Eve döndüm. Etrafıma baktım ve bana ait bir şeyler aradım. Ara ara aradığım, uzunca bir zamandan bahsediyorum. Eve döneli 2 seneyi devirdik. Henüz bana ait hiçbir şey bulamadım. Ama gönlüm nasıl rahat anlatamam, aradım çünkü. Koydum gönlümü önüme, aldım aklımı da yanıma aradım. Tüm bu çabaların sonucunda hiçbir yere varamamış olmanın iç bükülmesi ile (içim iki kat belki üç, her yer kat izi) uyudum. Yalan yok, uyuyunca biraz olsun geçiyor. Bir yanım güzel senaryolar yazarken; küçük bir şehir (kasaba da olur) yanımda yoldaşım bakarsınız çocuğum olur. Ufaktan bir bahçemiz olur belki, toz toprak içinde büyürüz. Anlatılan tüm kötü hikayelere rağmen severiz belki incir ağaçlarını. Günümüzün nasıl geçtiğini anlatmak için işten eve şevkle geliriz belki… Bir yanım; kız çocukları kime çeker? Halalarına ise sıçtık.. mutsuz, umutsuz, yalnız bir ömür beni bekliyor demektir. Annelerine ise yanlış adam seçimleri, verilmemesi gereken insanlara sunulan fazla değer sonucu kaybolan çocuklar ve bir ömür demektir. Babalarına çekiyorlar ise oraya şimdi hiç girmeyelim sayın okuyucum, yanlışa meyilden cansız bedenimiz bulunur. Velhasıl, buse olarak (kendim) bu iki senaryo arasında incecik bir çizgide Zonguldak oyun havası açtım bağıra bağıra oynuyorum.”Rakıyı mayıştırmadan, sevdiğini üzmeden yaşamak gerekli.” Demişti bir tanıdığım ben de buna karşılık “inanmak” diyorum, olmuş ve olacak her şeye rağmen inanmak diyorum. Ben inanmaktan yanayım, umarım o da benden yanadır.Tüm bu cambazlık hikayelerinden sonra, bugünden itibaren önümde 11 ay var, ya aradığımı bulurum ya da her şeye eyvallah der kendimi yolda bulurum. Yollar… gönlüm sizden yana değil, hayat.. bana istediğimi ver ve düş paçamdan.
İncir Ağaçları
Subscribe
Giriş Yap
Yorum yapmak için giriş yapmalısın
0 Yorum