Toplumsal hayatı düzenleyen pozitif kurallar bütünü’… Bu tanım bizim günlük hayatta çok sık karşılaştığımız bir tanım değil. Ancak tanımladığı şey bizim için yaşantımızdaki en hassas nokta belki de. Bilenleriniz olacaktır bu tanım ‘Hukuk’ kavramının akademik olarak açıklanmış hali. Sabah 4.30 saat Medeni Hukuk dersi görmüş ve yarın sabahta aynı şekilde Anayasa Hukuku dersi görecek bir öğrenci olarak bu tanımı yapmak elbette benim için zor olmadı. Ancak hukuk kavramını sadece akademik bir tanım ile açıklayıp ardından köşeye çekilmek, günümüzde var olan ve olmaya devam edecek birçok hukuksuzluğa göz kapamak anlamına gelir. Mademki hukuk tanımını yaptığımız gibi toplumsal hayatını düzenleyen kurallar bütünü, o zaman herhangi bir hiyeraşi ve vesayet altında kalmadan toplumun her kesimine eşit olarak yansımalıdır.
-İmamoğlu’na hukuksuzluk mu yapıldı
2019 yılında yaptığı açıklamalar sebebiyle hakaret suçu iddiasıyla Sayın İmamoğlu hakkında açılan ve siyasi polemik haline gelen dava kısa bir süre önce sonuçlandı. İbb başkanı İmamoğlu 2 yıllık süreyle hapse mahkum edildi. Öncelikle bu cezayı hukuki yönden incelersek; tabi olduğumuz Türk Ceza Kanununa göre 6 ay ile 2 yıl arası bir süre ile ‘kamu görevlisine hakaret suçu’ kapsamında hapis cezası verilmesi mümkün. Yani böyle bir ceza verilemez diyenler olacak ise onlar talihsiz kimseler olacaktır. Ceza verilmeli veya verilmemeli başka bir konudur, ancak bulunduğumuz hukuk sistemi içerisinde böyle bir ceza verilmesi mümkündür. Ancak bu cezanın verilebilecek olması, en üst sınırdan bu şekilde verilmesinin doğruluğu ve uygunluğu anlamına gelmemektedir. Bilirkişi raporları böyle bir cezanın olmasını gerektirecek bir suç unsuru olmadığı yönünde olduğu ve işlenen hakaret suçu direkt olarak bir kişiyi hedef almadığı ortak bir gruba açık bir alanda söylenen cümleler olduğu için en üst sınırdan ceza vermek abesti iştigalden başka bir şey değildir. Topluma mal olmuş ve İbb başkanlığını görevini yerine getiren kimseye sanki ülkeden kaçacakmış gibi bir gözle bakıp yargılamak kimseye samimi gelmedi. Günümüz Türk adaletine olan inancın git gide zayıfladığı ve seçim atmosferine girildiği bu günlerde bu şekilde bir cezanın verilmesi akıllara çok farklı komplo teorilerini getirdi. Öncelikle söyleyelim ki bu karar yukarıda belirttiğimiz gibi hukuki açıdan verilebilir bir karardır. Bu kararın verilmesi bir hukuksuzluk olduğu anlamına gelmemektedir. Ancak sorgulanabilecek ve haklı olunacak nokta bu kararın verilmesinin gerekliliği ve şartlılığıdır. Ucu açık bir şekilde söylenen bir sözün hakaret suçu altında en üst sınırdan değerlendirilmesi hakimin takdir yetkisidir ancak bu da açıkça hakimin takdir yetkisini olabilecek en kötü ihtimalden kullandığını göstermektedir. Bilirkişi raporlarına da bakılarak ve önceki emsal kararlar dikkate alınarak söylenebilir ki bu karar hukuki olduğu kadar hakimin etik davranmadığı ve art niyete yorulabilecek bir karardır ve yargıya olan samimi inancı ve güveni de bir hayli körelten bir karar olmaktan öteye maalesef gidememiştir.
-Mağdur mu oldu mağduriyet mi üretiyor?
Siyasi açıdan kısa bir değerlendirme yapacak olursak bu karar Cumhurbaşkanlığı hayali kuran ve bunun için bir hikaye ve aksiyona ihtiyacı olan Sayın İmamoğlu’nu oldukça memnun etmiştir. İbb zaferinin ardından sahip olduğu kitle ve destek ile muhalefetin doğal Cumhurbaşkanı adayları arasında gösterilen İmamoğlu, bu yarışta hiyeraşik üstü Kılıçdaroğlu’nun gerisinde kalmaya başlamıştı. Genel başkanın adaylığı çok istemesi İmamoğlu’nun hayallerini köreltmeye başlasa da yargının verdiği bu karar İmamoğlu’na can suyu olmuştur. Türk siyasetinde mağdur adı altında olan her kesimin ve her siyasetçinin büyük bir destek topladığı bilinmektedir. Sayın İmamoğlu’nun da, aleyhine verilen bu kararı adaylık için koz olarak kullanması oldukça doğal karşılanmıştır. Meral Akşener’in desteği ile adaylık için son bir savaş başlatan İmamoğlu, bu zamana kadar hapis cezası alıp da en çok sevinenler arasında muhtemelen bir numaraya oturmuştur. Akşener ile ceza sonrası çekilen resim de bunun bir kanıtı olarak nitelendirilebilir. Nitekim siyasi yasak ve tutukluluk cezaları, cezayı alan kişileri yüceltmekten başka bir şeye yaramamıştır. Bundan mütevelli İmamoğu’nun bu yargı kararını siyasi bir propaganda haline getirmesi ve bunu PR çalışması olarak kullanması kendisinin de bunun farkında olduğunu göstermektedir. Ancak seçim süresine halen uzun bir süre olması sebebiyle bu karardan üretilecek mağduriyetin süresi yeterli olmayabilecektir. Bu sebeple muhalefetin adayı konusunda en güçlü aday halen Sayın Kılıçdaroğlu’dur diyebiliriz…