Uzun zamandır tatminsiz ,hissiz , duygusuz yaşarken birden bir gece gafletimizi sarsan , bizi uyandıran bir afetle kendimizi nefsimizi sorgulayıp tanımı konulamayan kelimelerle tarifi olmayan acılar hissettik.Şahsım adına biraz karmaşık , sorgulayıcı,uykusuz,endişeli birkaç geceden ve daha az gaflet dolu gündüzlerden sonra içime sığdıramadığım birkaç seyi kelimelerimin arasına sıkıştırmaya karar verdim.
Bir şeyleri ifade etmenin çok zor olduğu, kılı kırk yararcasına düşünüp içimizden konuştuğumuz, içsel muhasebemizi bile yapmaya cesaretimizin olmadığı şu günlerde kelimelerimin acizliğini mazur görün.İnsanların sebep olduğu adaletsizlikten ,düzensizlikteki kaostan ,vahşilikten ,bitmek bilmeyen düşmanlık ,hırs,kinden yorgun ve yaşli bir dünyanın içinde yaşıyor olmaktan oldukça üzgünüm.
Keşke başka türlüsü mümkün olabilseydi fakat içinde bulunduğumuz günlerin kalpleri sızlattığı zamanlarında bile insanlığını yitirmiş bazı insan görünümlü varlıkları için aklımda kalan mühim bir söz var “Zalimler için yaşasın cehennem…”
Kıldan ince kılıçtan keskin bir ifade …Peki neresindeyiz bu çizginin ?
Bir zamanlar izlediğim platform filmindeki karakterler aklıma geliyor… İzleyenleriniz bilir hem kült hem de mesajları yönüyle günümüz insanını anlatır. Yeterince kötü olmak için şartları nazara verir ama aslında her insanın içindeki kötü tarafın inkişafına da işaret eder .
Platformun her basamağında farklı zumreler var ve zamanla herkes asimile olup insani bütün melekelerini yitirir .Hatta platforma kitapları ile dahil olan daha erdemli bir karakter vardır , belki de bu sanırım hepsine ışık olacak , herkesi aydınlatacak denilen umut verici karakter dahi ortamın vahşi çarklarında yok olma korkusu ile kendini manevi anlamda yok eder , en üzücü tarafı ise feda ettiği şeyler karşılığında yaşadığına ,hayatta kaldığına şükrediyor olmasıdır.İşte bu utanılası şükür ile başbaşa görüyorum kendimle birlikte bazı insanları da günümüzün platform filmine benzeyen dünyasında …
Bu utanç bize ömür boyu yeter diyebilecegimiz hiç de az şeye şahit olmadık son yıllarda ….Son yaşadığımız asrın felaketi mi rezaleti mi tartışma konusu olan deprem, belki de en büyüğüydü o şeylerin … artık yeter demek geliyor içimden ama Habil ile Kabilin mücadelesini hatırlıyorum .Soyun Kabilden çoğaldığını ve kıyamete kadar yer küreyi bile serzenişe getirecek kötülüklerin devam edeceğini biliyorum. Canım acıyor ,caresiz hissediyorum .İçimizdeki iyilik ve kötülüğün, gördüğümüz ve anlamlandıramadığımız gündemsel haberler, karmaşık şeyler gibi iç içe girdiğini hissediyorum . Keşke demek kadere taş atmak demekmiş ama keşkelerim çoğalıveriyor. ….
Hayata baglandığımız güzel anlarımız da yok değil tabi ki …Daha fazla şükür doluyuz ama o şükrü ederken bile utanıyoruz . Boğazımızda düğüm oluyor yiten canların acısını çeken insanların hüznü … imkanların içindeki imkansızlıkları hatırlayıp kocaman bir ah çekiyoruz . Derin hislerimizle korkularımızın içine girip düşüncelerimize rota belirlemeye çalişiyoruz…
Yeniden tekrar kendi dünyamiza dönüyoruz ve bizi hayata bağlayan şeylere sarılıyoruz …herkesin mücadelesi farklı elbette ama genel olarak terk edemediğimiz gafletimize döndüğümüz de aşikar …
Hislerimiz ve insani latifelerimizin de apayrı bir enkazın altında olduğunu bizatihi yaşıyorum.Tüm insanlik adına üzgünüm …Oysa Dünya hepimiz içindi …Keşke başka türlüsü daha mümkün olabiseydi …
Sevdiğim ,aykırı,sağlam,derin lirikleri olan bir rapçinin “başka bir dünya mümkün” isimli albümü vardı … dinlemek isteyenler için introsunu ekleyeceğim.Sözlerinin birçoğumuzun hislerine tercüman olacağını düşünüyorum.
https://soundcloud.com/ayhankaya/sets/baska-bir-dunya-mumkun
Başka bir dünya mümkün ,suçlamalar ,açlık,kıyım ve savaştan uzak
Başka bir dünya mümkün, sonuçlarından yoruldu kulak
Başka bir dünya mümkün , çöller değil vicdan kurak
Başka bir dünya mümkün , katliam zulüm herkes yoruldu…!
Yazacak,söylenecek şeylerin yoğunluğunun altında ezilen parmaklarım ve düşüncelerim eşliğinde affınıza sığınarak yazımın sonunda size iki terapik müzik ve hikmetli bir Nazım şiiri bırakıyorum…şifa olsun, merhem olsun yaralarımıza ,yarınlarımıza …
….
Dörtnala gelip Uzak Asya’dan
Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket, bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak ve ipek bir halıya benziyen toprak, bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın, yok edin insanın insana kulluğunu, bu dâvet bizim….
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine, bu hasret bizim…