İnsan öyle ekrana bomboş bakar mı? İşte o günlerden geçiyoruz hepimiz…
Ruhumuz enkaz altında ona şüphe yok. Her çıkan canlı bedende ise umutlarımız bulut üstünde.
Ama bitti artık…
Bu saatten sonra canlı insan çıkması da mucizelere kaldı. Artık enkaz kaldırmaya dönecek her şey.
Ve biz bolca “inşaat işlerine dair mevzuatta şu değişiklikler yapılacak, bundan sonra daha dikkatli olacağız” mavallarını dinlerken bulacağız kendimizi.
3 ay sonra bir daha yaşanacak depreme kadar her şey unutulmuş olacak. Kim bilir belki bir dahaki depremde bizler enkaz altında yaşam savaşı veriyor olacağız. Yine değişen hiçbir şey olmayacak.
Eğer şu deprem olmasa devlet imar affı çıkartmak üzereydi. Çalıştığım kurum İmar ve Kentsel İyileştirme Müdürlüğü. İmar barışına hazırlık yapıyorduk hepimiz.
Şimdi rafa kalkar… Ama sonraki iktidar değiştiğinde (seçimlerle değişecek gibi görünüyor) hemen tekrar gündeme gelebilir. İnsan nisyan ile malul. Hele biz sabah yediğini akşam unutan bir millet olduğumuz için her şeyi yuttururlar bize.
İnsanımız çürümüş. Fırsatçılık kanına işlemiş. Deprem bölgesine yakın illerde ev fiyatları uçmuş, kiralar zamlanmış. Adam depremden kaçıp gidiyor. Yolda çorba içeyim diyor. Bir çorbaya 200 TL diyorlar.
Şu an acımız sıcak. İnsanımız çok yardımsever. Devletin yetişemediği yerlere halkımız yetişiyor. Ama içimizde çok kanı bozuk insan da var. Bunu bilelim.
Yağmacılık bir millet sorunu değildir bir ahlak sorunudur. Marmara Depreminde mülteciler yoktu ama pikaplarla çevre illerden deprem bölgesine yağmaya gelen insanlar bizim insanlarımızdı.
Her ne kadar insan demeye utansak da.
Türkiye’nin Deprem haritasına baktığımızda fay hattının etrafındaki yerleşim hepimizin ne kadar da dikkatini çekti. Fay hattı üzerinde şehirler kurmuşuz. Hadi kurduk bari binalarını sağlam yapaydık. Oradaki imar koşullarını 4 kattan fazla olmayacak şekilde düzenleseydik mesela. Sismik izolasyonun binalar ruhsat alamasaydı mesela…
Ama hep bunlar içimizdeki liyakatsiz insanların kurumlarda yüksek mevkilere gelmesiyle ilintili. AFAD’ın Genel Müdürü İmam Hatip Mezunu, Tasavvuf Ana Bilim Dalında yüksek lisans yapmış. AFAD’ın başına getirmişler adamı. TUBİTAK’ın başına hayvanat bahçeleri müdürünü getiren zihniyetten “liyakat” diye bir şeyi beklemek akıllıca bir şey değil zaten.
İnsan çok öfkeleniyor. Her şey ayan beyan ortada olmasına rağmen hiçbir şeyin değişmeyecek olmasına üzülüyor biraz da.
Çünkü insan hayatının kıymetsiz olduğu bir coğrafya burası.
Evet fay bariz belli. Burada bir deprem gelecek. Bu işin sebepler boyutu.
Allah, böyle gizler eylemlerini. Ayan beyan açık edecek olsaydı ona inanmayan kimse kalmazdı. Bu bozulmuşluğumuza, çürümüşlüğümüze, ahlaksızlığımıza bir tokattır. Ölen binlerce masum insan da bu ahlaksızlığın ve bozulmuşluğun kurbanlarıdır. Yani müsebbib Allah değildir, ahlaksız müteahhittir, ruhsat veren iş bilmez memurdur, parasına bakan, çıkarcı yapı denetim firmasıdır.
Depremin şiddeti 7.7.
Kuran’ın 7. suresinin 7. ayeti ne diyor, bakın;
“Sonra olup biten her şeyi kesin bir bilgiye dayanarak kendilerine anlatacağız. Çünkü biz, hiçbir zaman onlardan uzak ve habersiz değildik.”
İnsanı aldatıp sanki Allah yokmuş gibi davrananlar, kıyıda köşede rüşvet yiyip uygun yapı denetim raporu verenler. Siz Allah’ı habersiz mi sanıyordunuz?
Allah, bir başka topluma bizi de örnek olsunlar diye helak edebilir. Çünkü bizde farklı değiliz ki. Biz de usulsüz inşaatlar yapıyor, insan canını hiçe sayıyoruz. Yalan dilimizden eksik olmuyor, insan kandırmaya bayılıyoruz. Fırsatçılık damarlarımıza işlemiş. Yerle yeksan edilsek hakkımız. Kimse kimseyi düzeltmiyor çünkü.
Rad Suresi, 11. ayette Allah ne diyor;
“Bir toplum kendisini değiştirmedikçe Allah’ta onları değiştirmez.”
Deprem bölgesinden bir takım mucizelerde duyduk. Mesela;
Enkazdan saatler sonra çıkartılan çocuğa soruyorlar “acıktın mı?” “hayır beni bir abla doyurdu” diyor. Bu çocuğu doyuran kim? Çocuk enkaz altında kendisini kurtarmaya gelenlere “eve nasıl girdiniz?” diye soruyor. Ona depremi hissettirmeyen kim? 2 aylık bebek 30 saat enkaz altında. Anneler iyi bilir bu bebeğin 2 saatte bir emmesi gerekir. Yardım istemesini bilmez, kendini dahi koruyamaz. Onu o enkaz altında koruyup, kollayan kim?..
Allah burada ölen insanların hesabını elbette soracak, insanlar ölürken diri diri toprağa gömülmüş gibiydiler. Üstlerine çimento, beton, tuğla yağdı. Demiyor mu Allah, Tekvir Suresinde; “…Diri diri toprağa gömülen kıza, hangi günah sebebiyle öldürüldüğü sorulduğunda,”…
Elbet sorulacak. Dileriz bu hesabı önce Türk mahkemeleri sorar. Ve biz de görürüz. Allah’ın hesabı çetin zaten ondan eminiz.
Ne diyordu bir Şaman öğretisi. “Ders sen öğrenene kadar devam eder.”
Allah, terk-i diyar eylemiş yüzbinlerce insanımıza cennetinin en güzel yerlerini versin. Geride kalanlarına sabırlar ihsan etsin.
Milletimizin başı sağolsun.