Zahmet etme, ağzından çıkan bütün kelimeler anlamını yitiriyor senden sonra. Bekliyor zamanı. Gizliyor düşüncelerini, söylemek istediklerini.
“Değişmeyecek şeyler için uğraşmak aptallıktır “
Anlamsız bir güne daha “merhaba” dedi gözlerim. Yataktan kalkmak istemeyen bedenimi serbest bıraktım. Dinlenmeye ihtiyacım vardı. Sessizliğe. Usulca kapanan gözlerim aniden gelen sesle açıldı.
“Mahru kalk artık!!”
Bir süre sessizliğe kavuştu odam.
“Senden hiçbir şey olmayacak. Daha o koca kıçını kaldıramıyorsun”
Derin bir nefes aldım. Annemin bana olan, neden olduğuna anlam veremediğim, nefretinin dinmesini bekledim. Aynanın karşına geçtim. Kendime baktım bir süre. Aklımda tek bir düşünce dahil olmadan. Anlamsız çehrenin derinliklerindeki acıları gören tek kişiydim.
Odamdan gizlice çıktım. Banyoya gider gitmez anlamsız çehrede anlam aramaya devam ettim ama bulamadım.
Odama gidip üstümü değiştirdiğimde kulağımda müthiş bir ses vardı.
“Kaç kurtar kendini buradan,ruhunu al git çok uzaklara…”
Bazı kelimeleri kendimle özdeşleştirirdim ama kolay kolay cümleleri kendime layık görmezdim. Bu satırlar…
Odamdan çıkıp her şeyin güzel olacağını inandırdıktan sonra odamdan çıktım. Annem beni bekliyordu masada. Onunla oturup bana söyleyecek tonlarca şeyi geride bırakıp:Ben çıkıyorum. Kahvaltımı dışarıda yapacağım.Dedikten sonra alelacele evden çıktım. Hava bulutlu ve derindi. Rüzgar gökyüzünde dans ediyordu. Kafamı kaldırdım ve usulca hareket eden bulutlara baktım. Gülümsedim. Rüzgârın yüzüme vurmasıyla anladım. Gökyüzü de bana gülümsedi. Yola koyuldum.
Kendi masalımı kendim bitirecektim. Mutlu sonla…