KENDİ GÜZEL BAHTI KARA ''EZO GELİN ''

Gerçek adı Zöhre’dir.

Ezo,Gaziantep’in Oğuzeli ilçesinin Uruş köyünde doğar. Babası, Bozgeyikli oymağından Emir Dede, anası Elif’tir.

Onu görüp anlatanlar, Ezo’nun güzelliğini nereye koyacaklarını bilemezler. Öylesine güzelmiş ki Ezo, görenler iki yanağına birer elma oturtulmuş sanırlarmış… 

Öyle güzelmiş ki Ezo, bakanlar bakmaya doyamazlarmış…

 Öyle güzelmiş ki bir yaz günü kapısını çalıp bir kap ayran isteyen gurbetçi bir çerçi, Ezo’nun güzelliği karşısında şaşalayıp uzattığı ayran tasını yere düşürüp kırmış…

 Öyle güzelmiş ki Ezo, gülümseyerek bakmasıyla düşmanları barıştırırmış… 

Öylesine güzelmiş ki Ezo, olursa o kadar olurmuş…

Ezo’nun güzelliği, dillerden dillere dolaşırken o sırada Barak ovasında bir genç adamın adı da dillerde dolaşır olmuştu. Komşu Beledin köyünden, Şitto diye bilinen Hanefi’nin bağlaması, akarsulara “Siz şırıldamayın, ben şırıldayım”, sesi de bülbüllere “Siz şakımayın, ben şakıyayım” diyen cinstendi.Öyle ki Barak ovasında düğünler kambersiz oluyor da Şitto Hanefi’siz olmuyordu. O sıralar Hanefi otuz ,güzeller güzeli Ezo da yirmi yaşlarındaydı.

Günlerden bir gün Uruş köyünde Hacı Mamuş’un düğünü vardı. Düğüne, Ezo ve Şitto da çağrılmışlardı. Düğünde tüm gözler gelini de damatı da unutup Ezo ile Şitto’yu izledi. Şitto, Ezo’ya gönlünü kaptırdı. Şitto Hanefi’nin aklı da kalbi de onu düşünmekten başka bir şey yapmaz olmuştu. Bu nedenle, Ezo’ya dünür yolladı. Hanefi, sadece “Düşünelim” cevabını aldı. Araya acımasız zaman girdi. Şitto’nun doğru dürüst evi bile yoktu; ama yüreğinde Ezo ile gittiği her yerde düşünür olmuş. Eşin dostun araya girmesiyle, Ezo ile Şitto’nun arası yapılmış . Şitto Ezo’yu almasına karşılık, Ezo’nun ağabeyi Zeynel’e de halası Hazik’i vermiş.

Güzün ortanca ayında iki düğün birden kuruldu. Şitto’yla Ezo’nun düğünü Beledin Köyü’nde, Zeynel’le Hazik’in düğünü Uruş’ta kuruldu. Zurna öttü davul vuruldu… İki köyde iki mutlu yuva kuruldu…

 Şitto ile Ezo, mutlu bir yaşam sürdürüyordu. Ağızlarının tadı yerindeydi… Gel gelelim, mutlulukları göze geldi. Aralarına arabozucular girdi. Yemediler içmediler, dedikodu yaptılar. Atalarımız “Söz taşıma, taş taşı” demiş; ama bazı kendini bilmezler söz taşıdılar. Hatta kendileri söz uydurup getirdiler, götürdüler… Bir harman sonu evlenmişlerdi; ikinci harman sonuna dek birlikte yaşayamadı Şitto ile Ezo. Şitto öykülerini bir cümlede özetler: “Kötü talih, geç buldum; tez yitirdim…” ayrılık onların arasına çoktan girmişti. Bir aşk daha böyle son bulmuştu.

Ezo, Şitto’dan ayrıldıktan sonra altı yıl evlenmedi. Yörenin ağızbirliği etmişçesine anlattıklarına göre Ezo, bu süre içinde daha bir serpildi, daha bir güzelleşti. Öyle ki görenin gözü kalırdı. Genç yaşlı, zengin fakir, nice talibi çıktı Ezo’nun. Her talibi, Ezo kabul etsin diye bütün malvarlıklarını önüne dökmüşlerdi ama Ezo bunların hiçbirini kabul etmemişti. Sonunda, ailesinin de ısrarı üzerine, kendisine genç kızlığından beri talip olan teyze oğlu Memey’le evlenmeye yanaştı.

Türkmen oymağından olan Memey, Suriye’nin Carablus  ilçesinin Türkiye sınırına yakın Kozbaş  köyünde oturuyordu. Ezo, 1936 yılının güzünde, Uruş’tan Kozbaş’a gelin gitti. Ezo’yla Memey’in iki kızları oldu. İlki, fazla yaşamadan öldü; diğer kızlarının adı Celile’dir.

Ezo’nun, ikinci kocasıyla geçimi yerindeydi. Ne var ki gurbet denilen bir ateş yüreğini yakıyordu. Türk köylüsü “Çalının ardı gurbet” der. Ezo da, Kozbaş’tan Türkiye’yi, Uruş’u görüyordu. Hatta ara sıra doğduğu köye gidip geliyordu; ama bunlar özlemini azaltmıyor, pekiştiriyor ve dayanılmaz hale getiriyordu. Yakınları onun “Vara öleyim, tek yurdumda kalaydım” dediğini anlatırlar. Ezo bir de “Göreceksiniz, gurbetlik beni öldürecek” der ve öldüğünde, köyünü görecek bir yere gömülmesini dilerdi. 

Dediği de oldu. Suriye’ye gidişinin yirminci yılında, 1956 güzünde, Ezo yatağa düştü. Hastalığının ince hastalık olduğunu, herkes gibi kendisi de biliyordu. Ezo, kızı Celile’yi yatağının başından ayırmak istemiyordu. Ecelle kavil gününün gelip çattığını anlıyor, tek avuntuyu güzel kızı Celile’de buluyordu. Ve Ezo Gelin, güz yağmurlarının düştüğü bir cuma, yatsı vakti son nefesini verdi. Eşi ve yakınları, vasiyetini dikkate alarak onu, ara sıra tepesine çıkıp yaşlı gözlerle Türkiye’yi seyrettiği Bozhöyük’ün en yüksek noktasına gömdüler.

İşte böyle  arkadaşlar,tek günahı güzelliği olan bir kadındı Ezo. Boşuna demezler Allah verecekse çirkin bahtı versin. Güzel diye yuvasından,güzel diye sevdiğinden güzel diye yurdundan olmuştu Güzeller güzeli Ezo. Asıl adı Zöhre iken bile güzelliği karşısında Ezo denmişti. 

Günümüzde Gaziantepli ninelerimiz tarafından hala anlatırlar Ezo’nun hazin hikayesini ve dinler genç kızlar o güzeller güzeli Ezo’nun hayatını..

Arif Sağ : Ezo Gelin’ türküsünü de dinlemenizi tavsiye ederim.

CENNET YILDIRIM
Subscribe
Bildir
1 Yorum
Beğenilenler
En Yeniler Eskiler
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
SEVMEYİ İSTEMEK
Sonraki
Hafta Sonu Aileyle İzlenebilecek Animasyon Filmler

Hafta Sonu Aileyle İzlenebilecek Animasyon Filmler

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.