Efes Antik Kenti “Dünya Miras Listesi” ne 2015 yılında dahil edilmiştir. Efes Antik Kenti dört ana yerleşkeden oluşmaktadır. Bunlar; Çukuriçi Höyük, Ayasuluk Tepesi, Efes Antik Kenti ve Meryem Ana Evi’dir. Efes, antik dönemin en önemli merkezlerinden birisidir. Hangi yönden en önemli merkezlerindendir diye sorarsanız eğer; Efes bir liman kentidir, kültürel ve ticari bir merkez haline gelmiştir. Efes Antik Kenti bünyesinde muntazam bir tarih barındırmaktadır ve gittiğinizde de zaten bu tarihi en derinden hissedersiniz. Peki, bu Antik Kenti bu kadar önemli kılan tarihçesi nedir? Hangi dönemlerde insanlar burada yaşamıştır?
Bu soruların cevaplarına indiğimizde ise şöyle bilgiler bize kucak açar; Efes, tarih öncesi dönemden başlayarak Helenistik, Roma, Doğu Roma, Beylikler ve Osmanlı dönemleri boyunca yaklaşık 9000 yıl kesintisiz yerleşim görmüştür ve her dönemde de o dönemin en önemli yerleşkelerinden biri olmayı başarmıştır. Bu kısa bilgilere şöyle bir göz attığımızda bile muntazam bir tarih ve yaşanmışlık olduğu gözler önündedir. Evet arkadaşlar bu yazımızda 9000 yıllık geçmişe sahip bir kentten bahsedeceğiz. Ama tabii hak verirsiniz ki bu kadar büyük bir antik kenti tek bir yazıda açıklamak çok da mümkün değil. Şimdiden iyi okumalar diliyorum.
Efes Antik Kenti’ne ilk adım attığımız anda hikayemiz başlıyor aslında. Liman Caddesi ile gezintimize başlıyoruz. Liman caddesi bu kentin en uzun caddesidir. 600 metre uzunluğa sahiptir ve Hıristiyanlık döneminde anıtlar yer almaktaydı. Caddenin ortasında yer alan sütunlu Dört Havari Anıtı’nda ise havarilerden bir tanesinin heykeli vardı. Bu caddeden ilerlediğiniz zaman karşınıza Büyük Tiyatro çıkacak tabii ki bilgisini vermeden geçmek olmaz. Bu tiyatro Panayır Dağı eteğinde yer alıyor. 65 sırası bulunan tiyatro 25.000 kişiyi aynı anda bünyesinde barındırabiliyor. Günümüze kadar çok güzel korunmuş olan bu tiyatro aslında 3 katlı. Evet yanlış okumadınız 3 katlı. Peki arkadaşlar burada size şöyle bir soru yöneltmek isterim. Sizce 3 katlı olmasının bir anlamı var mı?
Evet arkadaşlar bu tiyatronun 3 katlı olmasının bir anlamı var. Tiyatronun her katı farklı dönemlerde, kentin zenginliğine ve ihtişamına paralel olarak eklenmiştir. Peki hangi dönemlerde kimler tarafından bu katlar eklenmiştir? Bu sorumuzun yanıtı ise şöyle; İmparator Neron I. yüzyılda bu tiyatronun 2. katını heykeller, oymalar ve çeşitli sanatsal yapılarla süsleterek dikmiştir. II. Yüzyılda ise Septimus Severus tiyatronun 3. katının inşasını sağlamıştır. Bu tiyatro inşası, aslında o dönemlerde sanata ne kadar önem verildiğini gözler önüne seriyor. Bunun yanı sıra bu tiyatro sadece sanatsal faaliyetler için kullanılmamıştır. Gladyatör dövüşlerine de ev sahipliği yapmıştır.
Bu antik kenti keşfederken karşımıza çıkacak ve çoğu kişinin duyduğu ve bildiği bir yer var sırada. Celcus Kütüphanesi. Roma dönemi yapılarına baktığımızda en güzelleri arasında yer verebileceğimiz bir yapı bu kütüphane. Sadece kütüphane olarak kullanılmasının yanı sıra mezar anıt olarak da kullanılmış zamanında. Bu kütüphane için ufak bir dipnot düşmek isterim; Zamanında Efes Valisi olan Celsius öldüğünde, oğlu bu kütüphaneyi babasının adına mezar anıtı olarak inşa ettirmiştir. Celsius’un lahdi kütüphanenin batı duvarı altındadır. Bu da aklımızın bir köşesinde yer alsın J Kütüphanenin cephesi 1970-1980 yılları arasında bir restorasyon geçiriyor arkadaşlar. Bu kütüphanenin içine girdiğinizde dört adet heykel gözünüze çarpacak. Bu heykellerin simgelediği şeyler var. Bunlar; Hikmet (Sophia), Bilgi (Episteme), Akıl (Ennoia) ve Erdemi (Arete) isimli heykeller bulunmaktadır.
Sırada güney agora kapısı var. Bu kapının ismi ise Mazeus Mitridatis’dir. Bu kapı kütüphaneden önce Augustus zamanında inşa edilmiştir. Daha sonra ise Efes zenginlerinin konakladığı sitede sıra. Yamaç Evler Sitesi. 4000 m² alana inşa edilmiştir ve her evin kendi avlusu vardır. Bu evler dönem şartlarına kadar o kadar lüks ki evler yerden ısıtma şekline sahip. Evet arkadaşlar doğru okudunuz yerden ısıtma sistemi.. Şehir terk edilene kadar bu sitede insanlar konaklamaya devam etmiştir.
Arkadaşlar sırada Latrinalar var. Nedir bu latrina diye soracak olursanız hemen cevaplayayım. Latrinalar o dönemdeki umumi tuvaletler.. o dönem insanları bu tuvaletlere farklı anlamlar yüklemiş aslında. Yani bir tuvalete nasıl farklı bir anlam yüklemiş olabilirler diye aklınızdan geçirdiğinize eminim. Şöyle ki o dönemde insanlar ihtiyaç gidermenin yanında sosyalleşmek için kullanmışlar latrinaları. Evet doğru okudunuz o dönemde insanlar temel ihtiyaçlarından birisini karşılarken aynı zamanda birbirleriyle sohbet muhabbet ediyorlardı. Bunun yanı sıra latrinaların hemen önüne bir su kanalı yer almaktadır. Bu su kanalını da taharet için kullanmışlardır. Ufak bir dipnot daha düşmek isterim; o dönem de yaşayan insanların taharetleri köleleri tarafından gerçekleştiriliyordu. Evet arkadaşlar peki şehirin merkezi diyebileceğimiz bir yerine konumlandırılan bu latrinalardan etrafa nasıl koku yayılmıyor diye düşündüğünüzü biliyorum çünkü öğrendiğim zaman bende bu şekilde düşünmüştüm. Merakınızı şu şekilde gidermeye çalışayım, latrinanın arkasına konumlandırılan Skolastika Hamamı aslında bu konuda en büyük yardımcısı diyebiliriz. Çünkü bu hamamın suları kanalizasyon sistemine bağlanmaktadır. Bu sayede kötü kokuların maskelenmesi daha kolay bir hale gelmiştir. Bunun yanı sıra söylemlere göre, o dönem insanları latrinaların çevresine kokuların maskelenmesi için, güzel koku saçan çiçekler ekmişler.
İlk yazımız için bu kadar bilgilendirmenin yeterli olacağı kanaatindeyim arkadaşlar. Efes Antik Kenti devam yazımıza Skolastika Hamamlarından devam edeceğim. Bir sonra ki yazıda buluşmak dileğiyle..