Güneşe de denize de bu yakıcı, kavurucu sıcaklara da veda etmeye hazırlanıyoruz ister istemez, kum saatinin kumları, yukarıdaki hakimiyetini yavaş yavaş aşağıya doğru sürüyor, akmakta olan kumların son 2 katmanı kaldı desek yeridir. Yenden baharların sonuna, ceket ve kazakların mevsimine varmamıza.
Buz gibi havalara ufak adımlarla giriş yapmamıza, dersliklerimize, okullarımıza, hayallerimize kavuşmamıza.
Evet, belki bazı yerlere merhaba diyebilmek için kimi yerlere de eş zamanlı bir elveda dememiz gerekiyordur.
Konfor alanı dediğimiz ve insanı miskinliğe iten bir alansa şayet o halde elveda demek, bizim için en iyi seçenek olacaktır. Kalkıp bir şeyler yapmak, harekete geçmek, belki bir insana selam vermeyi denemek gerekiyordur, uzun mu uzun hikayelerin başlayabilmesi için.
Her armut öyle hemen pişip ağzımıza düşmez, yalnızca ufak armutlar niyetlidir bu denli teslim oluşlara, hayalleri olmayan veyahut başkalarının hayallerini pek önemsemeyen armutlar.
Olgunlaşmış bir armut ise hep kendini ağaçta tutmayı seçer, onu gerçekten isteyen kişinin, kendisini koruyup kollayan ağacın, narin mi narin dalından, sevgi ve nezaket ile kopartabilmesi için ağacında kalabildiğince kalmayı seçer.
Düşünsenize, kendinizin farkına vardığınız ilk andan beri bir ağaçta, güvende, emin ellerdesiniz ama bir gün birisi sizi o ağaçtan kopartmaya çalışıyor.
Ne kadar ürkünç bir şey olur değil mi?
E o halde birde madalyonun diğer yüzüne bakmak gerekir, yani ağaçtan kendini bir an evvel atmak isteyen armutlara.
Nedir bu armutların, diğer armutlardan farkı?
Neden ağaçtan erkenden kurtulmak isterler bu armutlar?
İlk türün sebebini söyledik, genç armutlar, tecrübesizlik ve zihinsel gelişimin tam olarak sağlanamaması, yaşken ağaçtan kopartabiliyor bazı armutları.
Birde diğer armutlar var tabi. Çürük armutlar.
Vücutlarındaki zehrin farkında oluşları sebebiyle kendilerini bulundukları yerden, çok daha iyisine, belki daha rahatına, taşımayı isteyen, aslında bir nevi kendilerini kurtarmaya niyetli olan lakin üzüm üzüme baka baka kararır sözünü unutan, ahmak armutlar.
Halbuki çürük olan parça kesilmediği, mikrop kapan yer temizlenmediği sürece, armut da insan da nereye giderse gitsin zehrini ve pisliğini de peşlerinden sürükleyecekler.
Her şey daha güzel olsun diye attığı adımlar yüzünde patlar ve bu sayede sıfırdan bir başlangıç yapma düşüncesi bir hayal olarak başlayıp, henüz hedefe evrilmemişken birdenbire koskocaman bir kabusa dönüşür.
Çürük armutların, önce nereden ve neyden dolayı çürümeye başladıklarını bulmaları, daha sonra gitmek istedikleri yere gitmeleri gerekir. Acıları, yaşanmışlıkları, artıya çevirmeden yalnızca eksi kutupta bekletirseler eğer, kendilerine geri dönüşü yalnızca kötü alışkanlıklardan ve kirden, pastan ibaret olur.
Öfke olsun ağlama ve üzüntü krizleri olsun, gereğinden fazla neşeli görünmek için içimizde biriktirdiğimiz bütün keder ve kin olsun, bu denli kötü alışkanlıkların en büyük sebebi, kesinlikle canımızı yakan şeyle yüzleşmekten ziyade onu görmezden gelmeye çalışmamızdır.
Ki bu sebepten ötürü, bu sıcak mevsimde çürümeden taptaze kalabilmek, kendimizi ağaçtan koptuğumuz halimizdeki gibi muhafaza edebilmek, bir hayli zordur hiç şüphesiz.
Geçmekte olan, sıcağın başrolde yer aldığı mevsime karşın çürümemek için, bizim yapmamız gereken en önemli şey kesinlikle çevremizdeki çürükleri birer birer ayıklamak olmalı.
Aksi halde biz kendimizi bile isteye çürütmesek dahi onların çürüklüğü bizi sandığımızdan çok daha fazla etkileyecek. Hayat ışığımızı kısacak.
Güzel mi güzel bu yaz mevsimine, neden kendimizi eksi kutuplara çekerek geleceğimize ihanet edelim?
Neden her geçen gün daha iyi birisi olmak varken, bizi geride tutan insanlarla yan yana olmayı seçelim?
Bize yıllarca zarar vermiş olan etkenleri hayatımızda barındırmaya, onca şeye rağmen, neden hala devam edelim?
Bir şey çürümüşse şayet ya o çürüğü gidip biz kendimiz keselim ya da eğer kesmeye gücümüz ya da sabrımız yetmiyorsa da yanında kalmayarak, bizi çürütmeye çalışmasına izin vermeyelim.
Yoksa kaybımız bir değil, iki ve hatta bize yakın olan birçok kişi olur.
Hadi biz en iyisi baharların sonuna, tüm çürüklerden arınarak girelim!
Bu ve akabinde gelecek olan her yıl bambaşka baharlarımız olsun.