HAYRİ İRDAL‘IN AHLAKİ YIKIMINA SEBEP OLAN ÇEVRESİ

Kaynak belirtilmedi

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü eserindeki Hayri İrdal’ın bulunduğu çevreye göre değişen davranışlarını gözlemleyeceğiz. Yapılan araştırmalara göre eser üzerinde Hayri İrdal’ın çevresi üzerinde pek fazla durulmamış farklı konular üzerinden değerlendirmeler yapılmıştır. Bu konu üzerinden değerlendirme yaparak Hayri İrdal’ın içinde bulunduğu durumu inceleyeceğiz.

GİRİŞ

Ahmet Hamdi Tanpınar, edebiyatımız açısından gerek şiirleriyle olsun gerek yazmış olduğu romanlarıyla olsun Türk edebiyatında yerini, değerini koruyan çok yönlü bir insan ve sanatçıdır. Eserlerinde rüya, bilinçaltı, psikolojik durumlar başlıca konulardır. Romanlarında sadece bireysel değil toplumsal bilinçaltını da yakalamaya çalışmış, dış dünyadan daha çok bu bilinçaltıyla ilgilenmiştir.

Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı romanı ise toplumumuzdaki yanlış tutumları ironik bir bakış açısıyla ele almış romanlarından biridir. Bu eserde romanın başkarakteri olan Hayri İrdal hayatını bir hatıra/anı şeklinde anlatır. Hayatı boyunca kendisini etkileyen olayları, yaşadığı zor durumları bunlar karşısında takınmış olduğu tavırları yazar. Başlıktan da anlaşılacağı üzere üzerinde duracağımız husus Hayri İrdal’ın ahlaki yıkımına sebep olan çevreyi inceleyeceğiz.

Roman kendi içinde bölümler halindedir. ‘’Büyük Ümitler’’ bölümünde Hayri İrdal’ın aile çevresini ve babasının dostları olduğu çevreyi görürüz. Bu çevrede yine batıl inançlar, dini motifler dikkatimizi çeker. İlerleyen yazımızda bu dikkat çeken hususlara değineceğiz.

Roman kendi içinde bölümler halindedir. ‘’Büyük Ümitler’’ bölümünde Hayri İrdal’ın aile çevresini ve babasının dostları olduğu çevreyi görürüz. Bu çevrede yine batıl inançlar, dini motifler dikkatimizi çeker. İlerleyen yazımızda bu dikkat çeken hususlara değineceğiz.

 

Hayri İrdal’ın Ahlaki Yıkımındaki Karakterler

Babası

Bilindiği üzere çocuğun ilk eğitim aldığı ve sosyalleştiği yer ailedir. Ailede rol-model oynamada en büyük görev ebeveynlere düşer. Çocuk belli bir yaşa geldiği zaman kendine örnek alacağı bir model arar ve örnek aldığı kişinin davranışlarını taklit yoluyla uygular.

Eserimizde ise Hayri İrdal’ın babasının bu davranışı üstlendiği söylenemez. Aksine oğlunu felakete sürükleyen iki özelliği ile karşımıza çıkıyor; ilk olarak ona iyi bir ahlaki model sunmamıştır. İkinci olarak ise babasının edinmiş olduğu çevrede batıl inançlara, hurafelere körü körüne inanmış insanların bulunması. Babasının dost çevresi belirli bir zaman içerisinde Hayri İrdal’ın dost çevresi olur. Ebeveynlerden sonra rol-model alınacak insanların farklı şeylere inanıp ya da farklı karakterlerde olması belli başlı değer normlarını saymayarak kendi bildikleri inandıklarını Hayri İrdal’a tanıtmaları Hayri İrdal’ın kafasında karışıklığa yol açarak çalışmak ve kazanmak ifadelerini farklı bir boyuta taşıyacaklardır. Babası içinde bulunmuş olduğu durumlardan kurtulmak için hayatını üç şekilde yönlendirmiştir; simya ile uğraşan Aristidi Efendinin eczanesindeki deneylerin sonuç vermesi, Kayser Andronikos hazinesinden düşecek pay ve kız kardeşinin vefatından kendisine miras yoluyla kalacak olan servet. Hayri İrdal’ın babası kız kardeşinden kalacak olan mirasa o kadar bel bağlamıştır ki romanda kız kardeşinin vefat haberi geldiğinde kız kardeşi defnedilmeden hemen evine gitmiş ve oradaki servete el koymaya çalışmıştır.

Babasının Hayri İrdal’a iyi bir örnek olamaması tek bununla kalmaz. Hayri İrdal’ın babası hırsızdır: ‘’Fakat hırsızlık, hem de bir cami eşyasını almak… Velev ki vakıf malı olsun ve yanmış bir camiden gelsin…’’(s.26)

Hayri İrdal her ne kadar bu duruma inanmıyor, babasının iftiraya maruz kaldığını düşünse de bu durum aslında tam tersidir.

İlerleyen zamanlarda karısı Pakize ve baldızlarının amansız istekleri üzerine zor durumda kalan İrdal babasından gördüğü taktiği uygulayarak cami avlusundan çaldığı parmaklığı bir antikacıya sattığını görürüz. Farklı bir yönden bakacak olursak hırsızlık olayı geçmiş ve o günün değerini kıymetini bilmeyerek olur olmaz ihtiyaçların ve kaprislerin kolayca yağmalanmasına zemin hazırlamış ve bu durumun eleştirisi yapılmıştır.

Seyit Lütfullah

Babasının dostu olan Seyit Lütfullah bir süre sonra Hayri’yi de kendi etkisi altına almıştır. Okul hayatını zor da olsa bitiren Hayri çalışmak için işleri çok da iyi olmayan bir saatçinin yanına çırak olarak girmiştir. Fakat Seyit Lütfullah’ın Hayri’ye sürekli farklı şeyler anlatarak onu bu dürüst yaşam biçiminden ayırarak kendi etkisi altında bırakmıştır. Zamanla Seyit Lütfullah tamir için bırakılan saati asırmış ve İrdal’ın işten atılmasına sebep olmuştur. Bu süreçte Seyit Lütfullah sürgüne gönderilmiştir. Hayri eski işine kavuşmuş fakat artık onun aklında kolay yoldan kazanç elde etme, aza kanaat etmeyip çoğu bulma yerleşmiştir. İrdal saatler hakkında çok şey öğrenmiştir. Her ne kadar saatçi çıraklığını tamamlayamadıysa gerek hastanede kaldığı dönemde gerek Şehzadebaşı’ndaki kahve de kısaca o boş dönemlerinde sürekli saat tamir eder, dikkat ve hüner isteyen bu iş Hayri’nin kolay yoldan elde edeceği kazancın hayali ile örtüşmemektedir. Hayri hep daha fazlasını istemektedir.

Aslında Hayri İrdal’ın çevresinde olan Seyit Lütfullah eserde önemli bir role sahiptir. Seyit Lütfullah karakteri aslında Osmanlı dönemi insanların hurafelere, batıl inançlara ne derece körü körüne inandıklarını göstermesi açısından oluşturulan bir karakterdir.

Bu durumu şu şekilde açıklayabiliriz; Batı’daki bilimsel ve ekonomik gelişmelerden habersiz, kendini kapatmış dine yönelik, gerçekçi olmayan dönemi ifade ediyor diyebiliriz.

Bu dönemi Tanpınar On dokuzuncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi kitabında şöyle özetler;

Rönesans’ı ve onun hayata getirdiği fiziki değişiklikleri idrak eden(…) bir Avrupa karşısında, ilmi hayatı durmuş, ilk iktisadi nizamı ve istihsal kuvvetleri(…) alt üst olmuş birçok sahalarda tekâmülün mucizesini unutmuş bir Osmanlı İmparatorluğu mevcuttu.(s.8)

Tanpınar bir bakıma Seyit Lütfullah karakterinin olumsuz yönlerinin Osmanlı toplumunda yerleşmiş ve değiştirilmesi gerektiğini bizlere vurgulamak istemiştir.

 

 

Halit Ayarcı

Hayri İrdal, Ayarcı ile tanıştığında kötü bir durumdadır. Romanda sürekli sıkıntı içinde bulunan İrdal çaresiz bir durumdadır ve buhrandadır. Fakat Halit Ayarcı Hayri İrdal’ın hayatının kontrolünün tamamen kaybettiğini ve çaresiz olduğunu anlar ve o dönemlerde sorunu çözen kişi olur.

Ayarcı sorunlara farklı bir şekilde bakmıştır. İrdal tüm sorunlarını Ayarcı ’ya devrederek aslında ona yardım edeceğini düşünürken tüm kontrolü Ayarcı’nın eline vererek kendini bu durumdan kurtardığını sanır fakat Hayri İrdal içinde bulunduğu durumu şu şekilde özetler;

“ Ne garipti, hepimiz Halit Ayarcı’nın elinde kukla gibiydik. O bizi istediği noktaya getiriyor ve orada bırakıyordu. Ve biz o zaman sanki evvelden rolümüzü ezberlemiş gibi oynuyorduk,        içimde ona karşı hiddet, kin, isyan ve hayranlık birbirine karışıyordu.”(s.266)

Ayarcı romanda önemli bir karakterdir.  Eserde erdemler zıtlıklarıyla bir verilmiştir. Nuri Efendi çalışkan, geleneğe bağlı bilgili bir insanken Ayarcı ise Nuri Efendi’nin tam tersi bir karakter olarak çıkar.

Ayarcı bunu yaparken öyle bir strateji izlemiştir ki kuklası olan Hayri’yi en temiz ve en bilge şey ile en büyük ustası Nuri Efendi ile vurur. İrdal’a bütün onursuz, yalan dolu sahtekârlıkları hep Nuri Efendi üzerinden yaptırır. İrdal’ın ahlaki yıkımında Ayarcı bu stratejiyi kullanmıştır.

Fakat İrdal içinde bulunduğu bu durumdan oldukça rahatsızdır, bocalama içerisindedir. Çünkü girdiği ortamlara alışık değildir kendini oraya ait hissetmiyordur. Yine de bu durumdan memnundur, kendisiyle çeliştiği için bir iç çatışma yaşamaktadır.

SONUÇ

Hayri İrdal yaşamı boyunca kendisini geliştirememiş ve kendi düşünceleri ile hayatını idame ettirememiştir. Bunun başlıca sebebi çocukluğunda babasının ona iyi örnek olmadığını görürüz. Babasının rehberliğinden yoksun olan kişilerin hayatı düzensiz ve bocalama içerişinde geçmektedir.

Babasının çevresinde olan kişilerinde İrdal’a örnek olma yolunda onu kötü etkileyerek hayatını hayata dair düşüncelerini değiştirmişlerdir. Kendi inandıkları batıl inançlar, dini motifleri ile de Osmanlı toplumunun inanç ve düşünce sistemini göstermiş eleştirişinin yapılmış olduğunu görüyoruz. Karakterleri inceleyerek eleştiride bulunduk. Sadece incelediğimiz karakterleri değil eserde Saatleri Ayarlama Enstitüsü gibi bir kurumun çıkmasına izin verebilecek ve kendini bu yalana kolayca eşlik edebilecek bir toplumunun yer almasının eleştirisini de yapmış bulunmaktayız.

KAYNAKÇA

Tanpınar, Ahmet Hamdi (1956) Ondokuzuncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi, İkinci Baskı, s.8.

Tanpınar, Ahmet Hamdi (2019), Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Dergâh, İstanbul.

 

 

aynur
Önceki
Avuçlarına Baktın mı?
Sonraki
Severek izlediğim film ve dizi önerileri

Severek izlediğim film ve dizi önerileri

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.