiyi silip götürdüğü gerçektir. Bilinebildiği kadarıyla ( günümüze ulaştığı şekliyle ), yüz yıl ve daha önce hatta yüzlerce yıl önce yaşamış insanların aşktan anladığı şeyler bence çok farklıydı. Birtakım geçmiş hikayeler ve masallarda anlatıldığı gibi birbirine kavuşmak için yedi yıl özlem yaşayan ve bu süre zarfında elleri ellerine değmeyen yada ancak bazı zamanlar el ele tutuşabilen hakiki aşıkların olduğunu tüm kalbimle anlatmak istiyorum. Ama işte zamanın silip götürdüklerinin yanında zamana karşı direnmiş ve günümüze ulaşmış olan bilgiler kıyaslanamayacak kadar azdır. Bu da günümüze ulaşmış olan aşk hikayelerinin ne kadar değerli ve yaşandıkları zaman içinde ne denli fevkalede, büyük, yoğun duygular barındıran aşklar olduğunu bizlere anlatıyor. Anlayabilene nasihat ediyor ve dikkat etmemizi söylüyor. “Kalbi kırmak kolay ama yapmak zordur ” örneğinde ki gibi daha nice nasihatleri barındıran pahabiçilemez hayat dersleri, yaşam sırları barındıran sözlerin / kelimelerin anlatamadığı ama kalpte hissedilip tarifi olmayan ve ruha işleyecek nasihatlerdir bunlar …Ruhu almaya müsait, kalbi hissetmeye elverişli olanlar için. Çünkü insanların ihtiyacı olduğu ve uzun zamandır mahrum kalığı, özünün fazlasıyla zarar görüp sahteleştiği, anlamının / mahiyetinin değişen dünya sistemi ve yaşayışı ile mahvolduğu ama insanların hayatlarını birleştirmeleri, evlenmeleri ve İsa Mesih’in deyişiyle ” Göklerin egemenliği çocuklarındır ” dediği masum günahsızların dünyaya gelmesini sağlayan, Tanrının sureti insanların özü anlamına gelen başı olan yaratılmış ama sonu olmayan ebedi ruhlarının birlikte olmaya karar vermesi gibi gerçek bir kutsallığı içinde barındıran ” hayatı birleştirmek ” kavramının gördüğü zarar sayesinde, dünya insanları son yarım asırdan beri hiç olmadığı kadar dejenerasyona uğradı. Bunun sadece tek bir sonucudur aile yapısının bozulması. Beraberinde masum olarak dünyaya gelen insanların bebeklik ve çocukluklarının ardından, birçoğunun masumiyetlerini fazlası ile kaybetmeleri ve devamında da gerçek bir döngü olan aşık olma ile evlenme olaylarının kutsallığını hemen hemen birçok yönden kaybetmesi ile dünyanın her geçen gün ve devam eden zamanda daha kötü biryer olmaya doğru hızla sürüklenmesi …İşte bu konu gerçekte insanın insana duyduğu aşk’ın dejenerasyonu ve özünün zarar görmesi konusu olduğu gibi aynı anda et – tırnak misali iç içe olan, daha da önem arz eden ve sonsuzluk ifade eden ; insanın Tanrıya duyduğu, duyması gereken ama duyamadığı aşk konusunu içinde barındırmaktadır. Çünkü Tanrı insanlardan daha merhametli olduğuna göre insanları, onların birbirlerini sevmesinden yada sevememesinden çok daha öte olarak insanları çok ama çok sevmektedir. O yağmuru hem iyilerin hem kötülerin, hem merhametli hemde merhametini kaybetmiş insanların üzerine yağdırır. Ancak insanlar sahipleri, yaratıcıları olan Rab’den uzaklaşa uzaklaşa ve artık ruhlarının nefes alması çok zora girdiği şu zamanlarda bedensel / maddesel ve dünyalık şeylerin köleleri haline gelerek kendilerini yaratan ve özgürlüğün kaynağı olan Tanrıyı unuttular. İnsanlar maddeselliğe taparak bu esarete kendilerini yine kendileri hapsettiler. Bir göstergesi de Rabbe duydukları sevgiyi kaybetmeleri, birçoğunun artık bunu hatırlamaması, hatta Rabden nefret etmeleri ve nihayet Rabbi reddedip, insanın insana duyduğu aşkı ve sevgiyi bozmalarıdır. Çünkü anlıyoruz ki bu iki aşk türü ve sevgi çeşidi birbiri ile iç içedir ve birbirinden koptuğu zaman ikisinden geriye pek birşey kalmaz. Biliyoruz ki herşey Tanrının kontrolü altındadır, bu şekilde devam eder ama insanlar ruhlarının beslendiği / acı çekmediği / geçici hazlara mahkum kalmadığı ölçüde bu adalet – merhamet sisteminin işleyişini anlar. Anlayamadığı zamanlarda ise ( bu bazen çok uzun oluyor ) birbirlerine duydukları sevginin / aşkın manasını ve amacını saptırırlar. Sonucunda yine kendi kendilerine zarar verirler ancak işin içler acısı tarafı bunlar gerçekleşirken insanların birçoğu Rabbi suçlar yada ondan nefret eder. Eski bir özlü sözde söylendiği gibi ; ” Onlar yaratıcılarından bile hoşnut değiller ey aziz, senden nasıl hoşnut olsunlar ? ” . İşte ben ve benim gibi gariplerde bu insanların kanununa ve sistemine uymak yerine, yani özgürlüğümüzü / ruhlarımızı mahvetmek yerine ; Tanrıyı sevmeyi, ona aşık olmayı ve ona kavuşmayı seçtik ! Arzuluyoruz, unutmuyoruz, dikenli dar bir kapısı olan az kişinin tercih ettiği, İsa Mesihin deyişiyle kurtuluşa götüren bu yolda bazı zamanlar ne kadar tahammül edilmez olsada / zaman yavaş geçsede aldırmıyoruz, sabrediyoruz, Rabbi düşünüp ona dua edip devam ediyoruz. Bunu sağlayan bir yardımcı faktör şu ki ; ne kadar zor olsa da dejenerasyonun zirve yaptığı zamanda bu dar yoldan gitmek, devam ederken kalplerimizde hissettiğimiz Tanrı aşkı, Tanrı yardımı ve O’nun merhameti az sayıda ki bizlerin ruhlarında besin kaynağı oluyor ve bundan kaynaklı gerçek yaşama sevinci ile kurtulacağımızı unutmamıza engel oluyor. Yani sahibimizin olduğunu, bu dünyanın ve maddeselliğin, insan yasalarının, insan düzenlerinin ve de cinselliğin kölesi olmadığımızın tam anlamıyla farkındayız. Bu ancak Rabbi unutmayarak ve insana değil O’na aşık olarak O’nu severek mümkün olur. Kısır döngüden kurtulmak isteyen her insan için bu kurtuluş ihtimali mevcuttur fakat insanların kalbi bu ruhaniyete kapalıdır uzun zamandır. Onlar birbirlerine sevgi duyduklarını aşık olduklarını düşünüyorlar hatta insan benliği uyarınca evlenip bunun kutsallığına inansalar da; büyük resme bakarsak yada yüzeysel bakış açısından sıyrılıp konunun özüne inersek, insanların yüksek çoğunluğu cinselliğe tapıyor. Cinselliğin özgürlük ile ilgili olduğuna dair çok güçlü Rab’den uzak ve ruhlarını hapseden, onları esaret altında bırakan inanç sistemleri / düşünce yapıları var. Bir sonucuda son yarım yüzyıldır boşanma oranlarının birkaç kattan daha fazla aşırı derecede artmış olmasıdır. Hatta evlenmeyi bile önemsemeden geçici hazların esaretine ve sonu gelmez buhranlara, kederlere sebep olan evlilik dışı birliktelik ile kendilerinin kaçınılmaz sonunu getiriyorlar. Bu onlara zarar veriyor. Hatta daha da açık konuşmak gerekirse cinselliğin mahiyetinden anlaşıldığı kadarıyla hissettikleri ortalama 30 saniyelik geçici hazzın kölesi haline gelip onun boyundurluğuna giriyorlar. Hatta onun tamamen kölesi olup bu 30 saniyeye tapıyorlar.

Tanrının kendi ezeli ve ebedi, yani başı ve sonu olmayan varlığından bir zerre / parça olarak yarattığı insanlar bu sayede hem birbirlerine olan aşk ve sevgiyi, fedakarlığı unuttu. Ama daha önemlisi kalıcı olan geriye son olarak kalacak olan zamanı yaratan Rabbin zamandan öte devam edecek, son bulmayacak olan sevgisini, koşulsuz sevgiyi bitmeyecek olanı, en yüksek titreşim / frekans olan sonsuz huzurun kelimelerle anlatılamayacak olan mutluluğunu kendi kendilerinden mahrum bırakmaya doğru gidiyorlar. Bir son verirler umarım. Çünkü en yüksek duygu yoğunluğunun, en fevkalade titreşimin ve zamandan öte frekansın olduğu yerde ; hiçbir keder, buhran, tatminsizlik, öfke, kıskançlık, fanatizm, nefret, ümitsizlik yada maddesellik yoktur. Varolması imkansızdır. En yüksek sonsuzluk hepsinin üzerindedir ve zamandan bağımsızdır. İsa Mesihin adıyla Tanrıdan istiyoruz ki bu insanları gerçek özgürlüğe, ruhaniyete, bitmez gönül ferahlığına ve sonsuz kurtuluşa ulaştırsın dileriz. O halde yakın zamanda gerçekleşecek bir haberle yani ayetle şimdilik vedalaşalım ;
” Onların gözlerinden bütün yaşları silecek. Artık ölüm olmayacak. Artık ne yas, ne ağlayış, ne de ıstırap olacak. Çünkü önceki düzen ortadan kalktı. “
VAHİY 21:4

Baybars Işık
Sihirli yalnızlık zehir gibidir, ama aşk karanlıkta elenir. Lagün çiçeğini koklayarak devam et ki kavalcının sesini dinlemeye; " yolun sonunda o seni ulaştırsın acıyla terbiye edilmiş batık sarayın diplerinde ki ışığa ".
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Tanrısallığın ve ŞeytanınTezahürü
Sonraki
Melankolik HaletiRuhiye

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.