SAYGISIZ YAKLAŞIMLARI:
Herhangi bir işletmede görevli olan insanlara ne kadar iyi bakıyorsunuz?
Bazılarının gerçekten işleriyle uzaktan yakından alakalı olmadıklarını görebilecek düzeyde izliyor musunuz onları?
Tembelliklerini gizlemek adına aldıkları torpiller, araya giren tanıdıklar, şikayetlerin göz ardı edilmesi, böyle işletmelerde bu denli sorunlara sıkça rastlamaktayız maalesef. Yeni açılan bir kafe de göremeyiz ama böyle bir saygısızlığı, düşünün, bir gün birisi sizin tatlı mı tatlı işletmenize girip, en soğuğundan bir kahve siparişi veriyor size, tabi o sırada siz orada yoksunuz, elemanlarınızdan birisi almış siparişi, kafası bir dünya, stresli ve umursamaz tavırlarla karşılıyor adeta müşteriyi, alelade de bir içecek hazırlayıp, masasına gelişi güzel bırakıyor.
Sormuyor da tatlı ikramı alır mıydınız diye, hiç deşmiyor nefsini, gerçi deşse ne olur, kahveyi bile sevdiremiyor ki. Tadı sıradanlaşıyor, canının çektiği lezzeti alamıyor, müşteri tatmini açısından da bizim eleman sınıfta kalıyor, müşterinin kalbini bir güzel kırıyor, belki karıştırmadan getiriyor içeceği, belki buz koymadan, hep bir ihmal eşliğinde yapıyor işini, odağını veremiyor, aslında o buraya ait bile değil ki.
FARKLI İŞLERİN İNSANLARI:
Yanlış mevkilendirme nedeniyle insanlar, eğilimlerinin olmadığı işlerde çalışmak durumunda kalabiliyorlar, pek beceremedikleri içinse halktan veyahut üst yönetimden gelen eleştiriler karşısında el pençe ve baş önde bir vaziyette bulunabiliyorlar çoğu zaman. Hayat onları bu noktaya getirdiklerinde de kendilerini sanki beceriksiz gibi hissedebiliyorlar. Mizacı oldukça sert olan bir milletiz keza özellikle de iş yerlerimiz konusunda, hep kalp kırmaya daha meyilli oluyoruz.
Yanlış deneyimi cebine kar koyup, en azından neyden uzak duracağımızı bulup köşeye çekilmek varken, işimizdeki son günümüzde adeta rezil rüsva konumuna indirilip, utanç ve kırgınlık içinde ayrılıyoruz, hayalimizin olana para biriktirmek üzere başladığımız iş yerimizden. İnsan açıkçası kendini bu yüzden değersiz, beceriksiz, işe yaramaz hissettiğinde, hissettirildiğinde, hayatında almaması gereken kararları alabiliyor, almak zorunda kalabiliyor.
Halbuki bu kadar duygusal bakmamamız gerek, yani bari buna bu kadar duygusal bakmayalım değil mi? Eğer buraya ait değilsek, istifamızı verip gidelim, tenekeler ayak bileklerimize bağlı vaziyette bir hışımla gönderilmeden evvel.
İŞLETME SAHİBİ OLUNCA:
Her işte usta olacağız diye bir kaide yok, işletme sahipleri bunu anlamıyor, çok basit geliyor bir gencin, işçinin duygularıyla oynamak onlara. Tamam, işini daha iyi yapması için azarlayabilirsin, kızabilirsin, ama değil rencide etmek, müşteri yüklenirken onu korumaya almalı.
Müşteri her zaman haklıdır düşüncesini ben de destekliyorum lakin mesele kalp olduğunda değil müşteri, padişah gelse yine de çalışanın kalbini kırmaya hakkı olmamalı kimsenin. Hele ki aklını işine vermek için özel hayatından fedakarlık edecek kadar işini çok isteyen elemanın, el üstünde tutulması, çabasının karşılığını muhakkak alması gerekli. Bir anlığına da olsa onun gururunu okşamalıyız.
İşletme sahibi olunca insana yüklenen sorumluluklardan biri de işte böyle toy elemanların çalışma düzenlerindeki aksaklıkları kapatmak oluyor, ilk günleri, ilk işleri belki de illa ki hataları olacak, hatalardan sonraysa gözden çıkarılmaya o kadar müsait olacaklar ki istisnai bir durum olmadığı sürece bir kalemde silip atılacaklar.
TAM O ANDA:
Tam o anda bunu yıkılma anı olarak görüp kaybetmek de var seçenekler arasında, tam tersi, bir kalkınma anı gibi düşleyip, her geçen gün üstüne biraz daha koymak da var. Elbette ikincisi biraz daha tatlı gelir insana, yaşama tutulacak bir dal olur, daha farklı bir işte, daha iyi bir konumda kendisini görmeyi hayal ederek, her günse bu hayale bir adım daha giderek yaşamak, çok daha anlamlı olur, yaralı ceylanlarımız için.
Bir yerde başarılı olamadık diye eğer ki hayata küsersek, işte asıl o zaman başarısız birine dönüşürüz, asıl o zaman bizden umudumuzu biz de keseriz, hayat bir sınav, kağıdı doldurmaksa en kolayı, üç beş kelimeyi kafamızın estiğince yazıp işin içinden sıyrılabiliriz, sonucumuz açıklandığındaysa boşluklarla aramızda güzel bakışma seansları yaşanacak oluşu, kaçınılmazdır.
ASIL SORUNLU ELEMANLAR:
Çalıştıkları yerde fazladan mola verenler, işlerine kendilerini vermeyenler, ellerinden telefonu düşürmeyen, verdikleri sözleri tutmayanlar. İşletmelerde bu ve bunun gibi bir ok sorun teşkil eden ve tempoyu yavaşlatan çalışanlar bulunur, tanıdık vasıtasıyla girmiş olma ihtimalini de düşünecek olursak eğer, onlara veda etmek pek de kolay olmaz, işini daha düzgün yapan elemanlar gönderilse bile, onlar burada kalmaya devam eder.
Yeni gelecek olan her elemanı eleştirip “Senden önceki, şöyleydi böyleydi” diyerekten moral bozmayı da çok mu çok sevdikleri bariz, işletme etiğine saygısızlık etseler de gerek müşterilerle sohbet kurma bağlamında, gerekse sıcakkanlılık açısından daha samimi oldukları için de aslında bu hataları, yanlışları, görmezden gelinebilir.
BU HEP SÜRECEK:
Yine de elinden gelen tüm emeğiyle orada bulunan, paraya ihtiyacı olan temiz kalpli toy elemanlara karşı, hiç tolerans tanınmaması lakin bu tarz ağır tonda takılan çalışanların halen daha kolaylıkla barınabilmesi, böyle yerlerin, eşitlikten yoksun oluşunu sebep olarak gösterebiliriz.
Zira bu düzen hiç değişmeyecek, bir yerlerde hep birilerinin hakkı yenecek, tutulmaması gereken kişiler el üstünde tutulacak, hevesli eller titretilecek, ışıldayan gözler ışığını kaybedecek, müşteri memnuniyetiyse 0 oranına hiçbir zaman ulaşamayacak.