Hayatta Birden ve Bir Kere Gelen Fırsatlar

Kaynak belirtilmedi

ŞANSLI HAMLELER:

Bazen birden bire, bir konu hakkında harekete geçme fikri gelir insana, devamında ise yavaş yavaş içimizdeki heves ve enerjinin söndüğünü, aklımızdaki fikri, değil gerçekleştirmeye, düşünmeye bile gerek duymamaya başlar, aniden bize olağanüstü düzeyde mantıklı gelen düşünce, sıradanlaşıp silikleşmeye, daha sonra zihnimizin derinliklerine gömülmeye doğru yol alır.

Adına tembellik de denebilir, hevessizlik de.

Sadece, bu tarz düşüncelerin zihnimizden silinmesine izin vermemiz demek, kimi zamanlarda kaçırmayı kesinlikle istemeyeceğimiz özel muameleleri veyahut ikramları, belki bazı armağanları ya da insanları kaçırmamız demek olabilir.

ÖYLESİNE:

Öylesine yapmayı düşündüğümüz ve birden kalkıp gerçekleştirmek üzere harekete geçtiğimiz bir eylem ise, bu ikram ve armağanlara, tamamen tesadüf ve denk gelişlere dayalı olarak kapı açabilir.

Bir kahvaltıya gittiğinizi düşünün misal, sabit menünü standart içeriğinin yanında normalde menü içine dâhil olmayan ekstra bir ürün, o sabah orada olabiliyor. Hevessiz gittiğin bir okul gününde belki de hayatını derinden etkileyecek arkadaşlarınla tanışıyorsun.

HEVESİMİZ SABİT İSE:

Kendi içinde minimize ettiğin, heves söndürdüğün konularda şans, çoğu zaman senden yana oluyor, hayattan beklenti içinde bulunmayı biraz azalttığında hayat sana limon yerine doğrudan limonata verebiliyor, fırsatlar birden bire ayağına bir top edasıyla gelip, gole dönüşecek olan son vuruşu senin yapmanı isteyebiliyor senden, içerideki heves enerjisini birazcık kıstığında, kötüyü düşünerek geçen düşünceler seni iyiliklerle ödüllendirip, belki küçük bir çocuğun gülüşüyle belki karşılaştığın tatlı, özel bir an ile seni, bitkisel hayattan koparıp, yeniden hayata bağlayabiliyor.

Biz umudumuzu kaybederken faklı cephelerde bunlar yaşanıyor ve insan, hayatı sevmeye kaldığı yerden devam etmek isteyebiliyor.

Kurulmaya değer kısa ama öz hayallerin yerini, yadsınamaz, örtülemez, genelin yaydığı enerjiye dayalı acı gerçeklere kaptırmadığımız sürece, günün bizim adımıza daha iyi bir seyir almasına dair bir engel kalmıyor, kendimizi karanlığa hapsedip melankolikleşmediğimiz sürece hayat üstümüzden elini, temelli çekmiyor.

BAZEN:

Bazen de alıyor omuzlarımızdan ellerini, bomboş ve iki büklüm bırakabiliyor bizi evet.

Sonuçta bir biz değiliz ki hayatta, milyarlarca insan var, milyarlarca hikâye ve yaşam. Tek bir kişiye ağırlık verilirse hayatta geri kalan insanların hikâyeleri kopyala yapıştır olur, aynı kalemle desteleri özelleştirelim derken milyarları sıradanlaştırmış oluruz.

Yalnızca kendimizi özel zannederdik öyle olsaydı eğer. Öyle değil nitekim işler, herkes birbirinden pırlanta, şanslı hamleler de özel oyuncularını özenle seçen hayatta, tıpkı bir monopoly edasıyla yolumuza yayılmış, yerleştirilmiş keza, yalnızca o ana gelmemizi bekliyorlar. Geldiğimizdeyse şansın yanımızda olmasını, oyuna ve hayata yeteri kadar önem göstermemizi.

Kaderimizde başrol olacağımız seçim zamanlarına günden güne adım adım ve sakince yaklaşmakta olduğumuz, insanı acıtan bir sürecin içindeyiz zira bu sürecin de en eğlenceli ve akılda kalıcı tarafı, işte tam olarak bu taraf olmalı, tatlı bir heyecan “Acaba” düşüncesi, ihtimaller perisi.

Nasıl biteceğini bile bile izlediğin bir dizi, son sayfasını sırf meraktan açıp da hayal kırıklığıyla yarısında veda etmek durumunda kaldığın bir kitap, eksi günlerini aratması sebebiyle bıraktığın bir oyun veyahut sana ihanet edeceği kesin olan bir insana, umut, çaresizlik, ışık dolu gözlerle baktıran bir hayat.

KAZAN KAYBET SİLSİLESİ:

Kazandığın fırsatların yanında kayıplarında olacak daima hayatta, sadece ileriye doğru giden kimse olamaz ne de olsa, yer yer alçalır, yer yer zirveyi görür, yerinde sayar, bazen zirvede sabit kalır, sonra ayağı takılır ve dibi boylar.

Yaşamı keyifli kılan da “Neydim, ne oldum” sözünü, bize sıklıkla kurdurtması, artık “kimler, kimlerle beraber” pek şaşırmıyoruz, yanlarında olduğumuz insanlara alışıyor, hayatta atacağımız yeni adımlarda onları da birer yan karakter yapıp, yan koltuğumuza oturtuyoruz. Bize onlar eşlik ediyor bazı kazanımlarımızda, şanslı kahvaltı parçasını yerken aynı masada oturup, aynı anda “Menüde olmamasına rağmen bize bunu getirdiler ne hoş” diye tatlı bir şaşkınlığın içine birlikte dalıyoruz. Zaman zaman biz onların yan koltuklarına oturup, gözlerinden parıltılar saça saça anlatacakları bir hikâyedeki destekçileri oluyoruz.

Bencil değil elbette hayat, herkes bir gün olacak bir gemide kaptan, hiç şüphesiz.

Birlikte kazanıyor, yeri geldiğinde dibe birlikte batıyoruz, sadece kazanmaya oynarsak bizden büyük kaybeden olamaz hayatta, kazanma uğruna ettiğimiz kayıplarsa dalgalarca tokat olur suratımıza.

Kazanmak için kaybetmenin gerektiği gibi kaybetmek için de kazanmış ya da kazanıyor, kazanmaya yakın olmak gerekir. İkisinin de tadını tatmadan insan, aralarındaki farkı anlayamıyor.

En ufak bir gelişmeyi, en olumluya yorup, kendini Dünyaların sahibi sanabiliyor ya da tam tersi kırılgan bir yapıya bürünüp bir konumda istemediği halde veda edebiliyor isteklerine, zevklerine, konu kendisini etkilediğinde.

İşler bu noktaya geldiğinde ise ikinci bir filonun gemisi beliriyor limanda, kızıl sancağını geminin güvertedeki diğerine çekmiş, iskele alabanda misali sol tarafında soluna, yüreğin en derinliklerine hançer gibi batmak adına limana varan kızıl sancağının yakıcılığıyla göz alan kallavi bir gemi.

Kızıl sancağı kucaklamayanların hayatta “Gerçekten” başarılı insanlar arasında olmayacakları bariz olsa da insan kaçabildiğince kaçmayı dener her defasında. Kabullenmek acizlik diye düşünür, hayatına anlam yüklediği esnada korkudan keser yaşam enerjisini kökünden, kopartır atar göğsünün üzerine bantlanmış EKG kablolarını.

Çıkartır kendini bitkisel hayattan, ormanın derinliklerine kaçmaya başlar.

ÖYLE OLDUĞU ZAMAN:

Öyle olduğundaysa dönüşü olmaz, biter, her fırsat bir kere gelir insanın ayağına, tek bir şansın vardır golü atmak için, kahvaltıdaki ekstra ürünü tüketmek için, zihninden geçip duran insanla arkadaş olabilmek adına tek bir şans, tek bir şansın var her seferinde zarları bu turda bir tutam şansla ve kendinden emin bir şekilde atabilmek için.

Sıra tekrar sana geldiğinde konumun farklı bir yer olacak, zaman mekan günden uzaklaşmış ve yarınlar şimdiyle uzaktan alakasız, yakından tanımsız görünecek sana, hakkını pas geçersen eğer tekrar yakalayamayacaksın bir daha, küçük kayıpların büyük zaferlerine er ya da geç dönecek olsa da bazı kapılar çarpılmış kalacak suratına, geriye dönemeyecek, zihninden o düşünceleri temelli silemeyeceksin.

Ekstradan ayağına gelen diğer fırsatları belki yakalayacak, geç de olsa kızıl sancağı kucaklayacaksın ama bir tekneyi ömrün boyunca zihninde yaşatacaksın.

Selam Ben Emirhan
Yolunun daha henüz çok çok başında olduğunun farkında olan az insan var hayatta, henüz bir başarı elde edemeden kendini alim sanan çakma filozoflar var, insan, nankör ve kibirli olmasıyla tanınır, ben ise halktan biri, ülkedeki milyonlarca gençten yalnızca bir tanesiyim, Selam, ben Emirhan.
Önceki
Röportaj: Tablet ile Ders Çalışmanın Verimliliği ve Motivasyon

Röportaj: Tablet ile Ders Çalışmanın Verimliliği ve Motivasyon

Sonraki
Yapay Zeka & Upwork’te Freelancer Olarak Para Kazanma Sanatı?

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.