Seyfullah (Allah’ın kılıcı) olarakta bilinen komutan Halid Bin Velid Hudeybiye Antlaşması sonrasında müslüman olana kadar kureyşlilerin saflarında, islam dinine geçtikten sonra ise islam devletinin emrinde savaşmıştır.
Müslümanlık öncesi döneminde Bedir Savaşı’na katılmayan Halid Bin Velid, Uhud Savaşı’nda ilk defa müslümanlara karşı savaşmıştır. Bu savaşta emrindeki süvarileri müslümanların arkasından saldırabilecekleri şekilde konuşlandırmıştır. Buna karşılık Hz. Muhammed süvarileri savurmak için elli okçuyu görevlendirmiştir. Savaşın başında müslümanların üstün gelmeleri ile okçular yerlerini terketti. Bunun üzerine Halid Bin Velid fırsatı değerlendirerek müslümanlara arkadan saldırdı. Bu stratejisiyle savaşın seyrini değiştirdi ve müslümanlara ağır kayıplar verdi. Fakat savaşta her iki taraftanda galip gelen olmamıştır. Bu savaştan sonra Hendek Savaşında son kez müslümanlara karşı savaşmıştır. Hudeybiye Antlaşma’sının ardından daha önceden müslüman olan kardeşi Velid aracılığıyla islamiyeti kabul etmiştir.
İslamiyeti kabul ettiği dönemde Hz.Muhammed Gassanid yönetimindeki Suriye’ye bir elçi göndermiştir. Elçi Bizans İmparatorluğunu islamiyete çağrı yapan bir mektup taşıyordu. Ancak Mute yakınlarında elçi öldürüldü. Haber Medine’ye ulaştığında bu duruma çok sinirlenen Halid Bin Velid bir sefer düzenlemek istedi. Bir yılın ardından müslümanlar Mekke’den Medineye doğru ilerlediler Halid Bin Velid orduyla şehre girerek fethi tamamladı. Sonraki yıllarda Huneyn ve Taif kuşatmalarına takıldı. Hz Muhammed onun hakkında şöyle demiştir “ Halid Allah’ın Kılıcıdır” buyurmuştur.
Hz.Muhammed’in vefatının ardından halife seçilen Ebu Bekir isyan hareketlerinin önüne geçebilmek için Halid Bin Velid’i çeşitli seferlerle görevlendirmiştir. Ebu Bekir Hz.Muhammed’in islamiyeti yaymak için gösterdiği gayreti devam ettirerek Halid Bin Velid’in oluşturacağı on sekiz bin kişilik orduyla Mezopotamya’ ya sefere gönderir. Ve bu bölgeye islamiyeti getirir. Halid Bin Velid’in göstermiş olduğu başarılar Mezopotamya’nın büyük bir bölümünü kontrol altına almıştır. Halid Bin Velid’in başarılarından rahatsız olan Sasani hükümdarı bu bölgeye takviye göndererek müslümanları durdurmayı amaçlamıştır. Ordunun büyüklüğüyle tek seferde baş edemeyeceğini anlayan Halid Bin Velid düşman birliklerine karşı gece baskını yapmayı planlamış ve Sasani ordusunu imha etmiştir. Halid Bin Velid ordusunun az olmasına rağmen büyük başarılara imza atmış. Sasani Devletine bir sefer yapıp son noktayı koymak istemiş. Fakat Sasani Hükümdarının Bizans İmparatorluğuyla antlaşıp üzerlerine büyük bir orduyla geldiğini öğrenince bu kararından vazgeçmiş. Oluşturulan ordu Halid Bin Velid’in üzerine gönderilmiş ve müslümanlar tarafından ağır bir yenilgiye uğratılmışlar. Mezopotamya’nın kontrolünü ele alan Halid Bin Velid ordusunu dinlendirdikten sonra Tizpon yolu üzerinde ki kaleyi kuşatacağı sırada Ebu Bekir’den gelen mektupla Bizans ordularının üzerine yürümek için suriye cephesine yönelmiştir.
Ömer döneminde Hz.Ömer Halid Bin Velid’i başkomutanlıktan azledildiği mektup Yermuk’ta savaşta olan orduya gönderilir. Mektupta Halid Bin Velid yerine Ebu Ubeyde Bin Cerrah başkomutan olarak tayin edilir. Savaş esnasında Mektup Ebu Ubeydeye ulaşır. Bu gelen haberin savaş esnasında bulunan askerlerin moralini bozabileceği endişesiyle mektubu saklar. Savaş bittikten sonra Ebu Ubeyde mektubu Halid Bin Velid’e gösterir. Halid hiç kırgınlık etmeden Ebu Ubeydenin emrine girer.
Halid Bin Velid Humus’ta hastalanarak hayatını kaybetti. Hz.Muhammed tarafından (Allah’ın Kılcı) adı verilen Halid Bin Velid Suriye ve İran’ı üç yıl gibi bir sürede islama bağlamıştır. Yaşamı boyunca yüzden fazla savaşa katılıp hiçbirini kaybetmemiştir.
Halid Bin Velid’in Söylediği Bir kaç söz Şu Şekildedir;
- Nice kılıçlar elimde parçalandı. İşte bu benim ölümümü görecek olan son kılıcımdır. Beni en çok üzen, hayatı hep savaş meydanlarında geçip, yatak yüzü görmemiş olan bu Halid’in yatakta ölmesidir.
- Harb, benim etimi çiğneyemedi. Şehidlik mertebesi hariç elde etmediğim makam kalmadı. Vücûdumda bir karış yer yoktur ki, ya kılıç yarası, ya bir ok yarası veya bir mızrak yarası olmasın.
- Ömrü, Din-i İslâmı yaymak için savaşlarda at koşturan kimsenin sonu, böyle yatak üzerinde mi olacak? Ölümü, harb meydanında, atımın üzerinde, düşmana Allah için kılıç sallarken şehid olarak beklerdim.” dedi.
- O gece Muhacirlerden kurulu akıncı birliğinde baskın yapmak için sabahı zor etmiştik. Ah… Yermük harbi… Üç bin yiğitle, yüzbin küffara karşı zafer kazandığımız Mûte’yi bile unutturdun!..
- Sonra “Vasiyetimi bildiriyorum, beni ayağa kaldırın…” deyince ayağa kaldırdılar. “Beni bırakınız, şimdiye kadar hep taşıdığım kılıcım artık beni taşısın” diyerek kılıcına dayandı: