“Sabretmek beklemektir, beklemekse yaşamak. Sabredememek ise sadece intihar etmektir. Bile bile ölüme gitmektir.”
Ben ‘sabretmek mücadele etmektir’ diye değiştiririrdim. Evet, sabretmek mücadele etmektir, çünkü intihar etmek zaten pes etmektir. Hayatın zorlukları, tüm bu mücadelelerimiz sabırdır. Önümüze çıkan taşları görmezden gelirsek, ilerleyemeyiz. Kolay yolu herkes sever ama ben öyle bir yolun güzelliklere açılacağına inanmıyorum. Beni tatmin etmeyen, zorlamayan bir sonuç ne kadar mutlu edebilir ki? Sabretmemek, baştan yenilgiyi göze almak demek.
Sabır, karşılaştığımız zorluklar karşısında gösterdiğimiz, bilinçli olmasada geçirdiğimiz o süre zarfında dayanmak zorunda olduğumuz somut bir olgudur. Katlanmak zorunda olmak ile karıştırılmamalıdır. Yani zaman.. Zaman herşeyin ilacıdır. Bununla birlikte sabır, zamandan daha güçlüdür.
“Hoşlanmadığına sabretmedikçe, hoşlandığını ele geçiremezsin.”(Hz.İsa)
Farklı bir bakış açısıyla da değerlendirmek lazım, insanoğluyuz olumlu bakınca güzel görürüz. Beklenen kişiyle vuslat vakti, hayalleri kurulan özel günlerin heyecanı, en güzel anlar için sayılan günlerin telaşı… Sonunda güzellikler olan durumlarda da gösterdiğimiz sabırdır. Sabrın sonu selamet mi? Galiba öyle. Sabır öğretir insana etten kemikten olan aciz bedenlerimizin nasıl toprağa dönüştüğünü ve bunun karşısında nasıl metanetli olup, içimizdeki mutsuzluğu nasıl da bastırmamız gerektiğini. Acı verir evet, acıtır. Düşersin, daha güçlü kalkmak için.
Bir Hollanda atasözü der ki, ‘Bir avuç sabır, bir kova beyinden üstündür.’ Birçoğumuz zorlukları aşabilecek kadar güçlüyüz. Sabır bizim zırhımız. Her güzel şeye bir renk katarız, sırf sabrediyor olmamak için. Hayalini kurduğumuz geleceğe ulaşabilmemiz için yapmamız gereken tek şey sabretmek. Hiç dinmeyecek acı, hiç bitmeyecek mutsuzluk yok. Her derdin bir dermanı, her karanlık gecenin sonunda yeniden doğan güneş var. Bizi mutsuz eden hiçbir an kalıcı değil ömrümüzde. Neler geçmiyor neler..
“Sabır, erdemin cesaretidir.”
– Bernard de Saint Pierre
Bilinçli farkındalık bize sabretmeyi öğretebilir. Kabullenmek yol gösterebilir. Bizi esir almaya çalışan negatif yanımıza direnmek sabretmemizi kolaylaştırabilir. Bir anda hiç ummadığımız fırsatlar karşımıza çıkabilir. Sabretmek gelişimimizi, olgunlaşmamızı, dinginliğimizi destekler. İnanması güç ama ruhumuza iyi gelir. O çok arzuladığımız şey orada. Sabır dediğimiz tünelin sonunda ışık hep var.
Birde sabretmek zorunda olmadığımız ama kendimizi buna zorunlu hissettiğimiz durumlar söz konusu. Zaten yeterince zor olan hayatlarımızı birde kendimiz zorlaştırıyor, içinden çıkılmaz bir hale getiriyoruz. Bir döngüye saplanıp kalmak, sorunlu ikili ilişkilerde saplantı içinde sabretmek, bizi mutlu etmeyen yerde ısrarla durma çabamız… Bunlar bizde ömür boyu sürecek kalıcı hasarlar bırakabilir. Sabır tepkisiz kalmak, ses çıkarmamak, tümüyle teslim olmak demek değildir. Mecbur olmadıklarımıza da sabretmek zorunda değiliz. Bırak gitsin, bitsin, sarmaldan kurtul.. Yolunu değiştir, bakış açını geliştir. Yeterki kendinle mutlu olmayı bil. Zamana bırak ve sabret. Hepsi bu kadar.
Kime çiçek bahçesi sunmamış ki Allah?
Fotoğraf; cicekal.net
Kaynak; neoldu.com