Kader; senaristliğini ve yönetmenliğini Zeki Demirkubuz’un yaptığı, 2006 yılında vizyona girmiş bir dram filmidir. Başrollerini Vildan Atasever, Ufuk Bayraktar, Engin Akyürek, Müge Ulusoy, Ozan Bien paylaşmaktadır. Film, Altın Portakal’da En İyi Film ve Altın Lale ödülü kazanmıştır.
…BİRDEN DURUP DURURKEN İÇİM CIZ ETTİ, BİR BAKTIM YİNE AYNI KARIN AĞRISI ÖYLE ÖZLEMİŞİM Kİ SENİ…
- Bunların yanı sıra 2007 Uluslararası İstanbul Film Festivalinde (Türkiye):
- En İyi Yönetmen, En İyi Erkek Oyuncu (Ufuk Bayraktar), FIPRESCI Ödülü’nü,
- 2007 Ankara Uluslararası Film Festivalinde(Türkiye): En İyi Yönetmen,
- En İyi Kadın Oyuncu (Vildan Atasever), En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu (Müge Ulusoy) ödüllerini,
- 2007 Nürnberg Film Festivalinde (Almanya): En İyi Film ödülünü,
- 2006 Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali (Türkiye): En İyi Genç Yetenek (Ufuk Bayraktar) ödülünü kazanmıştır.(1)
PEKİ KONUSU NEDİR?
Ödüllere doyamayan film bir aşk üçgenini temel alır. Bekir (Ufuk Bayraktar) Uğur’a (Vildan Atasever) aşıktır. Uğur ise Zagor’a. (Ozan Bilen) Zagor ise sürekli suça bulaşan, beladan uzak duramayan biridir.
Bir akşam Cevat (Engin Akyürek) ve zagor karşı karşıya gelir ve Zagor Cevat’ı orada öldürüp kaçar. Uğur’da aynı gece kaybolur. Uğur’un annesiyle ( Müge Ulusoy) birllikte olan Cevat ölünce Uğur’un ailesi de sahipsiz kalır. Bu sırada evlenen Bekir Uğur’un ailesine yardım eder. Bir gün Zagor’un izine rastlayınca Uğur’a da ulaşabilme ihtimali doğar. Sonrasında Bekir yıllarca bu aşkın peşini bırakmayacak, bu uğurda herşeyi ve herkesi feda edecektir.
“Ne zaman bir darbe yeme fırsatı olsa gerçek mazoşist her
zaman çenesini uzatır.” (Freud, 1924)
Esasen Kader’in hikayesi 1997 yapımlı olan Masumiyet filminin geçmişidir. Masumiyet’in geçmişini, hikayenin nasıl ortaya çıktığını anlatır Kader ve tüm film Masumiyet filminde yer alan on dakikalık bir monoloğun yansımasıdır aslında. Masumiyet devam filmi olarak kabul edilir. Basmane’de bir otelde yaşayan ve hayat kadını olarak hayatına devam eden Uğur (Derya Alabora), Uğur’a saplantılı olan Bekir (Haluk Bilginer) ve hapishaneden yeni çıkmış Yusuf’un (Güven Kıraç) etrafında şekillenen bir hikayesi vardır.
Peki bu aşk üçgenininde bizi içine çeken, kültleşmesini sağlayan neydi?
Yanlışı yanlış olduğunu kabullenerek yapmak ve bunda ısrar etmek belki de insanoğlunun doğasında olan şeylerden biri. Bekir başkasını sevdiğini bildiği halde Uğur’un peşinden koşmayı bırakmadı. Zagor masumları öldürmekten vazgeçmedi, Uğur bir suçlu da olsa, hayatını mahfetse de Zagor’un peşini bırakmadı. Burada insanı çeken şeyin aslında yanlışın ta kendisi mi olduğu yoksa sevilecek şey olarak yanlışın ta kendsine mi çekildiği konusu tartışılabilir.
-Gerçekten ne istiyorsun Bekir,bu iş nereye gidecek böyle?
Nereye giderse…
-Ne demek nereye giderse?
Öyle işte olmuyor sensiz.
Demirkubuz filmlerinin bütününde olduğu gibi Kader filmi de plan-sekans tercihi, ışık kullanımı, sabit kamera açıları, mekan seçimleri ve sanat yönetmenliğiyle atraksiyonsuz ve günlük hayatın ritminden uzak olmasıyla aslında gerçek hayatın içinden çıkıp gelen bir filmdir. Dolayısıyla evin içine baktığımızda tanıdık nesneler görebilir, karakterlerin düşünceleriyle birebir empati yapabilir, gezdiği sokaklara aşina olabiliriz. Çünkü insanı karakterin özelinden çıkarak toplumun yansıması halinde görebiliriz bu filmlerde.
Kimin aşkı daha büyüktü?
Baştan sona bir sevda uğruna yaşanan bu olaylarda kimin aşkı daha büyüktür, kişiye göre değişir. Uğur’un gittiği her hapishanede Zagor’u takip etmesi, zamanla bu yolda hayat kadını olmayı tercih etmesi ve bundan vazgeçmemesi mi, Bekir’in İstanbul’da hasta çocuğuna ilaç almaya çıkıp Uğur’un yanına Kars’a gitmesi mi?Bu seçenekleri aşk olarak kabul etmeyip saplantı olarak da görebiliriz. Nitekim hiçbir suçu olmayan Bekir’in eşi ve kızı da bu hikayenin bir parçasıdır. Aynı zamanda herkes gibi hayatlarının mahfolmasına sebep olmuştur bu aidiyet.
“Yolu yok, çekeceksin. İsyan etmenin faydası yok. Kaderim böyle. Yol belli, eğ başını usul usul yürü şimdi…”
Zarar verici olanın peşinde koşma eğilimi filmimizde ki aşkın esasen mazoşistliğe dayandığını açıkça da gösteriyor aslında. Bu da insanın kendisini dahi şüpheye düşürecek bu ikilemi doğuruyor; zarar vereni mi seviyorum yoksa sevdiklerim karşısında zarar verilecek kişiye mi dönüşüyorum? Aşkın ve sevdanın her zaman toz pembe olmayacağını, hayatın içinden canlı örnekleriyle gördüğümüz, iyinin ve kötünün çatışmasını izlediğimiz Kader ve Masumiyet filmleri bize anlatmaktadır.
(1) : Ödül açıklamaları https://tr.wikipedia.org/wiki/Kader_(film) websitesinden direkt olarak alıntılanmıştır.
Siz kendinizi bu hikayenin hangi karakteri olarak görüyorsunuz, karakterlerin seçtiği yolları seçer miydiniz? Youmlara ekleyebilirsiniz.
Yalnızca Bir Film İzleyicisi Ve Sinema Sever Olarak Yorumlamaya Çalıştığım Bu Filmleri Beğendiyseniz Ve Devamının Gelmesini İsterseniz Yorumlarda Belirtebilirsiniz. İzlemiş Olduğunuz Filmler Varsa Yorumlarda Belirtebilirsiniz. Yazımda Eksik Yanlış Gördüğünüz Noktalar Varsa Yorumlarda Belirtebilirsiniz.