YALNIZLIĞI SEVMEK, AİT OLDUĞU YERİ BULAMAYANLARIN UYDURMASIDIR!

Fotoğraf sahibi: Keenan Constance (@Keenan Constance on Pexels)

Hiç bilmediği yerden çıkmış acılarla sınanır insan bazen!

Çözmeye çalışırken zaman kaybeder, heyecanını kaybeder. Sağına soluna bakınıp, benzer bir bocalamanın farklı çözüm yollarında doğru seçeneği arar. Bazen boş bırakır, bazen de yanlışı işaretler.

Bilir aslında; çiçek açmış dalların altından başı önünde geçmek nefsin hezeyanıdır, o ihtişamlı ve heybetli dağlar bile duman onu çepeçevre sardığında kımıldayamaz yerinden. Yine de debelenir habire. Rüyalardaki o uçurumdan düşer gibi çakılır bir boşluğa…

Pir Sultan Abdal: “Şu yalan dünyanın sonu hiç imiş, Akşam gelip konan sabah göç imiş!”, sözü ile aslında sıkı sıkıya tembih etmiş ama acizlik başa bela. Uyuşuk bedenlerimiz “keşke” lerin üzerinden basa basa ilerliyor, “Ahh”lara takılıyor! Ne yana dönsek, bir hengamenin uğultusu sağır ediyor kulaklarımızı. Camilerden hep salalar duyuluyor, ardından üç kez: “Helal olsun!”, temennisi.

Zarifoğlu’nun: “Bu fâni âlem için beklentiye giren kalbime de kırgınım!”, sözüne hep bir ağızdan hak veriyoruz ama yine de bildiğimizi okuyoruz. Yeni yerler görüyor, yeni insanlar tanıyor, aşka meyleden gönlümüze ses etmeden, Eros ’un kulaklarını çınlatıyoruz. Hep az gülüyor, çok ağlıyoruz.

Tüm bunlar olup biterken bir de bakıyoruz ki; zaman en güzel yaşlarımızı çarçur etmiş, ertelediklerimiz yığınla birikmiş. Değiştirebileceğimizi sandığımız şeylere bağışladığımız yıllar, ardında derin kırışıklıklar bırakmış. Onu da aynaya bakınca fark ediyoruz…

Daralan ruhumuz yüzünden, hiçbir yere sığamıyoruz. Sanki aynı anda pek çok yerde pek çok kişi olmamız gerekiyorken, biz hiçbir yere ait değilmişiz gibi geliyor. Çünkü insan, ait olmak istiyor! Yalnızlığı sevmek, ait olduğu yeri bulamamışların uydurmasıdır; aceleyle verilmiş bir cevap gibi görünen ama üzerinde düşünecek seçeneklerin bile yer almadığı dayatmadır. Bize düşen; her gün belirli bir metre zıplayarak kuyudan çıkmaya çalışan o kurbağa gibi, kuyunun duvarlarına tutunmayı başarabilmektir belki de…

Şimdi hangi kahkahayı nasıl ayaklandırmalı, hangi hüznü canımızı daha az acıtması için nasıl ikna etmeliyiz bilmiyorum ama her duygu biz insanlar için…

DERYA DERVİŞOĞLU
BUTİMAR
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Sınava Yaklaşalım İncilerin Eşliğinde
Sonraki
EJDERHALARIN DANSI 3 POLİTİK EVLİLİKLER

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.