Tanrısallığın ve ŞeytanınTezahürü

Kaynak belirtilmedi

Ne zaman geleceksin diyorum bazen. Çok derinlemesine anlatılmaz hisler ruhumu bürüdüğünde ise ” neredesin Allahım neredesin ? …canım İsa Mesih niye gelmiyorsun ” diye susarak konuşulduğu vakitlerde, Tanrının huzurunda her an onun nezdinde olduğumuz aklıma geliyor ve kalbimin derinlerinden yakarışlar düşüncelerin ve duyguların asla yok olmadığı gibi Rab’den istekte bulunuyor; ” Kurtarıcımızı ne zaman göndereceksin ? Gelmesine ne kadar kaldı Rabbimiz ? ” Bu derin kalp bağı nası kuruluyor ben de çözemiyorum. Ancak kişinin sevdiği ile beraber olduğunu hesaba katarsak Mesih bilincinde olanların herbiri tamamen birliktedir. Bu birliktelik, yani kavuşma özlemini böylesine derinlemesine hissettiren beraberlik ruhtadır. Dayanmanın, sabrın
, bazen tahammül etmekte çok zorlanıldığı halde mahzenlere / zindanlara gönderilen birinin çaresiz sessizliği gibi, yaratılmış olan tüm varlıkların içerisinde Tanrısal olanların ve olmayanların reddedilemez varoluşları devam ettiği için, başlangıçtan beri Rabbin aşkı varlıklar içinde çile çekenlerin, Tanrı uğruna herşeye katlananların, isyan etmeyenlerin üzerine bitmez tükenmez bir lutuf olarak yağmıştır ve yağmaya devam ediyor. Bizler bu dünyada yalnız olmadığımız gibi evrende / kainatta da asla yalnız değiliz. Başlangıcı olan ve sonu olmayan demek eş anlamlı olarak Tanrı tarafından yaratılmış olan demektir. Buna göre şeytani tüm türleri de, tanrısal olanları da aynı Rab yoktan var etti. Aynı Rab zamanı yarattığı için, çünkü tanrı kelimesinin karşılığı / tanımı ; ” başı sonu olmayan, herşeyi herkesi yoktan var eden, yaratan “demektir. Demek ki varolmuş olanlar içerisinde öyle bilmediğimiz olağanüstü inanılması güç ama gerçek tanrısal varlıklar var ki, ne olduğunun anlaşılması için inanılması insan aklına zor gelen aynı derecede tanrısallığa tam ters düşen Rab karşıtı ( ifade etmek için söylüyorum ) şeytani yaratılmışlar da mevcuttur. Onların içinde de fevkalade şeytani donanıma sahip bizim tam algılayamayacağımız yaratıklar vardır. Bu noktada Rabbin çömlekçi misali, yaratılmışlarında kil örneği gibi, Tanrının ellerinin eseri olduğu besbellidir. Sonuç olarak zaman mekanizmasının her halükarda Rab kontrolünde olması ile, başlangıç ile son da Rab kontrolündedir. Son dan kasıt varolmuş olanların tamamının zamanın ötesinde esas yurtlarına, ait oldukları yere varmaları anlamına geliyor çünkü onların başı var ama sonu yok. Demek ki bu iki devre arasında yani iyilerin ve kötülerin, tanrısal ve şeytani olanların sonsuza dek varolmaya devam edecekleri yere varmaları arasında geçen zamanda ( çünkü bunun adı zamandır ve ancak Tanrı iradesi / gücü / kudreti zamanı kullanabilir – daraltıp genişletir – kısaltıp uzatır ) bizim anlam yüklediğimiz herşey gerçekleşiyor. Bütün sınanmalar, denenmeler ve her türlü adına tecrübe – deneyim dediğimiz somut ve soyut olan herşey. Mücadelenin, savaşmanın bir diğer deyişiyle her türlü zıtlıkların olduğu heryerde mutlaka şeytani ve tanrısal olanlar vardır. Olmama ihtimali yoktur. Çünkü henüz ait olunan yere varılabilmiş değil. Buna delil ise zamanın devam etmesidir. Çünkü sonsuzlukta sınır olmayacağı için ona ” zaman ” demek ifade etmek için doğru olmaz. Varlıklar özlerinde – esaslarında tüm enerjileri ile ne olduklarını ortaya koyarlar ama bu öyle bir metafizik savaştır ki, sonlanacak olmasına rağmen her ne pahasına olursa olsun mücadele Rabbin koyduğu sınıra yani sona gelinceye kadar bitmez, bitmesi de mümkün değildir. Zamanın çarkları Tanrının kontrol sistemi ile dönmeye devam ettiği için her iki tarafta kendini kesin olarak haklı görür, haklı bilir ve son nefese yani ait olunan yere gitmeden önceki en son tecrübelerine – deneyimlerine, ölümlerine dek zıtlıkları yaşamaya ve yaşatmaya devam ederler. Bulundukları savaş alanında, bunları yaptıkları gezegende yada galakside…Özünde olanı yansıtmayan hiçbir yaratılmış yoktur. Sadece bu yansıtılırken her türlü soyut ve somut yaşanmışlıkta …karşı taraf, yani onun zıttında ki varlık bunu her zaman anlayamaz ve doğal olarak fark edemez. Eğer bu öz enerji tezahürü ; şeytani ve tanrısal olanların tamamı tarafından anlaşılsaydı mücadele – savaş olmazdı. Çünkü anlamaları için birbirleri ile ortak öz enerjileri olması gerekirdi varoldukları ilk andan itibaren …ilk yaratılışlarından. Bu da tanrısal ve şeytani diye birşeyin olmaması anlamına geliyor ki Rabbin çömlekçi yarattıklarının kilden istediği şekle mahiyete göre var ettiği , bunu yaparken zaman denilen akıl sır ermez ölçüte göre bu düzene bir sistem mekanizması koymasının anlaşılamaz olması anlamına gelir. Zaten bu mekanizmayı ve tanrısal kontrol sistemini yaratılmış olan bir varlığın tamamen bilmesi imkansızdır. Ancak mücadele – savaş devam ettiği yere kadar varoluşunun zıt frekansına karşı bir etki – tepki deneyiminin devam etmesi ile yer yer unutarak, yer yer hatırlayarak, bazen sezgisel şekilde bazen iki tarafın birbirine karşı oluşturduğu zararın sonucu olarak hangi yönde yarışı kimin önde bitirdiğini farkındalık ve bilgelik belirliyor. Farkındalık yaşadığı anın bilinçli olarak idrakinde olmaktır. Bilgelik ise yine iki yönde, birbirinin ne olduğunu ortaya koyan ve anlamı olan bu iki yönde iki çeşite ayrılıyor. İnsan aklına ister istemez gelen soru; “madem şeytanı ve tüm şeytanileri var eden yaratan , Tanrının kendisi…acaba bize bu sınanmada bu kadar zorluk yaşatan , zamanın bazen çok yavaş geçmesine sebep olan şeytanilere bu gücü de Rab mi veriyor ? ” İşte burada sonlu ama sonsuz olduğumuz gibi, yani öleceğimizin gerçek ama ölümsüz olduğumuzun da gerçek olduğu gibi; Tanrısallığı olmayan ama Rabbin tanımına tam anlam karşılığına bakarak, Rab tarafından yaratılmış olan şeytanilerin ilki olan, en başta var edilmişi olan iblis var edildiğinde böyle bir zıtlık varmıydı, bu mücadele devam ediyor muydu , bu savaş yaşanıyor muydu ? Bunu incelemek gerekiyor. Bu da şeytanın – iblisin tanımında gizlidir. İblis demek ; gerçeği örten , hakikatı gizleyen anlamına gelmektedir. Yaratılmış bir varlık olmasından ötürü ezeli değildir ama sonu da yoktur . Demek ki yaratan Rab – Tanrı varettiği herşeye kendinden bir zerre, kum tanesi – su damlası kadar bile olsa bir öz bahşediyor. Çünkü şeytan Tanrısal olarak günümüze ulaşmış metinlerde de bildirildiği üzere ilk yaratıldığından savaş başladığı zamana kadar teoride ve pratikte kötü değildi. Zaten yaratılmış olmak demek , Tanrı tarafından var edilmiş olmak olduğu için doğal olarak Rabden bazı özellikleri barındırmak demektir. Çömlekçi kile elleri ile istediği şekli deseni verir ama elleri ile verir ve bunu çömlekçinin kendisi yapar.
Nihayetinde yaratılmış olanların herşeyi bilmesi olanaksızdır. Anlayabildiğimiz kadarıyla dostu ve düşmanı yanılmadan tam olarak bilmek – bellemek esas doğru olandır. Yaratılmışların var oldukları zaman ne kadar eskiye doğru giderse, zaman çizgisinden ne denli geçmişlere uzanırsa bilgelikleri de o kadar artar. Çünkü ister enkarnasyon ister acı – tatlı deneyimler deyin buna tecrübe ne kadar çok olursa öğrenilenlerde parelel olarak o kadar fazla olur. Ve şeytanilerin ilki olan iblis en eskileri olduğundan dolayıdır ki en bilge olanları da yine o dur. Yani ilk – en eski yaratılmış ve bizim bilmediğimiz zamanlarda anlayabildiğimiz kadarıyla ” kötü ” olmayan iblistir . Zaten o zamanlarda iyi ve kötü de yoktu. Vardığım sonuç Tanrının varlığından bir parça olarak yarattığı en eski kadim bir varlık olan iblis Rabbe karşı geldiyse bu çok uzun zaman boyunca varolduğunun , yaşının zamanın başlangıcına yakın olduğunun bir alametidir. Ayırt edici faktör ise tanrısal olanlara karşı olan düşmanlığı olduğuna göre ; Tanrısal olanların tek yapması gereken İblisin yaptıklarının tersi olan ne varsa hepsidir. Yani Rabbin hoşnut olacağı ne varsa bilinen hissedilen sezilen o nu yapmak ve Rabbin hoşnut olmayacağı ne varsa ( zaman çok yavaş ve acı içinde çok zorda geçse ) onları yapmamaktır. Nede olsa sonrasında yaratılmış olan insanlar da Tanrının varlığının bir tezahürüdür. Zamanı istediği gibi kullanan sahibimiz vaad ettiği ne varsa hiçbirinden dönme ihtimali yoktur . Çünkü bu tanrı kelimesinin anlamına ters olur .
En son raddeye yani en dayanılmaz olacak zamana kadar sabredenler kurtulacaktır. O zaman gidişatın değişeceği andır. Çünkü yüce Tanrı katından gönderecek kurtarıcımızı . . . Efendimiz İsa Mesihi . . .Sabredemeyenler iblistendir en başından beri. Rab bizi yarattığı vakit seçti çünkü. Biz O na aitiz. Tanrı yarattıklarının tamamına hakettiklerini verecek, veriyor ve verdi. Rabbe hamd olsun, Mesih İsa nın lutfu Rabbin tüm kutsallarının üzerine olsun. Amen . . .

Baybars Işık
Sihirli yalnızlık zehir gibidir, ama aşk karanlıkta elenir. Lagün çiçeğini koklayarak devam et ki kavalcının sesini dinlemeye; " yolun sonunda o seni ulaştırsın acıyla terbiye edilmiş batık sarayın diplerinde ki ışığa ".
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
İnsan Neden İnsan İster
Sonraki
Aşk’ın Mahiyeti veİzahı

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.