Birkaç çay çiçeği saksısı var soğuk zeminine oturduğum balkonun . Babasız bir düzine çocuğun bağırışları var sokaklarda , ama sen yoksun . Annem çay demlemiş , buram buram kokuyor bisküvilerin arasına koymuş lokumları . Nenemin başı defalarca secdeye gidiyor ,ama sen yoksun . Belki içinden beddualar ediyordur gönül karası saçlarına ,sen yine yoksun . Dört bahar dört kış geçti ,sanma ki ellerim bi kışın üşüdü. Tam on iki defter yaktım yokluğunda hepsinde adın saklıydı babam bir hırka almış eve gelirken gök mavisi ‘ Gözlerin’ dedim , giysen bunu nede güzel görünür gözlerin . hiç mi demezsin nasıl bir özlem bu ? Babamın tırnağından arttırdığı nasırlı elleriyle evladının omuzları üşümesin diye aldığı naçizane bir hırkayı cehenneminin yollarında yakıyor , aman diyeyim üşüme üşümede benim hırkam yansın kaybolmada sönük deniz fenerleri aydınlatsın yürüdüğün patikaları ,uğruna kiliseler yıkılsın aman tozlarının kokusu saçlarına bulaşmasın kirlenmesin ellerin , feda olsun kutsal cennet ırmakları .
lanur erkek