İnsanları anlamak üzere kurulu bu hayatın bir parçası olan sözleredir hep sitemim, tutulmamak üzere verilen her sözün cefasını çekmiştir yüreğim. Sözlerime kırgınım biraz da dargın. Bu kadar hayal kırıklığını nasıl kaldırmış yüreğim şaşkınım.Küçük bir kız çocuğunun elinden pamuk şekeri alınmışçasın üzgün, güvendiğim dallarım kırılırken bakanlara da bir o kadar yorgunum. Bir gün gidicem demiştim bu şehirden bir şiirimde, gidiyorum tekrarı olmayan bu hayatı yaşamaya en nihayetinde. Kimsenin bilmediği kitaplarımla, arasında saklı kalan notlarımı da yanıma alıp gidiyorum. Biliyorum böyle gidilmez ama ben öyle gidiyorum işte.
Bir gün gidicem bu şehirden
Hırkamı bile almadan
Ardıma bile bakmadan
Yağmur yağarken
Islak saçlarımla ruhumu temizleyip gidicem
Sabahın erken saatinde
Soğuk işlerken yüreğime
Ellerimi bile cebime koymadan gidicem
Bu şehir bana hep soğuktu demek için
Aralığı beklicem
Ama ocak gelmeden
Kar yağmadan gidicem
Bugün gidicem, bir gün olmadan bu şehirden.
Esra Purtul
Birine özlem duymak keşke sesini duymak kadar basit olsaydı, sana özlem duymak bu kadar zor olmasaydı da seni sadece şiirlerimde bu kadar hasrete, kendimi de kasvete boğmamış olsaydım. Seni yazarken her bir kelimenin cümle oluşunu yaşıyor olmak, bana bu kadar ağır gelmeseydi keşke, ve bir şarkının nakaratı kadar söylenmesi hevesli bekleyişlerimden vurmamış olsaydın beni. Sana yazıyorum başkaları okuyor mısralarımı, yazıyorum Myosotis artık seni yazıyorum.
Tüm insanlığa anlatıyorum bizi, büyük bir tarihi yazıyorum.Ey insanoğlu mutluluk diye bir şey var, en çok onun gözlerinde, benim ise sözlerimle dile geldi okuyun anlayın işte. Şair olmanın ne kadar ehemmiyetli bir şey olduğunu,şiir olduğun her dize de daha iyi anlıyorum ben de. Ben seni en sevdiğim kitabın arasında unuttuğum değil, sakladığım papatyalar kadar masum seviyorum. Myosotis sen bir Oğuz Atay kitabının mısraları kokmak ne demek bilir misin? Bilirsin, hem de çok iyi bilirsin. Ben önce seni Allah’a, ellerinin dokunduğun mısraları sayfalara ve çiçeğini kitaplarıma emanet ediyorum her defasında. Öyle güzel sevmek ne demekmiş beni böyle sevdiğin için daha iyi anlıyorum aslında.
Görmek bakmak arasında ince çizgi vardır derler ya hani, seni gördüğüm yerlere her gün bakmaya gidiyorum. Kilometrelerce hayal gücümden uzakta olsan da, seni görmek uğruna gidiyorum, bir ömür değil bir asır hükûm giymeye aslında. Olurda saç tellerini eksik düşlersem, ya da elindeki çizgilerin sayısını karıştırırsam diye aklım çıkıyor ama sen bir an olsun çıkmıyorsun. Çıkartamıyorum çünkü seni aklımdan, sen benim aklımın ezbere bildiği tek şiirsin, ben de senin şairin.
Sana bakan bu gözlerim hakkını verememiş demesinler diye ben seni çizmiyorum, çizemiyorum değil. Çok güzel çiçek çiziyorum, güneş çiziyorum ama sen çiçek olsan hangisi olurdun seçemiyorum. Güneş olsan günebakan olurum karşında diye korkuyorum. Myosotis ben seni hakkını vererek düşlüyorum. Korkak gözlerim tutuyor düşlerimde ellerini, sözlerim sarıyor sıkıca yüreğini, şimdi yazmak konuşmak kadar zor geliyor Myosotis. Çünkü ben seni yazdığım satırları özlüyorum.
Okuyorum seni bir şiir misali
Herkes dursun, dinlesin beni tüm ahâli
Ne güzeldir sevmek bir tutam da olsa dalında olan karanfili
Ne güzeldir sevmek buram buram aşk kokan bir ahiri
Esra Purtul
Myosotis diyorum sana, çünkü hiçbir çiçek hayat bulduğu toprağı unutmazmış, unutma beni çiçeğim. Üstünü örtmüş olan bir topraktan çok daha fazlası olmak içindi tüm çabalarım. Herkes unutsun ama sen herkes olma, unutma filizlendiğin toprağı.
Çünkü ben seni unutmam, unutamam.
” Unutma beni çiçeği sadakatin simgesidir aşıklarda, çiçeğin hikayesi ise bir efsaneye göre Tuna Nehri kıyısında yürüyüşe çıkmış bir şövalye ve sevgilisi, nehir kenarında sulara kapılıp gitmek üzere olan bir mavi çiçek görürler. Sevgilisinin çiçeği arzu etmesi üzerine çiçeği almaya çalışan fakat bu sırada nehrin sularına kapılan şövalye, son bir hamleyle çiçeği sevgilisine doğru atar ve “Vergissmeinnicht!” yani “Unutma beni!” diye haykırır.”
Unutma Beni Myosotis…
Esra Purtul / 30.01.2023