Bazen birkaç günde bir, bazı zamanlar ard arda birkaç gün sürekli görmeye devam ettiğim kötü rüyalara birbakıma bağışıklık kazandım desem yalan olmaz.Ama öyle kötü rüyalar görülebiliyor ki, diğerleri ile kıyaslanmayacak derecede insan üzerinde derin korku titreşimi ve ruhsal izler bırakabiliyor. Bu rüyaların içeriğinden bahsetmeye çalışacak olursam; hernekadar kelimelerle anlatılması kolay olmasada en azından bu tarz rüyalarda ki görünen suretlerin, silüetlerin, mekanların ve gezinti / dolaşma şeklinde devam eden korkunç maceraların, resimleri çizilemeyecek kadar ürpertici, günümüz teknolojisi ile bir benzeri tam anlamıyla yapılamayacak kadarda insanın omurgalarında soğukluk hissettiren suretler, silüetler, acayip tarifi çok zor mekanlar, sürüklenilen yolculuğun ise asla istenmeyecek serüvenler olduğunu tüm dürüstlüğümle ifade etmek isterim. Genellikle böyle rüyaların özünde tarif edilemezlik olsada, yinede öyle yada böyle başımıza gelen birşey daha doğrusu bir deneyim / yaşanmışlık olduğu için, ruhsal – metafizikte olsa bir birbakıma tecrübe niteliği taşıdığından, bu rüyaların uzun yıllar görülmeye devam etmesi demek, en anlaşılabilir tabiriyle bunu yaşayan kişinin bilinmeyen veya az bildiği bir tarafa çekildiğinin, soyut olarak tarif edemediği halde gerek uyuduğunda bazen ise uyumuyorken yanında farklı boyutlardan varlıklar olduğunun işaretidir çoğu zaman…Hatta şahsen söylemeliyim ki bu her zaman böyledir. Mekanlara dönecek olursak, o kadar pis, kirliliği tarifsiz kalacak kadar fevkalade insan ruhunu emen yerler gördüm ki, bazen böyle yerleri lise hayatımda ki derin acıları yaşadığım bazı mekanlara benzetsem de, sadece benzettim. Yani söylemek istediğim başınıza gelen kötü geçmiş yaşanmışlıklarınızın gerçekleştiği mekanların çok daha karanlık ve şeytani bir surette bu dünyadan, birazda bilmediğiniz bir dünyadan / alemden karmaşık halde karşınıza çok daha korkunç ve nefes alması zor halde çıktığını, o yerin içine istemediğiniz halde sürüklendiğinizi ve dahası uykuda bile bambaşka bir gerçeklikle böylesine cehennemvari yerlerde bir çıkış bulma umuduyla labirentin sonuna rüyanız boyunca ulaşmak için çabaladığınızı hayal edin…Sadece hayal edin. Ve her çıkış yolu bulma ümidi ile karşılaştığınızda, ya kurtulamıyorsunuz yada ruhunuzun enerjisi / nefes alması sömürülmüş bir hal ile o uykudan uyanıyorsunuz. Bu bence, biryerden düşüyormuş gibi hissetmekten veya uzunca bir düşüşten sonra tam yere çarpacakken uyanmaktan, kıyaslanamayacak derecede daha beter bir karanlık rüyalar köprüsüdür. Zincirleme haliyle devamlı zaman aralıkları ile görülen, bu çarklarının nasıl döndüğü bilinemeyen karanlık rüyalar köprüsü öyle bir hal alıyor ki yıllar geçtikçe ve geçmeye devam ettikçe, alışıyorsun birbakıma fakat alışsan bile kötülüğünün ve şeytaniliğinin bir sınırı olmadığı için her zaman daha da kötüsünü görme ihtimalin bir karabasan misali karşında duruyor. Üzerine abanıyor. Bütün vücudunu urganlarla bağlarmış gibi hissettiriyor. Öyle ki bu hisler uyumadan önce ve yeni uyandığında hemen hemen 1 saat civarında ( en az ) devam ediyor. Cehennemvari varlıklara, suretlere ve silüetlere dönecek olursak, bunlar yüksek çoğunluk geçmişte bizim kendimizi kötü hissetmemize neden olmuş, kimileri iyi insanlar olsada yıldızımızın barışmadığı veya bariz bir şekilde size ciddi haksızlıklar yapmış ( ruhsal yada fiziksel ) insanların benzerleri gibi bir şekilde sizin kurumuş yaralarınızı belkide biraz olsun iyileşmiş yanlarınızı tekrar yaralamaya / hasta etmeye niyetli bir halde asla asla son vermeden saldıran birçeşit kan emici misali tanımı / tarifi ancak bu kadar mümkün olan şaytani varlıklar olduklarını söyleyebiliyorum. Çünkü bildiğimden fazlasını anlatmam, yaşadıklarım haricini aktarmam mümkün değil. Konuya farklı yerlerden bakacak olursak, madem ki bu kadar kötü rüyalar görülmeye birşekilde devam ediliyor, en basitinden bu farklı boyuttaki insan olmayanların biz insanları yada şeytani olmayan insanları zerre kadar sevmedikleri hatta çok zarar verip bırakmak şöyle dursun, ellerinden gelen zararı vermektende vazgeçmeyecekleri sonucu ile karşı karşıya kalıyoruz. Bir kere başladığı zaman bitmesi mümkün mü bilinmiyor. Ne zaman başladığı tam olarak saptanamıyor. En kötüsü ise ne kadar süreceği tahmin edilemiyor. Burçlarla ilgili hesaplamalar yapanlara göre bunun bir sebebi yıldız düşüklüğü olabilir diye duymuştum.İslami ekollerden devam eden bazı insanların söylediklerine bakarsak, o kadar ayrıntı ve çelişki ile karşı karşıya kalıyoruz ki net bir çözüme doğru yol almak mümkün olmuyor. Kimileri sigara dumanının bile bu varlıklara davetiye çıkardığını söylerken, bazıları gusül abdestinden tutunda, muskalara, belli başlı dualara, yenilen içilen gıdalarda ki enerjilere kadar sebepler söylüyorlar.Alkol ve uyuşturucu maddelerden hiç bahsetmiyorum bile…Çünkü kullanmadığım halde bu kadarı oluyorsa daha fazlasının hiç ama hiç aklıma getirmiyorum. Ancak ortak anlatımlardan aktarmam gerekenler ; evin heryerinin temiz olması ve insanın kendininde sürekli bedenen ve elinden geldiğince ruhen temiz olmasıdır. Tabi bu karanlık rüyaların görülmesinin tek sebebi evin ve insanın pis olması değil. İslam da yüzlerce farklı taraflar olduğundan bilemediğime ; “ bilmiyorum ”diyorum. Hristiyanlığa bakacak olursak ; zaten İsa Mesihin adıyla iman etmiş, vaftiz olmuş ve bu halini koruyan birine yanaşmaları pek mümkün değil, incilde Mesih İsa tonlarca kötü ruhu tam anlamıyla kovuyor. Uzaklaştırıp tonlarca kötü ruha tutulmuş hastayı iyileştiriyor. Hatta onun Tanrı katına gidişinden sonra havariler aynısını yapıyor. İşin acayip tarafı ise günümüz hristiyanlarının yüksek çoğunluğunda böyle bir şifalandırma halinin olmamasıdır. Artık kendime söylediğim bir klasik söz var. O da ; “ İnsanın kendi kendinin doktoru ” olduğudur. Olan hiçbir şey boşuna olmuyorsa, herbirinin anlamları hatta mesajları olduğu sonucuna geliyoruz.Nihayetinde çocukken ( hatırladığım kadarıyla ) neredeyse hiç kötü rüya görmezdim. Bazı özlü sözlerde bashedilen şey şudur ; “ Çocuklardan ve yaşlılardan zarar gelmez. ” Demek ki ruhum çocuk ruhu gibi “, bir çocuğun masumluğunun metafizik temizliği ve saflığı misali olabilirse şimdiden anlıyorum ki kötü rüyaların karanlığıda o ışığın içinde yokolup gidecek. Ne diyor incilde ; ” Işık dünyaya geldi, ama insanlar karanlığı sevdi. Yaşam insanların ışığıydı. Işık karanlıkta parlar, karanlık onu alt edemedi.” Şimdi daha iyi anlıyorum ki bu kadar şeytani varlık benimle bu kadar uzun süre bu kadar çok uğraşıyorsa ; bu da boşuna değildir . Benimle benzer deneyimleri yaşayanlara da aynısını söylüyorum. Neden cehennemvari yerlerde her uyuduğumda beni sürüklemeye çalışsınlar ? İşte bunun bir amacı olmalı. İçimizde ki “ Mesih Bilincinin ” uyanmaya başlayacağının işaretidir. Bu gerçek bir alamettir. Herhagibir maddeselliğe düşkün, dünyalık geçiciliğe değer verip putlaştıran kimslerle nedense uğraşmazlar. Onlar için söylenmiş en güzel sözlerden bir taneside ; “ Siz hem paraya, hem Allaha kulluk edemezsiniz ” şeklindedir. Anlıyorum ki göksel değerlerin ardından giden yalnızlar ile anlamına / özelliğine göre bir saldırı mekanizmaları var. Ve bu İsa Mesih, Tanrının sağında oturmaya başladığından, şuana yani gelmesinin son derece yaklaştığı zamana kadar devam ediyor ve edecek. Bu farklı boyutta ki ışığa / nura düşman ve ışığı – nuru istemeyen varlıklar sürüsü ancak ve ancak, kendilerinin tarafında olmayan, onların yanında yer almayacak olan, yani özü onlar gibi olmayanlarla bu kadar çok uğraşırlar. Bunu çok net söylüyorum. Zaten insanların çoğu karanlığı sevdiler. Birdiğer deyişle insan suretinde karanlık varlıklar gibi yaşıyorlar. Metrapollerin, lüks caddeler ve binaların ışığı onların ruhunu asla aydınlatmaz.
Çarklarının nasıl işlediğini bilmediğim karanlık rüyalar köprüsünde zincirleme şekilde, şeytanilerin ruhsal saldırılarına uzun zamandır maruz kalanlar çok açık ve net halleriyle ; “ Mesihin Kaybolmuş Çocuklarıdırlar “. Sahibimiz bizi biliyor. Ancak biz, herbirimiz farklı farklı denenmeler / sınanmalar ile onun gelişine yaklaştığımız bu son çağda ” kaybolan oğullar “ misali O na hazırlanıyoruz. Bu hazırlanmamızı , güçlenmemizi, sabretmeyi iyice öğrenip Kralımıza / dünyanın kurtarıcısının yanında bulunmaya uygun hale gelmemizi tasarlayan, herşeye gücü yeten yeri ve göğü yaratan Rabdir. Tanrımızdır bizi güçlendiren…! Bunun için üzerlerimize, kalkmamamız için koydukları kayaların – taşların pekte bir önemi yoktur. O nu da Tanrı kontrol ediyor. Canım İsa Mesihe feda olsun. Milyon kere ölüp dirilsem, herbirinde feda olsun. Dayanma gücünü Rabden almayanlar ya dayanamaz, veya Tanrıdan habersiz yaşayıp dünyasal beklentisi olanlardır. Onların dertleri ise sadece maddesel olur.
O halde ne diyelim, aramızda çok kilometreler olan kaybolmuş oğullar…İsa Mesih’in evlatları ! O çok çile çekti, bizim için kendini feda etti. Bu dünyayı yendi ve bizleri seçti. Yediği yemekten yersek acıkmayız. İçtiği sudan içersek birdaha susamayız. Şu dünyada ki tüm çile çekenlerle arasında inanılmaz bir bağ vardır. Kapatın gözlerinizi O na sarılın. O nun krallığının bir sonu yoktur. Bizlere aslında çok yakın olan “ Göklerin Egemenliğinin tertemiz kokusunu koklayın, ciğerlerinize kadar çekin “. Onunla yan yana oturmuş, dizlerinizin dizlerine değdiğini hissedeceksiniz. İsa Mesihin ailesi ; asla cesaretinizi kaybetmeyin. Tanrı bizden yanaysa, kim bize karşı olabilir !
Karanlık Rüyalar Köprüsü
Subscribe
Giriş Yap
Yorum yapmak için giriş yapmalısın
0 Yorum