Üzerinde nasihat verici sözlerin yer aldığı, yaydığı manevi ışık ile kalplerimizi aydınlatan mahyalar, bir Ramazan geleneğidir. Minareler arasına gerilmiş bu mahyalar, bir yandan gökyüzüne en güzel manzarasını serpiştirirken bir yandan da bu manzarada büyülenenleri iyiliğe, güzelliğe davet eder.
Farsça ve Arapça kelimelerin birleşiminden oluşan bu kelimenin günümüzdeki karşılığı “ aya mahsus” şeklindedir ve ilk ortaya çıkış tarihi bilinmemekle beraber, Osmanlılardan günümüze uzanan yolculuğundan bahsedebiliriz. Şimdilerde her minareden led ışıklarla ihtişamı üzerimize sinen bu mahyalar için o dönemde, önceden kâğıtlara çizimi yapılan sıraya göre kandillerin dizilmesi, asılarak yakılması aşamaları takip ediliyordu. Kimi zaman resimlerin de eşlik ettiği bu gelenek, aynı zamanda çocuklarda da coşku ve sevinç uyandırmak amacı taşıdığından, hem büyük emek gerektiriyor hem de uzun zaman alıyordu. Yani mahyacılık, meşakkatli bir sanattı.
Ne diyordu o mahyalarda:
“ Dünya iyilikle değişir.
Müminler kardeştir.
Tebessüm sadakadır.
Oruç arınmaktır
Hayırda yarışınız.” .
Çünkü bu mahyalarda yer alan birbirinden güzel nasihatler; toplumsal birlik ve beraberliğin sağlanması, iyiye, doğruya ve güzel olana yönelme yani bedenen ve ruhen bir olgunlaşma için teşviktir. Çünkü Ramazan ayı, sosyal yardımlaşma ve dayanışmaya öncülük eden, ahlaki yaşantımıza çekidüzen veren, inancımızın Türk kültürüne ait değerlerle harmanlandığı, insanın ruhuna davet veren bir sofradır.
Nimetlerin değerini anlamamız ve onlara şükretmemiz için kutsal bir zaman dilimi olan bu ayda, hep birlikte bu davet sofrasına oturabilmek dileğiyle…