Rüzgar, saçlarımın uçlarını kılıç haline getirmiş, yüzüme hafif çizikler atıyordu. Gözyaşlarım görüş alanımı o kadar etkiliyordu ki, Erdoğan ile sağanak yağış altında motosiklet kullandığımız günleri anımsadım. Korunaklılardan kaçtığımız gün de yağmur yağıyor muydu acaba?
Dikkatim, arkamdan gelen Uyanış Polisi’nin motorunun sesiyle dağıldı. Ah tabi ya, yeni dünya düzeninde dahi polislerimiz BMW lerinden vazgeçemezdi! Büyük bir süratle bana doğru yaklaşıyordu. Ellerim rüzgar ve soğuktan gazı kavrayamayacak haldeydi, rüzgar gözlerimi yaşla dolduruyor, saçlarım yüzüme çarptıkça büyük bir acı hissediyordum. Polisin ise öyle güzel ekipmanları vardı ki, kış günü arabasının içinde klimasını sıcak ayarında çalıştıran, kahvesini yudumlayarak giden adamdan hiçbir farkı yoktu!
Saat 19.00’u çoktan geçmiş olmalıydı. Üstün Güç sağ olsun, sıkıcı Uyanış’ın sıkıcı sakinleri sokağa çıkma yasağına birebir uyuyordu ve ben de bunca derdin arasında bir de birine çarpma ihtimalimi düşünmüyordum. Saatin bu kadar geç olması birden mideme bir ağrı sapladı. Oldukça az vaktim kalmıştı! Ve arkamda bana doğru süratle gelen BMW ‘yi de hesaba katarsak hiç de iyi bir konumda değildim!
Kırmızı Hondam, acı içinde çığlık atıyordu. İbreyi 280 km’ye zorluyordum. Aynadan her baktığımda polis biraz daha yaklaşıyordu! Bu kadar hırsla sürdüğüne göre , rotamın Korunaklılar sınırına doğru olduğunu anlamış olmalıydı Gözlerim yarı kapalı yarı açık, yavaşlamak zorunda kalmamak için dua ederek gitmeye devam ettim.
Uyanış Polisi’nin yanıma yaklaşması pek zaman almadı. Bir şeyler haykırıyor, durmam için el kol hareketleri yapıyordu. Bir süre yan yana kaldık, sanki o da ben de bir fotoğraf karesinin içinde sıkışmış gibiydik. Yağmurun, motor gazının, rüzgarın seslerinin arasında burnuma traş losyonu kokusu geldi! Asrın, kendine gel, bu kıyamette adamın traş losyonunun kokusunu alamazsın!
Önüme çıkan viraja bu kadar sevineceğimi düşünmezdim. Sizinkinden daha hızlı giden bir motosikletle olan yarışınızı viraj belirler! Yağmura aldırış etmemeye çalışarak gözlerimi virajın bitiş noktasına sabitledim. Motosikletimin yatmasına izin vererek gazı açmaya başladım. İnanın bana, yağmurlu havada böyle bir viraja girerken gazı açmaya başlarsanız bir daha asla geri dönüşünüz yoktur! Hadi bakalım polis bey, motorların iyi olduğu anı geride bıraktık, şimdi sıra sürücülerde!
Büyük bir süratle girdiğim virajda kendimden emin gitmeye çabalıyordum. Artık geri dönüşüm yoktu. Erdoğan’dan, Rehber’den, sikik Uyanış’tan çok uzaktaydım. Polisi de atlatırsam, sabaha karşı kendi evimde olacak ve belki de babamın hazırladığı kahvaltı sofrasında oturuyor olacaktım. Ve tabii yanımda benim deli Jeli’mle. Sınırı geçtiğimi haber alırsa sevinçten deliye döneceğine emindim. Bu viraj, eve giden yolda her şeyi belirleyecekti.
Motosikletimi tekrar dik pozisyonuna getirdiğimde aynadan baktım. Uyanış Polisi yoktu. Onu atlatmıştım.