İçimde büyük bir karmaşa var. Duygularım, düşüncelerim, korkularım ve hayallerim birbirine girmiş durumda. Kaygılarım ise bir sis gibi çöktü üzerlerine. Hangisinin daha baskın olduğunu da, onları nasıl ayıracağımı da bilmiyorum.
Hayatım boyunca kendimi soyutlanmış hissettim ve insanlardan soyutlanmış halde yaşadım. Bazen akıllı ve çalışkan olduğum için onlardan faklıydım, bazen eğlenceli olmadığım için, bazen konuşmayı beceremediğim, bazen de zevklerim farklı olduğundan… Belki de bundandır kendimi hiç sevmeyişim, kendime değer vermeyişim… Bir de yüklerim vardı: Sürekli çalışmam, iyi okullarda okumam, iyi bir iş sahibi olup para kazanıp ailemi kurtarmam gerekiyordu. Başarılı da oldum. Yüksek bir puan alıp fen lisesinde okudum. Daha sonra da daha ne olduğunu bile iyi bilmediğim bir mesleği seçerek ve severek okumak için Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden birine girdim. Evet başarılar elde ettim ama neyi elde ettiysem o benim hayal kırıklığım oldu..
Üniversite…
Üniversite dönemim daha da büyük bir ruhsal karmaşa oldu. Seçtiğim bölüm de seçtiğim meslek de çok zordu, tahminimden 100 kat daha zordu… O 4 seneyi bu mesleği gerçekten sevip sevmediğimi, yapıp yapmak istemediğimi düşünerek bitirdim. Özellikle son sene yoğun bir psikolojik yük oldu bende. O en iyi üniversitedeki hocalar, stajlar, ödevler ve bize yaklaşımları ile mesleğimden nefret eder hale geldim. İçimde ne bir heves ne bir merak, hiçbir şey kalmadı… Bitirmeden önce kolaydı söylemesi kolaydı :’Bu okulu okuyorum, bu mesleği edineceğim ama neyden para kazanırım, ne yaparım bilemem.’ Okul bittikten sonra öyle olmadı… Kendi mesleğimi yapmak adına hiçbir isteğim, girişimim olmadığı gibi başka bir işi yapmak da istemedim. O okulu boşuna mı okudum, o zorlukları boşuna mı çektim diye düşünmeye başladım. Tabi bir de akademik geçmişim yüzünden yakıştıramadım kendime. İsterseniz kibir deyin buna. Ama şunu da bilin ki, kendimden başka kimseyi küçümsemedim ben…
İstediklerim ve hissettiklerim
Ne kendi mesleğimi yapabildim, ne de başka bir iş yapabildim… Hİçbir şey yapamadım. Gittikçe içime kapandım. Üniversitenin aldığı mesleğime sevgim, ilgim, merakım ve bana verdiği yetersizlik duygusu ile başbaşa kaldım. Çevremdeki kimse anlamadı beni… Çabaladıkça arttı aramızdaki mesafeler. İçimde zıt duygular, hayaller, düşünceler birikti, kaygılar eklendi.
- Bir taraftan kendi paramı kazanıp düzenimi kurma, bağımsız bir hayat sürebilme arzusu ve hayali diğer taraftan çalışmak istememe, yeni ortamlara girme ve insanlarla tanışma korkusu…
- Bir taraftan yeni yerler, yeni şehirler keşfetme ve gezme isteği diğer taraftan konfor alanımın dışına çıkma korkusu…
- Bir taraftan en güzel yaşlarımı dolu dolu geçirme, bir şeyler yapma, yeni şeyler öğrenme hevesi diğer taraftan üstümdeki tembellik, bitmeyen yorgunluk…
- Bir taraftan yalnız hissetmeden yalnız olabilme arzusu diğer taraftan yanımda sürekli arkadaşlarımı görme, onlarla olma isteği…
- Bir taraftan benim onu, onun da beni sevdiği bir insan bulup onunla beraber olma isteği diğer taraftan bütün erkeklerden nefret etme hissi…
Ne yapmalıyım?
İçimde büyük bir karmaşa var… Kendi geleceğimi göremiyorum. İçimde zerre kadar umut da heves de kalmadı. Hem içimdeki karmaşa, hem de ülkecek içinde bulunduğumuz karmaşa yüzünden etten kemikten bir vücudun içinde sıkışıp kaldım… Ulaşamıyorum kimseye, sevdiklerime… İyileşemiyorum… Ümitsiz, kırgın, hayalsiz, çaresiz kaldım. Ne savaşabiliyorum ne kaçabiliyorum. Ne hayal kurabiliyorum ne de vazgeçebiliyorum. Ne ölebiliyorum ne de hakkıyla yaşayabiliyorum. Ne yapmalıyım?
Ne yaşadığım hayatı beğeniyor, ne yenisine gidebilecek kudreti kendimde buluyordum. Her şeyden düpedüz kopmuştum.
-Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü-