“Benim şiirlerim çay kokar,
Düşlerim sade sen.
Demlikte nefesin, bardakta gamzen…
Sızılarım diner, uyur dertlerim,
Çayı sen demlersen.
Gelirsen çayımı seninle bölüşürüm,
Gelmezsen ömür billah üşürüm…”
Gerçek adı Cemalettin Seber olan 1931 Erzincan doğumlu Cemal Süreya, Türk edebiyatının ağır başlı, utangaç, kalabalıktan hoşlanmayan, titiz ve yoksul şairi, yazarıdır. Sosyalist görüşü savunan şair, Papirüs adlı edebiyat dergisini yayınlamış ( ekonomik ve siyasi nedenlerden dolayı aralıklı yayın yapılmıştır ), deneme ve günlüklerin haricinde çeviriler de yapmıştır.
Tütüne epey bağımlı olan şair, Süreyya olan soyadını, güvendiği hafızası onu hüsrana uğrattığında, yani kaydetmediği telefon numarası için girdiği iddiayı kaybettiğinde :“İsmimde harf aradım, iki tane olandan birini atmak daha uygun geldi” diyerek, Süreya şeklinde kullanmaya başlamıştır. Hatta ‘İkinci Yeni’ şairi , “Elma” adlı şiirinin son dizesinde bu durumdan: “Adımın bir harfini atıyorum” şeklinde bahseder.
Daha ilkokul sıralarında başlayan merak, yıllar sonra onu, edebi sanatın özgürlüğünü ve gerçeküstücülüğünü savunan biri haline getirir. İş hayatında; Türk Dil Kurulu üyeliği, müfettiş ve müfettiş yardımcılığı, kültür danışma kurulu üyeliği gibi birçok görevde bulunmuştur ölümsüz dizelerin ölmüş şairi…
Üvey annesinin eziyetlerine rağmen yaşama tutunan şair, 1990 yılında şeker ve kalp rahatsızlığı sonucu hayallerini de alarak bu dünyadan ayrıldı…
Gel gelelim epey bir tartışma konusu olan imzasına…
Üzerine epey bir yazılıp çizilmiş, hatta imzadaki çıkıntı şapka türlerine bile benzetilmiştir. Oysaki imza dik olarak çevrildiğinde, kendi yüz profili hatta dudağındaki sigara tasviri bile görünmektedir.
Dizelerden kurduğu tahta sahip çıkabilmek dileğimle…