BİR KONUYA:
Kimi zaman, gündelik çalışma ya da okul hayatımızda, karşımıza bir konu çıkıyor ve biz buna normalde göstereceğimiz ilgi ve meraktan çok daha fazlasını besleyip, gözümüzde birdenbire gündemimizin birinci sırasına taşıyoruz.
Böyle anların birçok sebebi bulunabilir, bunların başındaysa gaza gelmelerimiz gelmekte, okulda bir arkadaşınızın, bir oyun, bir film ya da bir tiyatro, hatta bir eğitim programı ile ilgili, övgü dolu sözlerini işitmiş, sohbetinde ona eşlik etmiş, ürüne ister istemez bir merak duymuş, sonrasında ise unutup, gündelik hayatınıza kaldığınız yerden devam etmiş olabilir, hatta muhtemelen bu anlattığıma benzer durumları zaman zaman yaşamış olabilirsiniz.
Neticede insanın yararına ve alışkanlıklarına dokunacak etkide olan bu güzellikleri merak etmesi, pekte şaşırılacak bir sebep değil, her ne kadar çoğu zaman ardından gitmeyecek olsa bile.
MERAKTIR BAZEN SEBEBİ:
Merak, merak çok garip bir duygu, insanın içinde kıpırtılar oluşturan, tüylerini diken eden, göz bebeklerini büyüten.
Yaşam boyunca tadılan en eşsiz hisler arasında olduğuna şüphe yok.
Merak ettiğimiz şeylerin peşinden gitmek zaman zaman bizde bir hayal kırıklığı oluşturabileceği gibi aksi bir durumun da yaşanması söz konusu olabilir, nitekim merakımızın uyandığı her şey basit veya elde edilmesi kolay şeyler değil, kimisi için gerçekten yıllarımızın heba edilmesi gerekmekte, elbette ki bunlardan bazıları, verilecek olan emeğe katbekat değecek, bize güzel bir geleceğin kapılarını aralayacaklar lakin bazı alanların, özellikle de hobi olarak nitelendirilebilecek alanların bize böyle fırsatlar tanımayacak oluşu da su götürmez bir gerçek.
O yüzden hobi ve hayal çerçevelerini ikiye ayırıp, birbirlerine karıştırmadan, hayallerimizi hedeflerimiz, hobilerimizi ise aktivite/etkinlik olarak düşünüp, ikisinden de maksimum ölçüde verim alabilmek mümkün, zira hayaller yalnızca hayal olarak kalırlarsa, uğruna adım atmaktan kaçınılırsa, ertelenirse, yarına bırakılırsa, yaşamakta olduğumuz an, kıymetini yitirir, eğlenceli bir geleceğin serabına kapılıp, günümüzün gerçeklerini kendimize bela eder, başımızı dertten ve sorumluluktan zor kurtarırız.
Söz konusu ertelemek olduğundaysa insanın en büyük ihaneti kendisine yaptığı sır değil, hayatımızın bir kısmını bazı şeyleri erteleyerek geçiriyoruz ne de olsa. Pirinç tanesi kadar dermanımız bile olsa yeter aslında, adımların bize devasa görünme sebebi onlara dev aynasının tersinden bakıyor oluşumuz. Biz bu dünyada tekiz, milyarlarca insanın içerisinde yalnızca bir tane bizden var.
Bizimle aynı isme sahip olabilirler, aynı kıyafetleri giyebilirler hatta benzer hikayeleri de olabilir, içlerindeki ruh ve kalp, bizdeki ile asla aynı olmayacak, keza bizim ki de aynı şekilde, herkes eşsiz, bir hedef ve amaç uğruna, gerektiğinde düğmeye basacak kişi olmak adına geliyorlar hayata. Kimsenin kimseden kendini üstün görmemesi gerek.
Konumuza dönmemiz gerekirse, merak ilk başta çok kuvvetli bir duygu olarak karşımıza çıkar, bizi bir konuya kitler, konuyu ilk keşfettiğimiz andan itibaren minimum birkaç saat, genelde birkaç gün konuyla ilgili planlar yapmaya, hayaller kurmaya, hedefler koymaya başlarız, günden güne kararımızı kesinleştirip yola koyma adımları, vazgeçip hayatımıza dönme düşüncesinin ikileminde kalıp, bir süre daha gölge göletine bırakırız anlık merakımızı.
Hayatın bir noktasındaysa, mevzubahis zaman diliminde merak edilen şey her neyse, tekrardan karşımıza çıkar, çekim yasası dediğimiz olay bunu özetler nitelikte.
Bir kere denk geldik, ilgi duyduk, üzerine bazı düşüncelerimiz oldu, tamam, şimdi kendimize bir tokat atıp, konudan uzaklaştırma zamanı geldi! Tokat atıldı, uzaklaşıldı, mı acaba?
BUMERANG MİSALİ:
Ne olduğu fark etmeksizin herhangi bir şey bizim kıskacımıza bir kere girdiğinde, hayatımızın o bölümünde olmasa bile başka bir bölümünde karşımıza yeniden çıkacaktır hiç şüphesiz, ondan köşe bucak kaçmadığımız sürece.
Yüzleşme gerçekleşecek ve bu doğrultuda belli başlı sarsıntılar yaşanacak hayatımızda.
Bazı insanlara veda edeceğiz.
Uzun süre görmediklerimiz ile sıkı fıkı olacağız.
Yeni eşyalarımız olacak belki de?
Aracımızdan uzaklaşacağız.
Hobimiz bize yasaklanacak.
Tam olarak ne olacağını, yüzleşme yaşandığı esnada anlayacağız, bildiğim tek şey yüzleşme anlarının insan hayatında milat etkisi yaratan anlar oldukları.
Öncesi ve sonrası arasında dağlar kadar farkı barındırır böyle anlar, insan kendisini yenilenmiş hisseder, değişmiş, huzura kavuşmuş, ona geri dönmesi gereken şeyler dönmüş ve devamında kalıcı vedalar edilmiş.
Bumerang misali, fırlatmışız, kaçmışız, ama bize geri dönmüş, daha sert, rüzgârı da arkasına alarak, yağmurlar da ıslanarak, çarpmaya, belki de bizim canımızı acıtmaya, son sürat bir hızla, geri geliyor hışımla.
İLGİ VE MERAK FARKI:
Anlık merak eşliğinde bedenimize yüklenen bir diğer duygu da ilgi oluyor, merakla aynı doğrultuda çalışan bir duygu olsa da insanlar, yıllarca merak ettiğimiz için mi ilgi duyarız yoksa ilgi duyduğumuz için mi merak ederiz diye sorup durdular belli başlı mecralarda.
Kendi adıma konuşmam gerekirse durumun ne olduğuna göre ikisinin de olabileceğini düşünüyorum.
Misal;
Bir araç vardır, bir panoda resmini görürüz, o aracın tüm özellikleri panoda halihazırda mevcuttur, hepsini okuyup bir heyecanlanırız, bu ilgidir, sonuçta aracın bize neler vadettiği panoda görülmekte, ince ayrıntısına kadar bizlere lanse edilmekte.
Bir de bir film vardır, yalnızca posterden ibaret olan, henüz fragmanı ve fotoğrafları yayılmamış, yalnızca dedikodusu dönen bir film, bu durumda ise merak duyarız, nitekim konuya ilişkin yalnızca bir tasarım mevcuttur, onun haricindeyse bize bir şey gösterilmemiş, geride kalanlar belirli bir tarihte gösterilecek fragmana ya da yapılacak olan etkinlikteki bir sunuma kalmıştır.
İkisine baktığımızda bile ikisinin de hem merak hem ilgi olduğunu söylemek mümkün, aradaki tek fark merakın, ilgiye oranla, ilk başta işin içerisindeki sürpriz unsuru olması sebebiyle, daha kuvvetli bir duygu olduğudur.
Merakın tehlikeli oluşuysa buradan gelmekte, detaylar ortaya çıktığında insanın hevesi hem kırılabilir hem arşa çıkabilir, bir bahis, kumar gibidir merak uyandırmak.
Bülbül olduğu kadar kargadır, mis kokulu güller kadar iyi bilir çöplüğün yerini.
İşletmeler ve bireysel pazarlamacılar arasında sıkça tercih edilen bir satış yöntemidir merak uyandırarak ürüne müşteri çekmek, fazla detaya girmeden, sırf merak unsuruyla ürünlerini sattırmayı isterler, ürünün kullanışlı olup olmaması, satıp satmamasından daha az önem taşır, ana amaç kitleye, daha hızlı ulaşmak, orantısız bir büyüme yakalamaktır.
İlgi daha garantici bir duygudur meraka oranla, bize neler getireceğini bilir, neler istediğimizi söyler, tatmin olmamız için bize sunulan ürün ile beklentimizi kolayca karşılarız.
Daha çok garantici insanların izlediği bir yoldur ilgi, macera aramaktansa istenileni almak isterler.
Özetle merak duygusu çok güzel olsa da hayal kırıklığına sebebiyet verme ihtimaline karşın duygunun güzelliği kolaylıkla sönebilir. İşin içinde sürpriz barındırmayan meraklar ise daha çok ilgidir, ilgi seviyeli bir meraktır da diyebiliriz yani anlayacağınız.
Hatta yer yer ilgi bile merakın önünde olup, yalnızca gelen sese kafamızı çevirip bakmamızdan ibaret olan bir süreç olabilir, dediğim gibi, yıllardır konuşulan bir konu, iki ucu taşlı değnek misali.
MERAK İLGİYE DÖNÜŞÜRSE:
Merakın ilgiye dönüşmesi ile birlikte ilk satırlarda söylemiş olduğum, günlük hayatımızda ilgimizi çeken konulara karşı bir atak girişimi yapmamız kaçınılmaz, artık meraktan çok daha fazlasına sahibiz, konuyu biliyoruz, bir şeyler yapmalı ve bazı cevapları almalıyız, bu cevaplar bizi soğutacak ise eğer oradan uzaklaşmalı, gündelik hayatın telaşına kendimizi döndürmeliyiz.
Eğer ki soğumuyorsak o zaman, üşengeçlik perilerini üstümüzden defedip, konuysa konuyla alakalı kendimize donanım kazandırmalı, bir yer ise gidip görmeli, kişi ise tanışmalı, yiyecek içecek ise yiyip içmeliyiz.
Ne de olsa bumerang, elbet bir kez de olsa geri dönecek. O dönmeden biz ona gitmeliyiz sahiden ilgileniyorsak şayet.