insan yaşadığı hayatta kendine bir yaşama şekli belirler ve belirlediği yollardan yürümeyi tercih eder. Ayağımız yürüdüğümüz yollarda hiç aklımıza gelmeyecek yerlerde sendeler. Biz yaşadığımız sürece aslında sendeleriz. Çünkü, yaşama kavramı bunu gerektirir. Eğer düştüğümüzü görmez isek hatalarımızında farkına varamayız. İnsan kendi beyni ile bir şerit oluşturur. O film şeritinde bir sinema yaratır. Sonra ekranın karşısına geçip kendisini izlemeye başlar.
Aynada kendiniz izleyen insan hatalarını görür mü ?Hatalar insnaları olgunlaştırır. Kişi hatanın içinde iken sorguları devam eder. Öyle bir çıkmaza girer ki ben kimim diye kendini sorgulamaya hatta kendine hesap sormaya başlar. Bütün hayatı boyunca bu soruları kendine farklı alanlarda sormaya devam eder. En sonunda aynanın karşısına geçer. Yüzüne dikkatli bakar. Yüzünde gördüğü tek şey yaşamdan çizgiler olur. Elini yüzüne doğru değdirir. Artık teni eskisi kadar canlı değil ve eline gelen kuruluk, gözaltında ortaya çıkan çizgiler hatta alnın ortasında beliren derin çizgiye uzun uzun dalar. İfadesinde gördüğü hayatın ta kendisidir. Sonra derin derin düşünmeye devam eder. İçimdeki beni bütüttüm mü der. İşte bütün mesele bundan ibaret. İçindeki gerçek kimlik ona neyi anlatıyor ?
Bir insan ben olduğunu kendisini tanıdığı zaman başlar. Kendini tanımayan biri kendini sorgulayamaz ve hatalarının asla farkına varamaz. Çocukluktan bu yana hayat ona tek şeyi sunar. Çocukça yaşamanın ona kattığı zenginliği. Çocukken hemen büyümek isteyen kişiler büyüdüklerinde ise çocukluk zamanını özlerler. Yaşlandıkça münzevi bir hayatı tercih eden insanlar içimdeki beni büyüttüm demek ile kalmayıp hayattan da kendilerini uzaklaştırırlar. Böylece yaşamları eskisi gibi canlı olmaz. Yalnızlık duygusu onları derin düşüncelere sürükler ve ölüme bir o kadar çabuk kapılmalarına sebep olur. İnsan düşüncelerini yaşlandırdığı zaman çocuk olmaktan çıkar ve artı o saf duygulardan bir zaman sonra eser kalmaz.
İnsan bir hatanın içine girdiğinde onu sürdürdüğünde vicdan azabı dumaya başlıyorsa ve bu onu gerçek anlamda rahatsız ediyorsa ,kendi düşünce savaşından yavaş yavaş galip olmaya kendi ile yüzleştiğinde aynaya bakabilir ve ben bunun da üstesinden çıktım diyebilir. Çünkü, duyguları artık yavaş yavaş onun izinden gitmeye başlamıştır. İnsanların duyguları yer çekimi gibi güçlüdür. Yeter ki duygularını harekete geçirebilsinler. İçinizdeki benlik kavramı çocuk mu yoksa yaşlı mı? Kendinize sorduğunuz zaman soruların cevabında aynada gördüğünüz karakter aslında gerçekten siz misiniz ? Görmek istediğiniz ve gördükten sonra kabullenebildiğiniz tek gerçek kimliğinizdir. Karakter iradenin güçlü yanını seçtiği sürece kişi kendindeki her şeyi fark eder. Kendisini fark eden insa başkasını da fark eder. Yani fark etmek farkedilmek kadar güçlü bir duygudur.
Yaşadığımız hayatın görseline şöyle bir bakın. Doğadaki manzaranın güzelliği olduğu kadar, doğanın güzelliğini hiçe sayacak bir sürü kötülüklerde mevcuttur. Siz hangi görsel de olmak isterdiniz? Bir kuş uçarken nasıl kanatlarına güç verip efor harcıyorsa, yaşama kavramında da azim ister. İçinizdeki ben sizin ta kendinizdir. İster onu çocukça sevin , isterseniz yaşlandırın. Bu iki seçenekte yaşam şeklinizi belirlemiş olursunuz. Kendi ile yüzleşemeyen insanlar diğer gerçeklerin farkına varamazlar. İnsan önce kendisini tanımalı be hatalarını gördüğünde ise bunun ona zarar verdiğini anlamalıdır. Unutulmaması gereken tek gerçek var aynada gördüğünüz yüz sizsiniz. Artık ne gördüğünüze bağlı. Bakarken o ifadeden huzur alabiliyorsanız zaten size bakan insanlarda aynı enerjiyi sizden alacaklardır. Yaşamak , mutlu olmayı gerektirir.
Mutlu yaşamak için yapılması gereken 6 madde;
- Doğru düşünme sanatını etkinleştirmek,
- Sorular sorarak kendinizi bulma tekniğini kullanmak,
- Sık sık kendinizi test etmek,
- Doğru arkadaşlık seçimine önem vermek,
- Hayatın kavramını tanımak,
- İnsanları olduğu gibi kabul etmek
İçimizde çocuk kalmış saf duygularımız hala gizlidir. Bu çocukça duygularda yer alan sevgi bağlamı insana nefes olur. İçimdeki beni büttüm mü diyen insan eğer içinde bir canavar yaratırsa o çocukça duygular yerine ,kalbine taş yerleştirmiştir olur. Artık katı düşüncelerin ve yanlış duygularının esiri olmuştur. İşte o zaman benlik duygusu büyümek ile kalmayıp , tüm hücreleriyle yaşama elveda demiştir. İnsan kendisine fener olabilmeli ve en önemlisi kendi dünyasına birden fazla güzellikler sığdırabilmelidir. Hayatımızı güzelleştiren gerçeklerden uzaklaşmamak gerekir. Çözüm odaklı yaşadıkça sorunlarda azalır. Enerjisi düşük insan sağlıklı bir benlik duygusunun içinde yer alamaz. İnsan ne zaman insan olduğunu anlar biliyor musunuz ? Gerçekten benlik duygusunu tanıyıp ve sorguşadığında buna gerçek cevapları bulduğu zaman. İçimizdeki çocuk hep gülmek ister ve coşkusunu aslakaybetmek istemez.