Hayat kaybetme ve kazanma yarışıdır. Neyi kazandığınız neyi kaybetmek istediğinize bağlıdır. İpin ucunda durur her iki seçenekte. İpi koparmak kolaydır ,ucundaki birinin değeri diğerinden daha düşükse. Ama eşitlerse ve seçim yapmak zorundaysak tıkanır tüm seçenekler. Bu ihtimali kulak erdi ederiz genelde çünkü çıkmaz yoldur. Oldurmaya çalışırken, ikisini de alır hayat elimizden. İşte tam da hayat budur her şeyi kazanmak isterken hepsini senden alan. Hayatla savaşmak kaybetmeyi göze almaktır derler. Peki ya o zaman göze alamadığınız bir şeyi kazanamazsınız diyenler. İki tarafında haklı gerekçeleri vardır elbette. Asıl önemli olan bizim hangi gerekçeye tutunduğumuz bu noktada. Ben galiba hayatla savaşanlar kaybetmeyi göze almışlardır diyenlerin safındayım. Çünkü hayat kaybetmektir. Kazanırken bile kaybetmek. Sevdiklerimizi,inançlarımızı,hayallerimizi,duygularımızı ardı arkasına sıralayacağımız her kişiyi her duyguyu ve her umudu kaybederiz sonunda. Hayat bize hep seçenek sunar biz farkında olmadan. Ama o çoktan seçimlerini vermiştir bile bize. Aldıkları verdiklerinden çoktur. Ağırlığını bırakır üzerimize. Biz onu taşırız taşırız taşırız ama öyle bir yerde tökezlettirir ki bizi taşımanın aslında ne kadar ağır olduğunu yüzümüze çarpar belimiz bükülmüş halde. Tek bir soru gelir o an da, o zaman ben bunu neden taşıdım? Bu soru isyan değildir bu soru yakarış. Acının,hayal kırıklığının, kaybedişin. Kazanmaya umut etmeyiz bir daha. Çünkü biliriz ki kazandığımızı sandığımız çoğu şeyi aslında kaybetmişizdir. Ama ne var ki yine de her şeye rağmen ona tutunmaya devam ederiz. Her gün yeniden.
İşte belki de hayat dediğimiz kaybetmenin ve kazanmanın yanında yeniden başlamaktır.