GÜZELLİK ALGISI YAKIYOR:
Görünüşü sebebiyle yanına oturulmayan o çocuk oldunuz mu siz hiç? Kilosundan dolayı hep sınıfta alay edilen çalışkan kız hakkında ne düşünüyordunuz? Alaylar ettiğiniz, aşağıladınız, onları her yaş grubunda dışladınız, gruplaşmayı çok sevdiniz, kendi çapınızda sizi sizden önce koruyacak insanları yanınıza çektiniz, alayınıza kaldığınız yerden devam ettiniz.
Siz neden böylesiniz!
Özellikle ilkokul ve lisede. Zaten bir şeyin ya başlangıcı kötüdür ya da sonu, zira lise de 12 yıllık zorunlu eğitim öğretim hayatının son basamakları, bu basamaklarda da sizi tekme tokat aşağıya indiren, özgüveninizi kıran, tek başınıza bırakan, yetmiyormuş gibi yalnızlığınızla alay eden tonlarca insan var.
Yalnız olandan korkulur bilir misiniz, zihnimde çok şey var yalnızlıkla ilgili, gelecekte bir bir kusacağım içimdekileri.
En beteri de güzellik algısı biliyor musunuz?
Sırf görünüşü sebebiyle yalnız bırakılan o kadar çok kız ve oğlan çocuğu hatta ve hatta yetişkin var ki hayatta.
Konuşsa belki de dağları yerinden kıpırdatacak türden bir sarsıntı yaratacak kadar donanımlı olan insanların, tek başlarına bir kafe de yemek yedikten sonra yine tek başlarına bir otobüs koltuğunda dışarıyı izleyerek evlerine dönüşleri, tek sebebi ayna ve camdan yansıyan yüzleri miydi şimdi.
Bana inanın, buna dayanamayan onlarca insan var ve onlar bir yerden sonra gerçekten bunu kendilerine dert edip, gelecekte de kendi çocuklarını güzellik algısıyla birlikte büyütüyorlar, oysa sevgi, gözün gördüğü değil, görünüşümüzün mükemmel olmasına gerek yok bizim iyi ve kaliteli bir insan olmamız için.
Oysa dediğim gibi, kendimizi yetiştirmemizle ilgili durum sadece. Bomboş bir kutuyuz ve içine elmas da tezek de kitap da koyabiliriz, tüm bunları görünüşler sınırlandırmamak lazım.
Kişilerin görünüşü yalnızca bir kutu ve kutuyu açmadan sadece dışarıdan hayranlıkla bakarak geçen zaman, kutu açıldığında kayba dönüşebiliyor. Kolay aldanıyoruz ve inanın bana hiçbir şey dış görünüşle bitmiyor.
O kadar fazla etken var ki bir insanın karakterinin ve kişiliğinin iyi olduğunu anlamamız için, görünüş elbette giyim kuşam açısından önemli lakin bir insanı yalnızca beş duyu organının dördüne sahip olmasının haricinde tamamen bomboş deriden ibaret olan bir yüzle değerlendiremeyiz. Bu çok büyük bir haksızlık olur.
İnsanlar bunu en çok ergenlik çağında yapıyor, kim benden daha güzel kim benden daha çirkin diye düşünüp duruyor. Bazı insanların yanına sırf görünüşü sebebiyle yaklaşmıyor, onları dışlıyor ve onlar konuşmaya çalışınca da kendilerinden uzakta olmaya itiyorlar, yalnızlıklarına terk ediyorlar.
Lise hayatını sevgili yapmadan geçiren çok arkadaşım var ki bu durumu kimi zaman bir ömür adına geçerli olabiliyor. Ömrünü bir ilişki yaşamadan heba eden çok kişi var inanın bana, değil bir ilişki, doğru düzgün arkadaş grubu bile olmayan insanların arasında, biz hep kendimize “Neden ben onun kadar güzel/yakışıklı değilim” diye sormak zorunda mıyız?
İnsanları yalnızca dış görünüşüne göre eleştirmekten başka bir seçenek yok mu sizin için, bu çok basit bir eleme yöntemi, kaşının üzerindeki gözün orada olan kemik yamuk diye birinin yanına oturmamak, ağızı gözü yamuk diye uzak durmak ne kadar acımasızca. O bir insan, öyle doğmuş, öyle olmuş, ne yapsın yani?
Parası varsa ameliyat olur, işin içinden sıyrılır.
Erkeği de kızı da. Ülkede çirkin olarak adlandırılan insanların hepsi de hayatları boyunca ağır zorbalıklara maruz kalıyorlar, maalesef bitmeyecek bu zorbalıklar.
Algı her yerde, algı hayatın kendisi olmuş da biz algı içerisinde bir hayat arıyoruz gibi geliyor bana zaman zaman.
Güzellik algısı sayesinde özellikle ülkemizdeki birçok gencin en güzel geçmesi gereken gençlik yılları, hüsrana itiliyor. Böyle olmasıysa içler acısı ve saçma, hayatın hiçbir konumunda hiçbir insanı görünüşü sebebiyle aşağılamak, kimsenin haddine değil.
Yapılmaması da gerek
Dış çerçeveyi aşamadığınız sürece hiçbir zaman içindeki asıl büyük resmin farkına varamayacaksınız, buysa hayatınızdan çok insanı götürecek hiç şüphesiz.
AKRAN ZORBALIĞI BİTMEZ:
Biz bir arada olmayı keseli çok oldu, yanımıza birkaç kafa dengi insan alıp, uyuşmadığımız kişilere sabah akşam salladığımız bir dönemdeyiz artık. Hele ki gruba yeni birini alma konusunda, o kadar seçiciyiz ki çoğu insan daha kapımızdan içeri girmeden bacadan kovuluyor.
İstemiyoruz, alıştığımız kişilerin haricinde kimseyi istemiyoruz, bizden daha bilgili daha tecrübeli veyahut daha samimi birini çekemiyoruz, yer yer ona aşağılayıcı sözler söyleyip moralini bozuyoruz.
Görünüşü hakkında ithamlarda bulunuyoruz.
Efendiliğin karşıtı olmuşuz, gerek sanal dünyada gerek gerçek dünyada kendi benliğimizin dışına çıkıp, sırf birilerine kendimizi sevdirmek için farklı biri gibi davranıyor, gerçekten farklı olan insanlarıysa bilhassa rencide etmekten hiç geri durmuyoruz. Daha şimdiden “Ben yapmıyorum” demeye başladıysanız eğer, demeyin, herkes bir kereye mahsus da olsa yaptı bu hatayı. Kırdı bir kalbi. Yalanların ardına saklanmanın lüzumu yok. Çıkıp paşalar gibi suçumuzu üstlenelim, daha da yapmayalım aynı hatayı.
ZORBALIKTAN DOĞAN ZORBA ADAYLARI:
Akran zorbalığı, güzellik algısı, şantaj, karalama, bütün bunların yuvası aslında lise.
İnsan çoğu zaman lise de yaptığı hatalara gülemiyor işte, bazen de üzülüyor, kendine kızıyor defalarca. Neden yaptım, neden kırdım diye. Hele bir de şu tipler var ki o zor günlerini atlattıktan sonra kendini geçmişinden tamamen soyutlayıp bir daha asla ezilip, zorbalığa uğramayacağını düşünen tipler. Uğrarsınız bu arada, zorbalık hiçbir zaman bitmez, hayat çok acımasız. İyi yanından bakmanızı, her ezilmenin, çok daha kuvvetlice sizi ayağa kaldıracağını unutmayın derim, bir şekilde yoluna giriyor o işler ve bir yerden sonra zorbalığa uğrayan değil de uğratma lüksü doğan insan haline geliyorsunuz. O noktadan sonrasıysa vicdanınıza kalıyor.
Böylece çok daha farklı bir grup ortaya çıkıyor.
İNTİKAM, GEÇMİŞİNE TERS:
Kendi yaşadığı zorbalıkların son bulduğu günlerin ardından, güzel/yakışıklı olmaya başlayıp, artık sıranın kendilerine geldiğine inanan bir kesim de yalnızca geçmişine ters olan bir intikam alma arayışı içerisinde bulur kendini. Düşünür, evet, her şey değişti artık, güç sizde, istediğinizi ezebilirsiniz, yaşadığınız kötü anıları yaşatabilir, birkaç hayatta da siz unutulmayacak kadar karanlık izler bırakabilirsiniz. Hadi, bu şekilde mutlu olacaksanız öyle yapın. Kendinizi bu sayede tatmin edecekseniz edin, sizi tutan yok, tabi hala bir kalbiniz varsa, geçmişinizi hatırlıyorsanız, ağladığınız oda köşeleri, musluğun sesini sonuna kadar açışınız, dün gibi aklınıza geliyorsa, sizin zorba değil de bir kahraman olmanız gerektiği anlamına geliyor bu.
Ateşe hep ateşle karşılık verilmez, kendi küçüklüğünüzde yaşadığınız anıların üstesinden gelmek istiyorsanız eğer gelecekte atacağınız adımları güzel atmalısınız.
Yaşadığımı yaşatıyorum demek kadar aciz bir şey yok inanın bana, hayatın da aslında gizliden gizliye en büyük denemesi budur, güçlü görünmeye çalıştıkça bizi sarsar. Sonra birden bire bize bir güç gelir, devir değişir, karşımıza biri çıkar, o daha çaresizdir ve kendini kendi başına korur, kimse destek olmaz, kimse yanında olmaz, gölgesinden başka dostu yoktur, o kişiye gözümüzün önünde bir zorbalık edilir ve zorbalıkta kilit rolü, yani kurtarıcı rolünü bizim oynamamız beklenir.
O an çok zordur, bir tarafta daha güçlü duran, daha kalabalık, ezicilerle birlikte gülmek, diğer tarafta da mazlumun dostu olup, herkesin gözünde bir kahraman mertebesine yükselmek.
Yapacağınız seçim, geçmişinize ihanet mi edeceksiniz yoksa geçmişin sizi güçlü ve olgun kıldığını mı kanıtlayacaksınız, belirleyecek. Belki daha zor seçimler de yapacaksınız, bu seçim kadar iyi hissettirmeyecek inanın.
KEŞKE FARKINA VARILSA:
Çoğu zorba aslında yaptığının zorbalık olduğunun farkında, evet bu başlığa ters bir giriş cümlesi. Farkında olmadıkları şeyse kesinlikle zorbalıklarının kalıcı hasarlara yol açtığı. Hiçbir zorba farkında değildir bir hayatı mahvettiğinin. O gülmesine ve eğlenmesine bakar yalnızca. Şakalaşır, güler geçer, komik gelir, anlık neşesi boş bir ego tatmini kokan bir kahkahadan başka bir şey değildir oysa.
Sözlerimi, yazmaya yeni başladığım dönemlerdeki, ufak bir motivasyon metnimin linkini tam buraya ekleyerek bitirmek istiyorum, esen kalın.